genellikle emek ne kadar çok harcanırsa, yorgunluk o kadar geç gelir. lakin, yorgunluk geldiğinde öyle bir gelir ki, bünye kaçmak, uzaklaşmak, yok olmak ister.
ah hayat.. orta yol bul derler, dengeli ol derler; yalan. denge de yok, huzur da.
belki de bir iki saatlik bir eğlenceye geldik, bir bar sanki, bir güzel kadın ve şarap.. o kadarcık.
uzun öyküleri bırakalı çok zaman mı oluyor ne? ömrüm ne ki şuracıkta, bir kaç on sene.
bırakıp gitmeli.
tuvalim belli, alanım, elimdeki fırçalar.
olduğu kadar olsun, kâfi.
Eğlenceli bir çaba, ego^nun önüne atılan kocaman bir et parçasıdır..
içerisinde bin tane soru nedeni bulunan, buna karşılık bir tane bile neden cevabı barındırmayan, nedensizliğe köpek gibi sığınmaktan başka bir şans vermeyen illet durum..
Ama her şey ulaşana ya da vasıtanın sana göre son durağına kadar, bazen içine girmek, bazense sesini duymaktır ulaşmak, ondan sonra siktir edersin.. etmelisin, yoksa aklın kucaklarda büyümek zorunda kalır..
abraham lincoln^e demişler, bütün kitapları yakalım.. o da önce annemi yakın demiş..
tabi ki böyle bir şey söylememiş, iett^ye biniyoruz çoğumuz..
ama söylese hoş olurdu hani, freud bile "vay şerrefsiz" derdi kendisine iki tane R ile, neyse..
insanın akıl sağlığını bozabilecek, perişan edebilecek olaydır. aşkın acı veren zihinsel bir hastalık olduğunu açıkça belli eden durumdur. ulaşabilene helal olsundur..
elektronikle hic alakası olmayan biri " ben yaparim la bu voltmeni* i der. ugrasir,soker, takar, bunu kim koymus la buraya gereksiz der, kabloyu koparir . her sey tamam zanneder ugras verdigi icin. ama calismaz o walkman. her sey tamam olsa da kaset koymayı unutmustur bu lavuk. asıl ihtiyaci da budur walkman'in.