farklı versiyonları da olan hede. örneğin biz küçükken girerdik herkes bi katta dururdu. meyva suyu kutularının boşlarını bulur yerlerden, şişirir her kata yerleştirirdik (bkz: the bomb has been planted). en üst kata çıkacak zavallı seçilirdi. (bkz: top sektirme) (bkz: saliseyi 00 a en yakın tutturan) bu arkadaş en üste gider ayagını bombanın üstünde bekletirdi. diğer katlarda da aynı şekilde. ve evet işte o an! apartman girişindeki arkadaş en üst kattakı zillerden kat kat aşağıya doğru basar, o zilleri duyan kat mensubu* bombayı patlattıktan sonra o kattaki zilleri çalar ve aşağıya kaptırırdı. onun yukarıdan geldiğini gören bi alt kat mensubu da aynısını yapar ve kaçardık. fakat bunları yaparken düşünmediğimiz şeyler alt kattaki kişilerin gürültü sebebiyle kapıya çıkacağını hesaplayamamak olurdu. (bkz: the bomb has been defused) (bkz: counter terrorist win)
şirketleştikleri doğrudur. kalıtsaldır. zira ektiğimi biçen uuser olarak özellikle cumartesi saat 10 çalışan bir şebeke var.. ben bu kadar işini önemseyen bi nesil görmedim.
zamanında ben de bu veletlerden biriydim. ama biz ekip olarak çalışırdık. üç beş kişi falan. birimiz geçerdi zilin başına, bütün zillere aynı anda basınca hep beraber kaçardık. ama o apartmanı uzaktan izlemeyi de ihmal etmezdik. bütün apartman pencereye çıkırdı. işte o an amacımıza ulaşmış hissederdik kendimizi. ya ne kadar saçma ne kadar iğrenç bir şey olsa da şu an yaptığım hiç birşey bana bu kadar eğlenceli gelmiyor.
insanı deli eden, içindeki katili uyandıran veletlerdir
bazen uykunun en güzel yerinde dadanırlar, sinirler iyice hoplar, ilk 1-2 seferde sakin bir sekilde karsılanır daha sonra, uykunun ya da o sırada yapılan işin içine iyice edildiği için, insanlıktan cıkılır, içteki canavar kendini gosterir ve küfürler akılda ardı ardına sıralanır, duruma göre agızda da sıralandıgı olur, dugme gordum basayım zihniyetine sahip bu cocukların tek amacı apartman "sakin"ini çileden çıkartmaktır, çok da iyi başarırlar ama korkum, birinin ölümünün elimden olacagıdır, tamam çocugum egleniyorsun ama bir yere kadar degil mi? herkesin de bir sabrı var*