Eşcinsellik sanattan, cinsellikten ve aileden uzak olmadığı gibi, eşcinsel insanların askerlik sorunu da söz konusudur. Filmde bu konulara yer vermelerini oldukça anlamlı buldum. Sakıncalı görmedim.
Değerli bir çalışmadır fikrimce.
--spoiler--
Dikkat çeken bazı kısımlar var bence. Ahmet'in yaşça kendinden büyük bir erkeğe ilgi duyuyor. Bıyık bırakmasını ve kilo almasını istiyor. Sevgilisi "sanki beni birine benzetmeye çalışıyor gibi" diye değerlendiriyor bu durumu.
Filmin sonunda Ahmet'i küçükken babasının dizinde ve şimdi sevgilisinin dizinde yatarken görüyoruz. Babasıyla sevgilisinin benzerliği söz konusu.
Freudian bakış açısı, kız çocuklarının babalarına benzeyen erkeklere ilgi duyacağını öngörürdü. Eşcinsel bir erkek çocuk da babasına benzeyen bir erkeğe mi ilgi duyar acaba?
Ahmet'in annesi, obsesiftir. Kire pisliğe tahammülü yoktur. Oğlu eşcinselse, pistir. Temizlenmelidir.
Sonra görüyoruz ki eşine "ibne" diyerek hakaret ediyor. "Armut dibine düşer" diyor. "Ben bugün de oğlan doğururum ama erkek lazım" diyor yumruğunu sıkarak. Sonra eşinin penisini tutarak "güç yok mu burda, hani nerde?" diyor. Sonra adam önündeki bezi dizlerinin üzerine adeta penisini saklar gibi örtüyor ve onu yavaşça katlıyor. Çok muntazam, tıpkı bir kadının yaptığı gibi. Ben Ahmet'in babasının da eşcinsel olduğunu düşündüm. Eminim hatta. Eşim ise adamın antropozda olduğunu ve kadının da oğlunu öldürmediği için eşine öfke duyduğunu düşündü.
Ahmet'in babası öldüğünde Ahmet'in annesi, eşinin altından kanlı seccadeyi çekip, banyoya götürüp yıkıyor. Bence bu davranış, kadının öfkesini ve nefretini obsesyonla göstermesi. Obsesyonun böyle bir yanı olduğunu hiç düşünmedim, şahit de olmadım. Ancak çok hoşuma gitti.
yönetmenliğini, caner alper ve mehmet binay'ın paylaştığı zenne, eş cinsel olduğu için babası tarafından öldürülen fizik öğrencisi ahmet yıldız'ın hayatından esinlenilerek oluşturulan mükemmel bir drama filmi. 2011 altın portakal film festivalinin, en çok ödül alan filmidir zaten. haketmiştir. kerem can'ın muhteşem oyunculuğu filmi daha güzel kılıyor. özellikle kerem can'ın dans ettiği sahneler müthiş. filmin müzikleri de olağanüstü, zaten zannedersem baba zula hazırlamış, kötü olma ihtimali de yok.seçimlere saygı duyulması gerektiğini en güzel anlatan türk filmlerinden, en iyi türk filmlerinden.
film bittikten sonraki birkaç gün kendinizi toplamayı başaramayabilirsiniz. vizyona girdiği ilk haftalarda izleyip, hâlâ etkisinden çıkamadım. sinema salonundan çıktığımda ise gözyaşlarımı durduramıyordum.
öyle ince, öyle hassas bir toplumsal yarayı kanatıyor ki... Kimsenin bedenine karışmaya hakkımızın olmadığı şu dünyada, tercihleri sırf toplum normlarının ötesinde diye canından olan bir genç. umudunu yeşertmeye çalışırken, umudu kana bulanan ahmet.
ahmet'in katilinin (-babasının-) hâlâ bulunamaması ise başka bir acı.
uzun bir süreden sonra beni ağlatmayı başarabilmiş, akıllara yeniden ahmet yıldızı getirmiş, acısını yüreğimizde hissettirmiş filmdir. oyunculukların başarısından tutun, konunun işlenişine, ahmet karakterinin ahmet yıldıza çok benzemesine kadar bütün detaylarla gönlümü fethetmiştir.
bir kez daha anladım; medyadan reklamı çok yapılan film beş para etmez. o kadar amatör ki; öğrenci işi bile diyemem. ana konuyu yani eşcinsel töre cinayetini mundar etmişler. yazık olmuş konuya. çok dağınık. sonu gelene kadar perişan oluyorsunuz.
eşcinsel olduğu için katledilen üniversite öğrencisi ahmet yıldız ın hayat hikayesinden beslenerek kurgulanmış izlenilmesi gereken bir filmdir. açıkçası beklentilerimin üstünde bir film olduğunu söylemeliyim. çekimler, oyuncu performansları açısından tatmin edici bir film olmuştur nezdimde.
beni en etkileyen sahnenin iki üç saniyelik bir sahne olsa da, ahmetin annesinin yıkayarak astığı seccadeden kadının üzerine kan damladığı sahne olduğunu söylemeliyim ki gerekli mesajı açık ve net olarak verdiğini düşünüyorum..yönetmen tam olarak "özet geç piç" ciler için çekmiş denilebilir..
sonuç olarak toplum içerisinde olan ama dile getirilemeyen sorunlardan sadece birini gayet hakkını vererek dile getirmiş bir film olmuştur..yapımcısından ışıkçısına kadar emeği geçen herkesin takdir edilmesi gereken bir film olmuştur kanımca...izleyin, izlettirin..
ha bu arada, filmin sonunda geçen o "türk ordusu dünyanın en büyük porno arşivine sahiptir" durumuna bizzat asteğmenliğim süresince şahit olmuşumdur..doğrudur..
gala gösteriminde izleyenleri pek etkilemiş hatta bazı hatun kişiler salonu ağlayarak terketmişler.
ayrıca vizyona girdiği günden beri izlemek istediğim fakat bir türlü vakit ayıramadığım filmdir. bu saatten sonra da kısıtlı salonda gösteriliyordur sanırım. güzel şeyleri hep kaçırayım ama ben. bu da böyle bi hikayem.
ülkede böyle bir filmin çekilmesi gerçekten etikleyici. kesinlikle izlenmeli aramızda olup farkında olmadığımız ya da olduğumuzda çoğumuzun eleştirdiği küçümsediği hayatlar kimlikler çok güzel anlatılmış.vizyon filmlerine bakarken gördüm hiç bir fikrim bilgim olmadan izledim gerçekten etkilendim şiddetle önerilir.
en sonunda izleme imkanı bulduğum, hakkında ne söylesem eksik kalacak güzellikte ve çarpıcılıkta ki muhteşem film. yönetmenlerinin ilk filmi olduğunu duyunca oldukça şaşırdım çünkü yönetmenim ben kisvesi altında o koltuğu uzun süredir işgal edenlerin yanında yaptıkları işin güzelliği tarif edilemeyecek nitelikte.
sırf standarda uymadıkları için ötekileştirilen ancak toplumda her an karşılaştığımız ve ne hissettiklerini, ne düşündüklerini, neyden zevk alıp, neye üzüldükleri umursamadan, hastalıklı muamelesi yaptığımız ötekilerin yaşantısını boğazda bir yumru bırakarak etkileyici bir şekilde izleyiciye sunuyor film. ilk sahnesinden son sahnesine kadar olaylar öyle sade ve çarpıcı bir dille anlatılıyor ki bir süre sonra bugüne kadar farkında olmadığınız şeyler tokat gibi yüzünüze çarpıyor.
son dönem türk sineması için umut ve onur verici bir yapım. film boyunca öyle güzel sahnelerle karşılaşıyorsunuz ki adeta bir görsel şölen yaşıyor ve etkileyici ve yerinde kullanılan müzikleriyle nota denizinde boğuluyorsunuz. keşke bu film için harcanılan emek diğer türk yapımları için de harcansa ve türk sineması hak ettiği yere gelebilse.
zenne'yi canlandıran can, karaktere adeta ruh vermiş ve kendinden de bir şeyler kattığı da gün gibi aşikar. gece yarısı ıssız sokaklar da dolaşırken arkasından gelen 3-4 kişilik grubu fark edince yaşadığı telaş, geç saatlerde dışarıda olmak zorunda kalan her kadının duyduğu telaş ve korku ile aynı. yani her ne kadar "ibne filmi o ya!" denilse de herkes kendinden az ya da çok, bir şeyler bulabiliyor filmde. genel muayene için gittiği askerlik şubesinde gördüğü muamele lanet ettiren, annesiyle arasındaki samimi ve sevgi dolu o bağ ise kıskandıran cinsten.
ahmet ile daniel arasındaki ilişki ise hiç göze sokulmadan yansıtılmış. çıkar ve beklenti olmadan sadece birbirlerine duydukları sevgi ve saygı doğrultusunda ilişkileri sessiz ve sedasız bir şekilde izleyiciye sunulmuş. sevişme sahneleri sırasında salondan yükselen "ıyy iğrenç!" seslerinin sahiplerinin aksine gerçekten aşık olan ve sevgisi uğruna bir şeyleri göze alabilen insanların boğazına bir yumru oturtur.
ahmet'in annesi için film boyunca küfür etmeyen tek bi kişi bile olduğunu düşünmüyorum. bir insan evladından sırf tercihleri yüzünden bu kadar kolay vazgeçemez. ya da tercihleri yüzünden onu değiştirmeye eğer değiştiremeyecekse de ölmesi gerektiğini düşünemez. evlat yahu bu, sırf elalem ne der mantığıyla nefret duyulur mu ona karşı?
can'ın teyzesi ömrü boyunca can için elinden geleni yapmış ve tercihlerinden dolayı onu yargılamamış çünkü öyle bir hakkı olmadığını, kanından canından olan birine her türlü desteği vermesi gerektiğinin bilincinde olan biri. her ne kadar öküz olarak adlandırsa da sevgilisi murat bile insana insan olduğu için değer veren ve ters köşeye yatıran bir karakter olmuş. ne yalan söyleyeyim murat'ın canı askerlik şubesine ihbar edeceğini düşündüm ama beni yanıltıp can'dan desteğini esirgemedi.
ahmet'in babasına film boyunca kah üzüldüm, kah sinirlendim, kah lanet ettim. oğlunu sevdiği ve onu yadırgamadığı çok belliydi ancak eşinin dominant tutumu karşısında ne yapacağını bilememiş ve kendisini yavaş yavaş hayattan soyutlamış biri o. keşke içinde kopardığı fırtınaları biraz da dışarıya yansıtabilseydi.
ahmet'in vurulduğu sahnedeki geçişler, diğer karakterlerin hayatlarındaki değişimler, ahmet'i hayatlarından çıkaramayışları güzel bir dille sunulmuş. o sahne geçişleri sırasında boğaza oturan yumru filmin etkisinden çıkana kadar yerinde duran cinsten.
--spoiler--
sonuç olarak çevreden gelen olumsuz tepkilere karşı kulakların kapatılarak izlenilmesi ve izletilmesi gereken bir ilk filmdir zenne.