yaşlı insanlara diş geçirmek kolay olduğu için özellikle bu garibanlar seçilir. çok ahlaksızca bir harekettir. ama çocuk olmanın tarif edilemeyen mantıksız getirilerinden biridir saçma sapan işler yapmak.
eger bu basilan zil kapi zili degilde, taksi cagirma ziliyse sonu eglenceli bitmeyen atraksiyonlardan oluveriyor.
oturdugunuz sokakta taksi cagirma zili vardir.surekli basip kacar, biyerlere kamufle olur gelen taksiyi gorunce gulersiniz, cocuk aklidir iste zeka geriliginde sinir tanimamaktadir.( ulan sipa dusunsene, o adam su mu yakiyor, durakta sira mi kaybediyor dimi). bir yaz gunu aksam olmasina yakin 3-5 superzeki arkadas bu atraksiyonu yapmak ister. zile basilir, beklenir ufukta taksi gorunmemektedir. bi daha basilir yine yok. tekrar basarken kulaginizda bir cinlama hissedersiniz.biri beni andi herhalde diye sizde onu anmaya baslarsiniz. fakat goge dogru cekildiginizi hissedersiniz. ulan isa degilim, musa degilim goge niye cekileyim olursunuz. yuruyerek gelen taksiciyi dusunmek o kucuk ve sivi dolu beyine gelmemistir. bu da guzel bir ders olup, sozluk sayfalarinda yerini almistir. *
arkadaşlarla, mükemmel pazar sabahlarını üniversiteye hazırlanmak için dershaneye giderek harcamış olduğumuzun verdiği hırsla, sabahın köründe yol üzerindeki evlere uyguladığımız politika. hırsınızı alamıyorsunuz ama çok eğleniyorsunuz. yakalanınca da deli gibi koşuyorsunuz, uyku sersemliğini atıp ayılmış oluyorsunuz. **
çocukken mahalledeki diğer arkadaşlarla gülerek eğlenerek yaptığımız olaydı şimdi biz büyüdük ama mahallenin yeni veletleri bu aktiviteyi devam ettiriyorlar.
çocukluğun gereklerinden olan bir eylemdir. zira bunu yapmayan çocuk çocukluğunu yaşamamış sayılır. ancak şimdilerde yeni yeni anladığım bir nokta var ki, basılacak zil seçilirken hep üst katlar hedef alınırdı ki zilin sahibi inip kovalamasın. iyi güzelde be çocuğum o adamın da işi gücü yok seni mi kovalayacak. şimdi benim zilime bassalar çıkar camdan küfür ederim en fazla. bir de zilini çaldığımız insanın evde olmaması durumu vardı ki nasıl üzücüydü...
çocukluğun en önemli atraksiyonudur. hala daha içimizdeki büyümeyen çocuklar kapı zillerine ya da taksi çağrı düğmelerine basıp kaçmayı bir zevk bilirler. *
daktilo oynamak. yaşlı bir teyzeye dilenci muamelesi gösterilmesine sebep olduğumuz için kendimizden * utandığımız, çocukluğumuzun vazgeçilmez pisliği.
bugünden itibaren ağır tahrik sayılmaktadır. zile basıp kaçtınız ve amca sizi av tüfeği ile vurup öldürdü. mahkeme zile basıp kaçmayı ağır tahrik sayarak cezayı 17 yıla indirir. pandik atıp, öpüp kaçarsanız ve kız sizi öldürürse tahmini ceza 20 yıla inebilir.*
çocukluk döneminin en sevilen lakin gayet anlamsız oyunlarından biridir. mahallenin kuduruk veletleri bir araya gelip, kurban edilecek apatman binasını seçtikten sonra eylem gerçekleşir. bu kuduruk veletlerden oluşan ufak grubumuzdan elbette bir adet kendine güvenen cesur bebemiz seçilir. genelde erkek çocukları olduğu gözlemlenen bu çocuğumuz sanki büyük bir iş başarıyormuşcasına emin adımlarla zillere doğru yönelir. diğerleride arkalarda bir yerlerde heyecan ile liderlerini takip etmektedirler. lider bebemiz ise üzerine düşen görevi layıkıyla yapar. olan herşeyden bir haber, evinde vakit geçiren sakin ev halkına olmaktadır. bu kuduruk bebeler zamansız bir şekilde zillerine basıp kaçmaktadır. söylediğim gibi gayet anlamsızdır, lakin çocukluk döneminin zevk alınan ufak eğlencelerinden de biridir.***
küçükken organize olup yapılan zevkli iş. bir halt yedim sanırsınız. tabi sinirli bir komşu amca, camdan terlik fırlatan komşu teyzeyi unutmamak lazım.
çocukluk dönemi psikopatlıklarından birisi. bir üst modeli zile basılıyken araya kibrit çöpü sıkıştırıp dışarda kalan kısmını kırmaktı. ama bu hakkaten dayak arsızlarının işiydi.
bi yönetici amcamız vardı bizim, adı salim. apartmanın önünde top oynarken gelip topu kesme hakkını kendinde bulurdu birinci katta oturuyor olmasından dolayı. neymiş gürültü yapıyormuşuz 13lü oynarken. kaleci gol yiyince küfrediyormuş filan da falan. kamesti, topsandı büyük birlik partisinin seçim öncesi dağıttığı toplardı demeden piçağı vuruyordu ikiye üçe ayırıyordu topumuzu. bize de topu ters çevirip kafaya geçirerek keloğlancılık oynamak kalıyordu. bi de salimin ziline basıp kaçmak.
zamanla salimin zil düğmesi basılmaktan ayna gibi oldu ve salim delirdi. artık stada girip koşarak korner kullanacak olan fitbolcunun önünden topu kaçırıp kesiyor. "zilime kim bastı ulann" diye bağırıyordu. topun fıss sesi bitince evine gidiyor ve her zile basılışında piçağına davranıyordu. komşuları kaba etlerinden şişlediği de vakiydi.
daha sonra biz büyüdük, salim yaşlandı. yeni bir nesil yetişti, salim hala yönetici.
yalnız takdir ettim yeni nesili, zile basıp kaçmayı bırakıp topları kesildiğinde söylenmek üzere bir şarkı bestelemişler. yalına nazire olarak:
salim, oyun bozan
sen de apartman da yalan
gelip de topumu kesmeye ne hakkın vaaar.
bir zamanlar zile basan sizken, şimdi ise zili duyup kalkanın, ardından da apartman sakinlerinin hepsinin bastığı otomat sesiyle birlikte "kim o??" sorularının havalarda uçuştuğu anda dedenizin sorduğu "kimmiş o?" sorusuna "çocuklar zile basıp kaçmış dedee!!" diyenin, ardından da dedenin edeceği küfürü boşverenin siz olduğunuz, çocukken yapılan, eğlenceli, fırlamatik durum.