"Toplumdan soyutlanan, ezilen ve aşağılanan 'sıfır'ın yaşam sevgisinden, azminden ve kararlığından birşey kaybetmeden 'hiçbir şey'den 'bir şey' olma mücadelesi."
mitsubishi nin ww2 de kullanılan japon hafif savaş uçakalrına veirlen isim. çok etkili değillerdir. hem menzilleri hem silah sistemleri p 51 mustang la boy ölçüşecek düzeyde değildir lakin çevir ve hafif oluşu ve deli japon pilotları onu ölüm makinasına çevirmiştir. kamikaze olarak da tanırsınız bu aleti.
suyun hem donma noktası hem de erime noktası sıfır dereceyken, anlamı sıfır olan zerogibi bir isme sahip bir kitap karakteri; ne kadar dondurabilir okuyucunun düşüncelerini ya da ne kadar çzöebilir kalbindeki buzları..
herkese bir bakışı var ölümün.. ölüm gelecek ve senin gözlerine de bakacak. bir ayıba son verir gibi olacak ölümün.. belirmesini görür gibi aynada ölü bir yüzün.. dinler gibi dudakalrı kapalı bir ağzı.. o derin kuyuya ineceğiz sessizce.. aklında tek soru olacak zero ; kuyu mu derindi ip mi kısaydı.. yaşadığımız hayat mı karanlık.. ve neredeydi bunca zaman ihtiyacımız olan aydınlık!
ergenliğimizin ilk günleriydi. yani annelerimizin süt içen evlatları olmaktan çıkıp zero , cifr ve ben 'im ortaya çıkışımın ilk şaşaalı günleri. sanıyorduk ki hayat bir deney faresi. karnını yarıp görebiliriz içini. ve anlayabiliriz bütün sırlarını. bugün saçlarımıza erken düşen aklar anlatıyor bize sırrını hayatın; gectigi her seyi opuyor zaman .. ve bir farenin karnında değil ne aşk ne sadakat..
ağlarken çirkinleştiğini sanırım hiç bilemedin sen.. bütün kadınların bana aşık oldular onu da bilemedin.. ne sana ne kendime olan saygımdı nedeni hepsini reddedişimin.. yatağıma sokmadığım o kadınların arayışınaydı saygım. aramaya devam etmelerini istedim. biliyordum.. bir kere tenimdeki baharatla tanışınca aradıkları şeyi bulduklarını sanacaklardı. oysa onlara verebileceğim tek şey parça parça olma ihtimalleriydi..
sense bütün kadınlarımı istedin hep.. ne bana ne kendine ne de kadınlara saygın olmadı. bana dair hissettiğin şey korku ve hayranlık sanıyordun.. oysa tanrı' nın sadece benden bir tane yaratmış olmasını hazmedemiyordun.. bilmediğin şuydu zero ; tanrı senden de bir tane yaratmıştı..
Hızlı yaşadık biz hayatı. Sulardan atlayıp köprülerden geçtik. Şarkı isimlerini isim olarak seçmek istedik. Vazgeçtik. Kitaplar okuduk yıllarca. Hepsinin sonu aynı olduğunda kendimiz yazdık hikayemizi. Hayaller kurduk. Bir hikayeyle bizde salya sümük ağladık. Hiçbirisini inandırıcı gelmedi bize. Ne zaman ki hayatın içine girdik. "Hepsi gerçek&" dedik.
"Yazılan kitaplar, çalınan şarkılar, çekilen filmler. Hepsi gerçek." Yalanı aradık bu kez. "Yalan ne?" diye sorduk körpe beyinlerimizi yorarken. Fazla zorlanmadık yalanı bulmakta. Gözlerimizi açmamız yetti. Embriyo olarak kalmak için neler verebileceğimizi düşündük. "Neler verebilirim?" sorusunun cevabı kısa oldu:
"Her şey!"
şimdi herşeyden ne çok uzağız değil mi kankardeşim zero ..
Her şeyin ne olduğu merak ettiğimizde yalan çıktı önümüze. işte o zaman oturup bekledik. Birbirimize bildiğimiz her şeyi anlatmaya başladık. Her şeyi. Yani yalanı. Bir dünya kurduk kendimizce. Aslında o dünya hep vardı. Biz tekrar keşfettik. Atlantis ' ten daha değerliydi. O dünyayı bulduğumuz gün biz yok olduk. Kayıbız şu an. Aranıyoruz!...
uzun zaman sonra deliksiz bir uykunun koynuna girdiğim bir gece yakama yapışıp uyandırdın beni.. sandım ki yine bir yolculuk var.nereye diye sormak adetim olmadığı için neden diye de sormadım yolculuk yok dediğinde.. nedenlere ihtiyacımız olmadığını o dilenci öğretmişti bize; koltukaltlarından kavrayıp bacaksız bedenini karşı kaldırıma bıraktığımız akşamüstünde.. dost muyuz yoksa birbirimizi kemiren ikia salak mı anlamamıştık ne biz hayatımzıdaki insanlar. ilk defa o bedeni kucakladığımızda aramızda saf bir bağ kuruldu sanırım. ilk defa aynı anda insanca birşey yaptık.. neyse, sormadım işte neden uyandirdin beni diye.. çünkü biliyordum sen soruyordun kendine; onbeş yıldır ilkdefa bana huzur verip böyle uyutan şey ne diye.. o akşam gözlerindeki soruya dudaklarımdaki suskunlukla cevap verdim. şimdi çözüldü dilim, söylüyorum zero ; sen beni terk etmeden ben seni terketmeye o akşam karar vermiştim..
çocukluğumuzu yalanlarla kurduk.. nasıl oldu da bütün bir hayatı yalana dönüştürdük.. aradan sızan incecik gerçekler nasıl oldu da bir tarikat kadar kalabalık ve içe dönük müritler verdi bize..artık beynim infilak etmek üzere. düşüncelerim korku dolu barut fıçılarına dönüştü.. cifr ' i de alıp gideceğim buralardan. belki de annem körlüğünü unutabilir ellerinden tutarsam.. ben hayatımı, çocukluğumu, sensiz ve insan olduğum günleri geri istiyorum zero .. bu ihanet değil.. tanri ' nın isteği..
evden kaçıp gittiğin o gece sabaha kadar düşündüm zero .. nereye toslayacaktık sonunda..yaşadıklarımızı yazmak ne kadar doğruydu.. okullu birer evlat olmak yerine birer sahte tanri ya dönüşmeyi ilk hangimiz düşündük? nasıl bu hale geldik.. nasıl geri dönebiliriz. bizi kim ne kurtarı r zero ? isimlerimizi ne zaman hangi düşünceelrin sonucunda değiştirdik.. kim verdi adlarımızı bize..kim?