ayvalıkta yat turuna izmirden gidenler bilir. turdan sonra sizi bir zeytin yağı fabrikasına götürürler. akşamın o saatlerinde sizlere zeytin, zeytin yağı ve köy ekmeği ikram ederler. tadına doyamaz alırsınız ürünlerden. güzel bir pazarlama yaklaşımıdır yaptıkları.
at üstüne biraz pul biber, azıcık da kekik. ohhh, bandır hafızotti kahvaltıda. akşamda aç rakını, yapıştır yanına bunu, hem sarhoşluktan keyif alırsın hem mezeden.
(bkz: bandır bandır ye beni) satırlarımın dili olsa da yonca evcimiki lanetlese (ataol behramoğlu)
pazar kahvaltılarının vazgeçilmezidir. içine kimyon, nane, kekik, pul biber koyup ekmeği de üşenmeyip fırından aldıysan eğer kahvaltı 3 saatten önce bitmez zannımca.
bir kaba zeytinyağı, diğer bir kaba da kekik,pul biber vs.* konulur.
ekmek önce zeytinyağına sonra baharatlara batırılır. böylece sevilen baharatlara da doyulur.
şahanedir, fevkaladedir.
yıllar boyu zeytinyağı diye satılan ve insanları zeytinyağından soğutan üçkağıtçıların etkisinde kalmış olanlar dışında düşük asitli taş sıkma bir zeytinyağı, günün her saati ekmek banıp yenebilir. ancak bunu her zeytinyağında yapılabilir denemez çünkü türkiyede yaşıyoruz. o nedenle bazılarının deneyip kötü not vermesi bundandır.
egeliliğin turnusolu. bir insanın üzerine zeytinyağı döktüğünüz zaman gözleri kısılıp yüzünde bir tebessüm belirip kasları gevşeyip derinden sesler çıkarark inileyip kendinde geçercesine memnun bir hal alıyorsa hah işte o egelidir. muhtaç olduğu kudret damarlarında dolaşan halis zeytinyağında saklıdır.
saf zeytinyağı ise, demek istediğim bizim istanbul' da yediğimiz çakma zeytinyağlarından olmayan, ömrü uzatır efendim. evet doğru ömrü uzatır, izmir' li bazı büyüklerimizin uzun yıllar yaşamalarının sebebi zeytinyağı ve ekmektir.