zividik dusunce kirintilari

entry2 galeri0
    1.
  1. KATRAN karası gibi sıvış sıvış sıvışan, gerilimli, karamsar, sıkıntılı, kaygılı konuları azıcık bir kıyıya koyalım.
    Bir düşünür:
    "Fırsat çıkmadığı zaman dahi gül. Ola ki böyle bir fırsatı hiç bulmadan bitiverir yaşamın" demiş.
    Bizim ailenin eskileri, sızlanıp yakınmayı neredeyse âdet haline getirmişlerdi. Galiba biraz da, başka konu bulamadıkları için, dertlenip dertleşmekle geçirirlerdi boş vakitlerini. Üzüntüleriyle birlikte, teker teker kaybolup gittiler.
    Şimdi, yine aynı mekânlarda, onların konuştuklarının çok dışında konular görüşülüp tartışılıyor. Kuşaklar değiştikçe, o konular da yine değişecek.
    Vaktiyle, kulların sıkıntısını padişahın -dilerse- çözebileceğine inanılırdı.
    Şimdi de politikacıların çözebileceğine inanılıyor.
    Ne demiş Fikret:
    "inan Haluk, ezeli bir şifadır aldanmak."
    * * *
    Gelelim biz matrakolojik ve zıvıdık düşünce kırıntılarına...
    Yılbaşı çekilişi için bir yığın vatandaş, devlete para ödeyerek bilet alıyor. ikramiyeler ise çok az insana çıkıyor.
    Aynı parayı ödeyenlerin, neden sadece bazıları ödülleniyor?
    Eşitlik ilkesine aykırı bir durum.
    Ya herkese aynı ikramiye çıkmalı, ya kimseye hiçbir ikramiye çıkmamalı...
    Gerçi bilet alırken herkes için talih eşitliği aynı, ama çekilişten sonra bu eşitlik bozuluyor. Bilet için ödenmiş paraların bir bölümü başkalarına dağıtılıyor.
    Herkes de buna razı...
    Hem eşitlik istemek, hem de eşitliğin kendi çıkarına bozulmasını istemek...
    işte size, insan egoizmasının çelişkili iki değişik suratı...
    * * *
    Emekliliği olmayan köylülerle, emekliliği olanlar arasında da bir eşitsizlik yok mu? Köylüler genellikle gazete okumadıkları için, onların uğradığı haksızlıklarla eşitsizlikleri dile getirmeye pek alışık değiliz.
    Ama emekliler gazete okuyucusudurlar. Onun için de sıkıntıları daha çok yansır gazetelere.
    * * *
    Emeklilerin çektiği çileleri, 1912 Balkan Savaşı'ndan bu yana her kuşak yaşamıştır.
    Osmanlı emeklileriyle -ki onlara eski emekli denirdi- Cumhuriyet emeklileri arasındaki fark yürek dağlayan bir hazinlikteydi.
    Müşir Hayri Paşa, üç ayda on lira emekli maaşı alıyordu. Bir gün dedeme misafirliğe gelmişti.
    "Beni sonunda hizmetçime muhtaç ettiniz" derken, beyaz sakalından yaşlar süzülüyordu.
    Sonradan öğrendim ki, evindeki yaşlı kalfadan borç almak zorunda kalmış.
    Ama sanmıyorum ki, Müşir Hayri Paşa, hiç emekliliği olmayan köylüleri ve özellikle köylü kadınlarını bir an düşünmüş olsun.
    Emekliliği hiç olmayanlar ve emekliliği olanlar...
    Eşitlik ilkesine aykırı mı, değil mi?
    * * *
    SEKA grevi sürüp gidiyor...
    Devlet ormanlarından çıkan tomruklar, yine bir devlet fabrikası olan SEKA'ya; her ay piyasa değerinden beş milyar daha ucuza veriliyordu.
    Bu fabrika bedavadan isveç'e, Kanada'ya, Japonya'ya, hatta Lüksemburg'a armağan edilse...
    Bilir misiniz, ne olur?
    Hem tomrukları piyasa fiyatına alır, Hazine'nin yılda yetmiş milyar kazanç sağlamasını gerçekleştirirler; hem makineleri modernleştirip üretimi, on bin işçi yerine, beş yüz işçiyle iki katına çıkarırlar; hem de dünya piyasalarına kâğıt ihraç ederler.
    * * *
    işsiz kalan işçilere devlet, her ay ucuza tomruk vermek yüzünden kaybettiği beş milyarı dağıtsa, işçilerin aylığı yarım milyondan fazlaya gelir.
    Biz de basın olarak, dışarıdan yüzde altmış daha pahalıya kâğıt getirtme sıkıntısından kurtuluruz...
    Yoksa, bu gidişle ya ormanlar bitecek, ya fabrika tümden kapanacak, ya işçiler sürünecek, ya basın iyiden iyiye zora düşecek...
    Alın işte, kime yaradığı bilinmeyen bir karma ekonomi modeli...
    * * *
    Bunların tabii hiçbiri günlük yaşama yansıyacak öneriler değil.
    Zıvıdık düşünce kırıntıları. Aşırı ve yorucu ciddiyet yanında azıcık da dalga geçmek için.

    çetin altan
    1 ...
  2. 2.
  3. "keşke herkes o çooook mühim(!) konuları bıraksa da böyle matrakolojik ve zıvıdık(!) düşünceler üretse" denilesi yazıdır. üstad yine konuşturmuş zekasını.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük