üniversite kayıtları için birkaç günlüğüne gittiğim, ilk bakışta hoş bir izlenim veren, güneyin cehennem sıcağından gittiğimden mütevellit havası beni benden almış, insanlarının insan kelimesinin anlamını hakkıyla veren şehir.
belki çok modern değil ama medeniyetten sonuna kadar nasibini almış insanların memleketi.
dışardan üniversite için gelen abilerimizin ablalarımızın gelmeden önce, 'yaw şu zonguldak nası bi yermiş, bir araştırayım.' diyerekten fotoğraflarına baktığı ve geldikten sonra hayal kırıklığına uğradıkları şehrimizdir. fotoğraflarda hep güzeldir ama o kareye dahil olduğunuzda o kadar da güzel olmadığını fark edersiniz.
şehrin yegane ulaşımı olan trenlerine bindiğinizde, mahalle dolmuşundaki samimiyet ve rahatlık ciddi ciddi garipsense de sonradan normal gelmeye başlar. zira tren denilen vasıtalardaki yolculuklar genellikle monoton ve soğuktur. almanya'ya ve yurtiçinde muhtelif şehirlere göç veren bu şehir epey kan kaybetmiştir\kaybetmektedir.
yürüme 10 dk da biten çarşısı, rutubeti, limandaki kirli denizi bir yana koyduğumuz zaman, dağları, yeşilliği, köyleri, ılıksusu, manzarası, tepeleri ile unutulmayandır. filyos u sevilen, derelerine girilendir zonguldak. çocukluğunu dağda geçirmiş biri olarak yaşanılası bir yerdir. hani küçükken korkup dolaba saklanılır ya o dolap zonguldaktır, saklar sizi.
sürekli kömürle adının anılmasından dolayı zihinlerde kara izler bırakan, aksine yemyeşil tepelere sahip, küçük şehir. üstü gür ağaçlarla, yeşilin onlarca tonuyla kaplı kayalık tepelerin altında uzanan masmavi karadeniz'in üzerinden güneşi batırmak pek bir keyiflidir. şehrin ortasından geçen boklu derenin denize düküldüğü yerde bu dönemlerde bir panayır kurulmaktadır.
daha iyisi yapılana kadar* şehirde konaklanacak en güzel yer emirgan oteldir. muhteşem bir manzaraya sahiptir.
1.5 yıl aradan sonra yeniden uğradığım şehir.insanları daha da değişmiş gördüm, terminalden çıkıp,çarşı içinden kalacağım eve doğru giderken, insan profilinden bir anda burası istiklal caddesi mi diye düşündüm, sonrasında zonguldak'ta gidelebilecek nadir iyi yerlerden birisi olan, maden mühendesleri cemiyetine gittim, genç erkekler ve kızlar arkadaş grubu halinde eğleniyordu, gecenin saat 9'unda içkili bir mekanda, başka bir anadolu şehrinde böyle bir manzara görebilceğimi sanmıyorum, sonrasında kalacağım eve geldiğim vakitte apartmanın önünde gene gençler rahatça oturuyordu, daha önceleride demokrat bir şehirdi ama gözüme daha da değişmiş geldi. bugün öğrendiğime göre birde ''dedeman otel'' açılıyormuş beş yıldızlı, 2009 yılında hizmete gireceği söyleniyor, bu otelde şehrin çehresini önemli ölçüde değiştirecektir, bunun yanında şehirdeki işsizlik sıkıntısı tam gaz devam ediyormuş, dükkan sahipleri gene kan ağlıyor, umarım şehrin sosyal rahatlığının yanına, birde 1955-1995 arasındaki gibi ekonomik rahatlık eklenir. birde cemiyetteki kart sesiyle piyanist şantör olmuş cengiz abi olmasa, herşey güzel olacak, yok yok aslında ekonomik rahatsızlığın sebebi bu adam, şehire gelen rus işadamlarını sesiyle kaçırdığı söyleniyor, yapma bunu cengiz abi...
çok küçük bir yer olmasına rağmen türkiye de sosyal hayat olarak en medeni şehirlerden biri. 12 ye kadar yol boyu yapması özlenen şehir. yine de garip atmosferi rahatsız edicidir.
gençliğimi geçirdiğim şehir. küçükken -belki de büyük şehir özentisinden- anlaşılamasa da büyüyünce değerini anladığım, onunla da olmaz onsuz da olmaz bir şehir.
şehir merkezinin havası kirlidir kışın kurum içinde kalırsınız.
üniversiteye gidenler geri dönmez, kalan çoğunluk da zaten işsizdir. bu da kaldırımlarda ve kafelerdeki kuru kalabalığı açıklar.
kışın tavanında ufolar olan, yazın camlar ile havalandırmanın sağlandığı bir bara gidip eğlenmek istediğinizde büyük abiler arası çıkabilecek bir alacak-verecek, içeri aldın-almadın kavgasında kaza kurşunu kurbanı olabilirsiniz.
herkesin kendine göre dışarıya kapalı bir çevresi vardır ve bu yüzden dedikodusu boldur. dedikodu derken kast ettiğim, falancanın sevgilisi, filancanın metresinin yanısıra, falancanın aldığı mücevher, filancanın evine aldığı mobilya, ötekinin istanbuldan getirttiği bilmemne'yi de içerir.
üniversitesinin normal diğer üniversiteler gibi şehir dışında değil de şehir içerisinde olmasından dolayı öğrenciler de zonguldaklılardan çok ayrışmamıştır. bunu iyi şekilde değerlendirip zonguldağın tadını çıkartan, güzel dostluklar kuranı da vardır, değerlendiremeyip buranın tüccarlarına metreslik yapan ya da işsiz gençlerine vücudunu bir gece bar eğlencesinin hesabını ödemesi karşılığı ile satan da..
fener diye bir semti vardır ve şimdiye kadar hiçbir şehirde buna benzer bir yer görmediğimden tarif edemiyorum. çok güzeldir, çok farklıdır, tarihtir, gerçek zonguldaktır.
istanbul pastanesi vardır. yabancı birisi uzaktan bakınca "bu ne lan napıyor bu millet burada bütün gün" diyebilir ama alışkanlıktır, güzeldir, 15 yıllık garson okul nasıl gidiyor falan diye sorar her seferinde.
asla yolda kalmazsınız, çünkü o yoldan muhakkak bir tanıdık geçer.(gerçi pek yol yok)
manavınız vardır, şarküteriniz vardır, sizi tanır, hangi sebzeyi kaç kg aldığınızı, hangi zeytini, peyniri yediğinizi bilir, tavsiyeleri güvenilirdir.
biriyle randevulaşmanıza gerek yoktur. çarşıya indiğinizde zaten kendisiyle muhakkak karşılaşırsınız. sıkılırsanız da merkezde birilerini bulmanız çok kolaydır.
üniversite öğrencilerinin, diğer anadolu illerinin hemen hemen tamamından daha rahat yaşadığı il. bu şehrin insanlarının herşeye rağmen içlerindeki demokratlığı kaybetmediklerinin göstergesidir. kışın ortasında bile insanlar kordonda kız arkadaşlarıyla oturup denizi izleyip bira içebilmektedir. çoğu kentte insanların kız arkadaşlarıyla el ele gezerken bile türlü tacizlere maruz kaldığı düşünülürse; bu küçük karadeniz kentinin kıymeti daha bir ortaya cıkmaktadır.
ciddi trafik sorunu olan ve fiziksel koşulları itibariyle altytapı çalışmalarına izin vermeyen, şehir merkezindeki daracık yolları tırlarla işgal edilmiş ve fakat yine de güzel memleketimdir.
sabahın köründe denize karşı oturup sigara içerken, nedense daha bir güzel gözükür. sevmem ama ayrılamam. insana yapışır bu şehir bırakmaz, öyle bir şehirdir. ayrı duramazsın ama gelince de gitmek istersin. tuhaftır, mutluyla mutsuzun iç içe geçtiği yegane şehirlerden biridir. yağmur yağdığında güzeldir. yağmur yağarken dışarda ağlayan terkedilmiş kız çocuğuna benzer.
diplerden gelen not:niyeyse buralı olanların nickleri sözcük oyunludur. *