Afyon Ağırceza Hâkimliğine,
Gizli cemiyet kurmak ve devletin emniyetini bozmak suçuyla müttehem bulunmaktayım.
Aşağıda arz edeceğim vecihle,
böyle bir suçu işlemediğime kat'î kanaatiniz geleceği için,
bu ithamı daha şimdiden reddediyorum.
Evet, Risale-i Nur talebesi olduğumu memnuniyetle ve ilân edercesine söyleyebilirim.
inkâr etmek,Risale-i Nur'un bana verdiği fazilet dersleriyle zıt olduğu için,
bu cürmü işlemem. Risale-i Nur'un okuyucusu olan bir kimse, okuduğunu gizleyemez.
Bilâkis, iftiharla, bilâpervâ söylemekten çekinmez.
Zira çekingenliği icap ettirecek hiçbir cümlesi veya kelimesi yoktur.
Risale-i Nur'un kıymetini kırk elli sayfalık bir formada belirtmeye çalışmıştım.
Medhettim diyemem; çünkü, kâinatın güneşi ve aklı olan
ve bin üç yüz küsur seneden beri beşeriyeti tenvir ve irşad eden
Kur'ân-ı Hakîmin hakikî bir tefsiri olan Risale-i Nur'un,
değil bütün külliyatını, belki bir cüz'ünü bile senâ etmeye muktedir değilim.
Yukarıda arz ettiğim gibi,
kıymetini belirtmeye çalıştığım eserlerde gizli cemiyete dair mevzular tespit edilmişse,
zararlı eserleri tanıtmaya çalışmış suçuyla cezalandırınız.
Fakat harikulâde ve fevkalâde bir şekilde telif edilmiş olduğu ilmî şahsiyetler tarafından tasdik edilen
ve bozulan bir cemiyeti ıslah etmek kudretini hâiz olan ve
yirminci asırdaki insanlara rehber olup dalâletten
ve materyalizmin, maddiyyunluğun ve tabiatperestliğin sürüklediği sefahet ve koyu fikir karanlığından kurtaran
ve beşeriyete ebedî saadet ve selâmet çığırlarını Kur'ân-ı Hakîmin feyziyle açan
ve nuruyla âşikâr bir şekilde gösteren Risale-i Nur Külliyatında
isnad edilen suça dair bahisler mevcut değilse,
cezalandırılmaklığımın adalet esaslarına zıt olacağını,
mahkemenizin de kabul edeceği kanaatindeyim.
Sorgu hâkimliğinde,
"Sen Risale-i Nurun talebesiymişsin "
denildi.
Bediüzzaman Said Nursî gibi bir dâhînin şakirdi olmak liyakatini kendimde göremiyorum.
Eğer kabul buyururlarsa, iftiharla
"Evet, Risale-i Nur şakirdiyim"
derim.
Risale-i Nur'un emsalsiz müellifi Üstadım Bediüzzaman Said Nursî,
müteaddit defalar gizli düşmanları tarafından iftira edilerek mahkemeye verilmiş ve hepsinde de beraat etmiştir.
Risale-iNur Külliyatı profesör ve islâm âlimlerinden müteşekkil bir heyet tarafından
satırı satırına tetkik edilerek bu eserlerin fevkalâde bir vukufiyetle telif edildiği
ve Kur'ân-ı Hakîmin hakikî bir tefsiri olduğunu bildiren raporlar verilmiştir.
Hakikat böyleyken, yine neden mahkemeye veriliyor?
Bu husustaki kat'î kanaatimi şu şekilde arz ediyorum:
Risale-i Nur'u okuyan kimseler:
bilhassa idrakli gençler, kuvvetli bir imana sahip oluyorlar.
Sarsılmaz ve fedakâr bir dindar, bir vatanperver oluyorlar.
Yıpranmaz bir imanın bulunduğu bir yere,
menfî bir ideolojinin aşıladığı ahlâksızlık ve sefahet giremez.
Bu sarsılmaz imana sahip olanlar çoğaldıkça
masonluğun ve komünizmin dairesi asla genişleyemiyor.
Komünistlerin dayandığı materyalist (maddiyyun) felsefenin
hak ve hakikat ile hiç bir ilgisi olmadığını,
nazariyelerinin tamamen asılsız olduğunu
Risale-i Nur, Kur'ân-ı Kerîmin âyetleriyle
ve gayet kuvvetli bürhan ve hüccetlerle
aklen, fikren ve mantıken ispat ediyor.
O çürük fikir karanlıklarına düşenleri tenvir edip kurtarıyor.
Yalnız gözünün görebildiği yere inanan maddecilere dahi,
Allah'ın varlığını, inkâr ve itiraz kabil olmayan kuvvetli delillerle ispat ediyor.
Bilhassa lise ve üniversite tahsil gençliğine,
bu harika eserler orijinal ve çekici üslûbu
ve yüksek edebî san'atıyla kendini okutturuyor.
işte bunun içindir ki,
komünist ve masonlar, kendi zehirli fikirlerinin yayılmasına
Risale-i Nur'un kuvvetli bir mâni teşkil ettiğini biliyorlar.
Kur'ân'ın hakikî bir tefsiri olmakla kuvvetli bir imân kaynağı olan Risale-i Nur'u ortadan kaldırmak
veya okutmamak için çeşitli desiseler ve iftiralara başvuruyorlar.
Şimdiye kadar isnad ettikleri yalanlardan hiçbir emare bulunmadığı halde taarruzlarına devam ediyorlar.
Bunlardan anlaşılıyor ki,
bizi korkutmak ve Risale-i Nur'dan uzaklaştırmak
ve diğer taraftan kendi zehirli neşriyatlarını önümüze sürmek,
bu suretle millet ve gençliğimizde imanın yok olmasını
ve ahlâk sukutunu temin ederek hükûmetin kendi kendine çökmesine muvaffak olmak istiyorlar.
Ve vatan ve milletimizi yabancı bir devlete devretmek emelini taşıyorlar.
Mahkeme heyetinin huzurunda bilâpervâ onlara söylüyorum:
Onlar iyi bilsinler ve titresinler ki,
gürültüye pabuç bırakmıyoruz.
Zira Risale-i Nur eserlerinde hak ve hakikatı görmüş, öğrenmiş ve inanmışız.
Türk gençliği uyumuyor.
Bu kahraman islâm Türk milleti başka bir devletin boyunduruğu altına giremez.
Fedakâr Müslüman gençliği,
sahip olduğu tahkikî imân kuvvetiyle, vatanını sattırmaz.
Dindar, cengâver Türk milleti ve imanlı, cesur Türk gençliği korkmaz.
Onun içindir ki, bizi insanlık seviye ve seciyesinde en yüksek mertebelere çıkaran
ve her sahadaki terakkiyatımızı sağlayan ve biz gençlere din, vatan ve millet aşkını aşılayarak
uğrunda bütün mevcudiyetimizi feda ettirecek hakikî bir dinperver olarak
bizleri yetiştiren Risale-i Nur eserlerini okuyoruz ve okuyacağız.
Evvelce de arz ettiğim vecihle,
Risale-i Nur'dan pek az okuduğum halde, pek fazla istifade ettim.
Vatan ve millet ve bütün insanlıkça gayet azîm faydaları temin edecek olan bu çok nâfi eser külliyatını,
eğer servetim olsaydı,
neşrettirmek için hepsini sarf ederdim.
Zira dinimin, vatan ve milletimin ebedî saadet ve selâmeti uğrunda
bütün mevcudiyetimi feda etmeye hazırım.
Hem Risale-i Nur'a safdilâne inanmamışım....
devamı 15. şualardan okunabilir, nasıl bir vatansever olduğu ve haklı davasını nasıl savunduğuna çok güzel bir örnektir.