organizatörlüğün hakkını vermiş yazar. çok da eğlenceli; insanın altından sandalye falan çekip güldürüyor.* kendisini çok sevdiren, sonsuz teşekkür edilesi yazar.
gece gece aklıma takılan öyle bir mevzu var ki; nasıl yaptı bilmem ama daha önce düzenlediği gazi üniversitesinde süt içiyoruz zirvesine katılan ezici bir çoğunluğun * gözü bozukmuş. dün itibariyle bilmediklerimi de farkettim. *
zigonsehpa: naber?
eldenar tasartir: iyi senden naber?
zigonsehpa:iyi...
(arada tüm masayı dolaşır ve tekrar gelir)
* eldenar tasartir: naber?
zigonsehpa: iyi senden naber?
eldenar tasartir: iyi işte fena değil...
gün boyu hemen hemen böyleydik kendisiyle. çok şey konuştuk aslında ama hiiç hiçç. bir ***
gel gelelim misafirperver, sempatik ve canayakındır vesselam.
bu arada içince daha bi ayık hissediyormuş kendisini. bilmiyorum ben de onun yalancısıyım valla.
efendi adam belli, sevdim kendisini. zirvelerinin devamını bekleriz. yalnız bidakine inci sözlük yazarı davet etmeden önce 2 kere düşünsün. bebe elimde kalcaktı, kan çıkmasın zirvesinde. *
rosinha'nın bizden daha çok konuştuğu kişi. olm niye salça oldun lan hemen? artiz! *erzurum milyonlar geliyor zirvesi için kendisine davetiyemizi yollayalım da sonra beni çağırmadılar gibilerinden içlenmesin. aman, sanki çok matah. ahah. *
-ben ilk bine girdim.
+aa öyle mi lan valla mı? haha ben kaçıncıyım acaba?
-sen babanın arabasını çalıp genel eve gidiyordun ben kitap okuyordum o zaman.
+ben hiç babamla yaşamadım. ve anneminde hiç arabası olmadı.
-ben çok bilgiliyim sana kanıtlamakla uğraşamamam.
+belli orası zaten.
kendisine arabada beş evde onbeş şarkısını armağan ediyorum. ayrıyetten de nick altına girilen saçma sapan entry den dolayı da kınadım kendisini. ayıp efenim, ilk bine girilmiş insanla nasıl aşık atıyorsun sen? *
yanlış bölümü seçmiş kişidir. ne bileyim arkeoloji, sanat tarihi, halkla ilişkiler gibi entellektüel bir bölüm okumalıydı. sanırım anadolu öğretmenli olmanın baskısyla kendisini bu bölümde buldu.
+''ya da''yı ''yada'' olarak kullanıyorsun.
-başka işin yok mu senin?
+bir de türkçe öğretmeni olacaksın.
-komik misin? bununla mı gelebildin bana ancak. hemen açıklayalım. hani kitap okumak denen şey var ya insana yazı yazmayı kazandırıyor. benim bir vicdanım var ve insanlara kitap gönderiyorum ya işte bu yüzden. işte bu kitap okumak denen şey ''ya da''ya da ''yada''ya da insanın gözünü alıştırıyor. o yüzden öyle yazıyorum. ikisini de kullanıyorum.
+ama sen entry ni edit yapıp ordan söylememişsin.
-ben kendime güveniyorum.* ''yada''yı ayırsam da ayırmasam da.
genç adam durdu ve bir an düşündü. önce aklından geçen tilkileri bir yere kilitledi. sonra bütün bu tahakkümün arasında iki dakika nefes almaya çalıştı.
evet böyle bir başlangıçla başlamayı istedim. tahakkümü de başladıktan sonra kullanmayı şiddetle arzuladım. ve yaptım. lakin silip tahakküm kelimesine daha uygun cümleler yazmaya çalışmak zihnimi yoracaktı belki. istediğim sadece biraz dinginlik fazla değil. o yüzden araya serpiştirmek mutlu etti. haa ne diyorduk...
bu gün doğum günüm. yani geride bıraktımız gün öyleydi. doğum gününden çok büyük beklentiler içerisinde olan bir adam olmadım hiç bir zaman. normalde doğum günlerimde daha çok şımartılan bünyem bu seferkinde biraz daha kendi başınaydı denebilir. öyle evde küçük kardeşin ısrarları üzerine bir pasta kesme merasimi sonrasında arkadaşlara bir uğrayıver tamam. işte al sana doğum günü daha ne olsun.
lakin doğum günümü hatırlamayan çocukluk arkadaşım bile canımı sıkmadı da şu sıktı usta neden bilmiyorum :
dün gece işte doğum günüme girer girmez herkes bir yerden bir şeyler yazıyor. işte iyi ki doğdun laçkalığı. yapmayın lan. ben doğmasam kimse sizi bu kadar kırmayacaktı. suratınıza kimse benim söylediklerimi söylemeyecekti. siz de kendi hayal dünyanızda yaşamaya devam edecektiniz işte. şimdi gelmiş bana sanal ortamdan ah ne iyi ettin de doğdun gibi yavşaklıklarda bulunma. hiç gereği yok.
her neyse yine yavşaklara sinirlendik bak. işte herkes bir yerden kutluyor. yavşakların arasında gerçekten değer verdiğim üç beş adam da kutlayıverince böyle bir duygulandım abi. sonrasında sigaraya da alkole de ve dahi bilimum kötü alışkanlıklara birlikte başladığımız; sen de çocukluktan ben diyim ezelden ebedden bir pür-ü pak dost çıka geldi. kafası güzeldi anlatıyordu. bana şunları yazdırdı bir an. bana koyan o oldu :
--spoiler--
önce ''kafam çok güzel.'' dedi. sonra ''madem dünya çakırkeyifken güzel tanrı bizi niye öyle yaratmadı?'' dedi. bende de doğum günümün getirmiş olduğu bir çakırkeyiflik vardı bizimkisi de bu kadardı. sonra tüm sevdiğim kadınları düşündüm dedi. o yüzden ben bu kadar güzelim dedi. yoksa içtiğimden değil. sonra kendime baktım. sahi onlar nerdeler?
--spoiler--
işte böyle basiretten fiiliyata geçişi bir türlü sağlayamamış bir yaş daha geride bırakıldı. haydi bakalım...
ince bi ironi var da sanırım bizim aklımız yetmiyor. hani servis falan organizatörlüğe dem vuruluyor galiba, inceden inceye. ben başka sonuç çıkaramadım, adam bilmem kaçıncı zirvesinin arifesinde, gülsem mi, ağlasam mı bilemedim. *