yöreden yöreye değişen sofra alışkanlığıdır. ege de akdeniz de zeytinyağına baharatlar katılırken, marmara da özellikle sofralık zeytin üreten bursa nın orhangazi gemlik iznik ilçelerinde katılmaz çünkü bu baharatlar zeytinyağının kalitesini bozar. sofralık zeytin üretiminin kalesi olan gemlik çevresindeki zeytinyağları, asit oranı yüksek damakta uzun süre tad bırakan, yediğinizde bir yağ değilde zeytin yermişçesine lezzet bırakan yağlardır, bu yöredeki zeytinyağını herkes yiyemez ağır gelir hatta "bu zeytinyağı zeytin kokuyor" bile denir. fakat ege özellikle balıkesir, aydın, muğla yörelerindeki zeytinyağlarının yemesi daha hafiftir, asit oranı düşüktür, uzun süreli bir tat için içine farklı baharatlar katmanız gerekir.
bu başlığı açan yazarın çocukluğuna inmek gerek dedirten eski bir gelenek. aslında bunları bize özleten sadece mahrum kalmamız. yoksa geçmiş önümüze her lezzetin bulunduğu, zengin bir sofra döşenmiş olsaydı, bırak zeytinin yağını, ekmek bile aklımıza gelmezdi.
yeşil ve siyah zeytinle beraber üzerine zeytin yağı, limon, pul biber ve keklik ilave edilir ve ona taze alınmış bir ekmek dilimi ile dalınır ardında afiyetle yenilir, işte olay budur.
zeytinci bir ailenin torunu için sofra klasiğidir. yemekte ne olursa olsun, hangi öğün olursa olsun, sofrada her zaman bir kase zeytinyağı (kekik ve pul biberli) ve bir kase zeytin bulunur.
edit: sadece ege veya akdeniz değil, bursa orhangazi'de de aynı gelenek vardır.