o zihne sahip olan zat-ı insan onu kullanmadığı sürece kendiliğinden çalışmayacaktır.. zihni çalıştıran insanın kendisidir ve birşey "çalıştırılıyorsa" edilgendir..
organik bir canlıdır insan. hayvanlardan kendimizi düşünebiliyoruz diye ayırıyor olsak da aslında çok benzer canlılarız. biraz daha karmaşık ama benzer. bana göre düşünebiliyoruz ama öğrendiklerimiz üzerine düşünebiliyoruz. ortaya yeni bir şey koymadıkça da hep edilgen olacağız.
Icinde bulundugu vaziyete gore etken ya da edilgen olabilmesine karar verme yetisinin dahi kendisinde olmasindan oturu etken kabul edebilecegimiz durumdur.
Ayrica, zihne edilgen demek, etken vasfini ustlenecek baska bir seyin varligini gosterir ki, bu durum da zihnin , sorgulamanin kaynagini olusturmadini ileri surmus olur. Bence bu da celiskili bir durum.
Evrende isimlendirdigimiz her sey icerisinde kendi ismini kendisi secen tek sey beyindir. Bu basit ornek bile zihnin edilgen degil, etken oldugunu gosterir.
Elbette, zihnin etken olmasi teorisi tek bir defa dahi edilgen olmasi durumunda curutuleceginden; edilgen ya da etken olmasi hususunda etkili oldugu iddiasiyla orta nokta bulunabilir : )
zihin çeşitli çevresel faktörlere bağlı olarak hormonların da etkisiyle edilgen bir hale bürünmüş olsa da teknik yapıda tüm bu durumların oluşmasında bir anahtar görevi gördüğü için etken bir yapıdadır.
insanın tüm davranışlarının ve düşüncelerinin zihindeki oluşma sürecinin tartışılması gereken noktasıdır. bu tartışma bize ne yarar sağlar diye düşünmek zaten bu soruyu soranları tartışmanın dışında tutacaktır. bütün suçlar, bütün başarılar, bütün kötülükler ve iyiliklerin kaynağına ulaşılabilir mi. tabi bu zaten tartışılagelen bir mevzudur felsefe dünyasında. marx ve hegel'in ayrıştığı en önemli noktalardan biridir örneğin.
biraz düşünmek iyidir.