zamanında dünya kültüründe izler bırakmış, yenilikler getirmiş ve bugün içinde yer aldığımız evrensel kümenin içine hatırı sayılır miraslar bırakıp bu yer küreden sessiz sedasız ayrılmış o kadar çok kürt bilgin var ki, rakamsal hesaba girmek gereksiz bir çaba olur. bu kümenin içine giren kişilerin neden hala tanınmadığı ise tekrarda haddi hesabı olmayan kürtlerin kötü kaderi savından ziyade, tarihsel tutanaklardaki çarpıtmalar ve kürt tarih yazımının yetersiz oluşundan kaynaklanıyor olmalı ki nice değerli isim adeta hiç var olmamış gibi. geçmişteki parlak dönemleriyle ters orantılı olan bu unutulmuşluk dönemine bakılırsa ve eğer mezarda rahat uyuma diye bir şey var ise gerçek şu uykusuz nöbetler geçiriyor hepsi
yaşadığı dönemin yemek zevklerine, moda anlayışına, şiirine etki etmiş ve esas konumuz olan en yetkin uğraşı müzikte derin izler bırakmış bir kürt var mezarında rahat olmayan: abu l-hasan ali ibn nafi yani nam-ı diğer ziryab. görünüşü ve sesinden dolayı, karatavuk anlamına gelen ziryab lakabı daha sonraları sözlük anlamıyla karatavuğun ününü geçecekti.
aslen musullu bir kürt ailenin çocuğu olan ziryabın müzik konusundaki yeteneği doğduğu topraklardan sürgün edilmesine yol açtı. kendisi gibi musullu bir kürt olan müzik hocası i̇shak al-mawsili sarayın müzisyenidir ziryabın yetenekleri karşısında onun yerini almasından korkar ve ziryabı tehdit eder. ziryab da artık kendisi için buralarda yaşamanın mümkün olmadığını kabul edip önce mısıra sonra da esas ününe kavuşacağı kurtubaya gider. ziryabın burdaki abd-al rahman hanedanlığının saray müzisyeni olmasının altında, onu bu topraklara davet eden prensin aynı zamanda hem ona destek vermesi hem de onu sahiplenmesi yatıyordu. prens, ziryaba sarayda geniş imkanlar sunarak onun her zaman destekçisi oldu. ziryab, modadan yemek kültürüne her şeyi etkiledi ve zamanın modası olan saçı ortadan ikiye ayırmak da onun tarzıydı.
günümüzde de kullanılan bir enstrüman olan ud onun sayesinde beşinci teline kavuştu ve o udda alışılmışın dışında ahşap çubuk yerine kartal gagası kullandı. kendi tarzını yaratma konusundaki kararlılığı, bağdattaki sarayda prensin kendisine neden hocası mawsilinin udunu kullanmadığına dair sorduğu soruya verdiği cevapta görülmektedir: eğer onun uduyla çalmamı isterseniz onun şarkılarını söyleyeyim.
ziryab kurtubadaki ilk müzik okullarından birini kurar. bu okula kadın ve erkekleri alır ve bunlara farklı tekniklerle müzik bilgisini aktarırdı. endülüsyen müzik tarzının kurucusu olan bu adam yine orta doğunun acı ezgilerini i̇spanyol müziğiyle kaynaştırarak sonradan flamenkoya dönüşen müzik akımının da öncüsü oldu. flamenkonun babası sayılan kişiye ithafen, günümüzün ünlü flamenko ustası paco de lucia 1990 yılında çıkardığı albüme onun ismini vermiştir. yine tunuslu udi müzisyen anouhar brahem de les jardins de ziryab albümünü ona ithaf etmiştir. onun adı ile grup kurmuş ziryab trio adında israilli bir müzisyenler topluluğu da müzik yaşamını onun bıraktıkları üzerinden sürdürmekteler.
acının ve sürgünün bir öznesi ziryabın hayat hikayesi karşımıza analiz yapabilmek için önemli materyaller sunuyor. bunlardan ilki işin sosyo-kültürel boyutu olan, saray müzisyeni ziryabın giyimi, saç şekli ve yemek zevkleri ile toplumu değiştirme-dönüştürme sürecinde sanatçının halk üzerindeki dinamiğin birinci ayaklarından oluşu, ikincisi ise müzikte yaptığı devrimler olarak ud çalgısını geliştirmesi, kendi öznelliğinin getirdiği kaçınılmaz sonuç olarak kendi kültürüne ait acılı ezgileri flamenko ile dışa vurması ve diğer sanat dalları gibi müziğin de ulusların etkileşimi prensibiyle ortaya çıkardığı yeni bir anlayış. günümüzde sıkça tartışılan bir olgu olan kürt müziğinde yeni arayışların özü bozup bozmadığı sorusuna da cevap bulmamıza yardımcı olabilir ziryabın yaptıkları ve onu da içine katarak bu tür tartışmalarda daha da sağlam çözümlemelere gidebiliriz.
arap kaynakları ve diğer bazı kaynakların ısrarla kürt değil de arap veya müslüman olduğunu iddia ettikleri ziryab gibi birçok bilginimizin mirasını yaşatmak için neler yapılabilir ilk etapta kestirmek zor ama şu da rahatlıkla ifade edilebilir ki yabancı kaynaklar ve sanat tarihçileri onun yaşamıyla ilgili bilgileri gün açığına çıkarmasalardı ve kayıtlar onlar tarafından tutulmamış olsaydı belki de sonsuza kadar yok olunmuşluk kaderine terk edilecekti. ama artık geçmişteki kürt karakterlerinin akıbetleri için bilgiye ulaşmamız eskisi kadar zor değil ve çoğuna biraz çaba sarfederek ulaşabiliyoruz öncüllerimizin bu değerli çabaları karşısında kürt müziği ilgi potasındakilerin de bir şey yapmalı diye oldukça gerekli bir çıkışa ihtiyaçları
9. yüzyılda bağdat ve kurtubada yaşamış, müzik, moda hasılı sanat adamı.
paylaşılamıyor ama.
kürtlere göre kesinlikle bir "musul kürdü" alim ve sanat adamı,
araplara göre zaten "o bir safkan arap" hemde en asilinden
habeşilere göre "bağdat sarayına köle olarak gitmiş bir siyahi."
iranlılara göre "adından belli amk o bir farisi"
valla inanmazsınız o dönemde türk varlığı çok az bağdatta ama
biz türkler bile sahiplenmşiz adamı. boyunu, soyunu bile çıkartanlar var.
ne güzel şey lan. sen ölüyorsun. asırlar sonra bile insanlar milletler paylaşamıyor seni.
şu anda hakkında bir makale okuyorum, daha sonra bu entryi editleyip hakkında yazacağım. sevdim bu adamı.