türk sineması adına önemli bir filmdir; izlenilesi, sürükleyici, farklı. daha önce denenmemiş en azından. şimdi bırakın biraz recep ivedikleri, cem yılmaz filmlerini bu tarz filmleri izleyin. Başka dünyalar görmeyi deneyin. bizde hep aynı tarz film görmemiş oluruz; böylece yabancı film izleme alışkanlığımız azalır belki.
türk sineması adını böyle filmlerin çekilmesi güzel. insanların çok yabancı oldukları konularda fikir sahibi olmaları güzel, alışık olmadık şeylere bakmaları güzel.
türk insanına ters olan erkek dansöz olayının insanların empati kurarak anlamaya çalışması güzel. ve hep kendi gözlerinle değil; dünyaya başka gözlerle bakabilmek de çok güzel.
gayet güzel filmdir. hele ülkemizde böyle bir filmin çekilmiş olması insanı bir nebze mutlu etse de ahmet yıldız'ın başına gelenler unutulacak gibi değildir.
son yıllarda izlediğim en güzel Türk filmi diyebileceğim ; salt duygu sömürüsü, gaylerin hakları, eşcinsellerin yaşadığı sıkıntıları ele alarak değil de araya mizah unsurlarını da yerleştirerek mesaj vermeyi tercih etmiş; özellikle dans sahnelerinde victoria's secret tasarımlarına fark atabilecek güzellikte kostümlerle beni benden almış ve gerçekten birtakım konulara hiç bakmadığım bir pencereden bakmamı sağlamış aynı zamanda **** beni gerçekten hüngür hüngür ağlatmış ciddi manada etkisinde kaldığım bir yapım.kesinlikle seyredilmesi gerektiğini düşünüyorum. oyunculukara değinmicem bile zira özellikle iki başrol harikalar yaratıyor. ya bilmiyorum.gerçekten gidilip görülmeli.
--spoiler--
ah be ahmet. ciğerimi söktün yemin ediyorum.nur içinde yat.
--spoiler-
en sonunda izleme imkanı bulduğum, hakkında ne söylesem eksik kalacak güzellikte ve çarpıcılıkta ki muhteşem film. yönetmenlerinin ilk filmi olduğunu duyunca oldukça şaşırdım çünkü yönetmenim ben kisvesi altında o koltuğu uzun süredir işgal edenlerin yanında yaptıkları işin güzelliği tarif edilemeyecek nitelikte.
sırf standarda uymadıkları için ötekileştirilen ancak toplumda her an karşılaştığımız ve ne hissettiklerini, ne düşündüklerini, neyden zevk alıp, neye üzüldükleri umursamadan, hastalıklı muamelesi yaptığımız ötekilerin yaşantısını boğazda bir yumru bırakarak etkileyici bir şekilde izleyiciye sunuyor film. ilk sahnesinden son sahnesine kadar olaylar öyle sade ve çarpıcı bir dille anlatılıyor ki bir süre sonra bugüne kadar farkında olmadığınız şeyler tokat gibi yüzünüze çarpıyor.
son dönem türk sineması için umut ve onur verici bir yapım. film boyunca öyle güzel sahnelerle karşılaşıyorsunuz ki adeta bir görsel şölen yaşıyor ve etkileyici ve yerinde kullanılan müzikleriyle nota denizinde boğuluyorsunuz. keşke bu film için harcanılan emek diğer türk yapımları için de harcansa ve türk sineması hak ettiği yere gelebilse.
zenne'yi canlandıran can, karaktere adeta ruh vermiş ve kendinden de bir şeyler kattığı da gün gibi aşikar. gece yarısı ıssız sokaklar da dolaşırken arkasından gelen 3-4 kişilik grubu fark edince yaşadığı telaş, geç saatlerde dışarıda olmak zorunda kalan her kadının duyduğu telaş ve korku ile aynı. yani her ne kadar "ibne filmi o ya!" denilse de herkes kendinden az ya da çok, bir şeyler bulabiliyor filmde. genel muayene için gittiği askerlik şubesinde gördüğü muamele lanet ettiren, annesiyle arasındaki samimi ve sevgi dolu o bağ ise kıskandıran cinsten.
ahmet ile daniel arasındaki ilişki ise hiç göze sokulmadan yansıtılmış. çıkar ve beklenti olmadan sadece birbirlerine duydukları sevgi ve saygı doğrultusunda ilişkileri sessiz ve sedasız bir şekilde izleyiciye sunulmuş. sevişme sahneleri sırasında salondan yükselen "ıyy iğrenç!" seslerinin sahiplerinin aksine gerçekten aşık olan ve sevgisi uğruna bir şeyleri göze alabilen insanların boğazına bir yumru oturtur.
ahmet'in annesi için film boyunca küfür etmeyen tek bi kişi bile olduğunu düşünmüyorum. bir insan evladından sırf tercihleri yüzünden bu kadar kolay vazgeçemez. ya da tercihleri yüzünden onu değiştirmeye eğer değiştiremeyecekse de ölmesi gerektiğini düşünemez. evlat yahu bu, sırf elalem ne der mantığıyla nefret duyulur mu ona karşı?
can'ın teyzesi ömrü boyunca can için elinden geleni yapmış ve tercihlerinden dolayı onu yargılamamış çünkü öyle bir hakkı olmadığını, kanından canından olan birine her türlü desteği vermesi gerektiğinin bilincinde olan biri. her ne kadar öküz olarak adlandırsa da sevgilisi murat bile insana insan olduğu için değer veren ve ters köşeye yatıran bir karakter olmuş. ne yalan söyleyeyim murat'ın canı askerlik şubesine ihbar edeceğini düşündüm ama beni yanıltıp can'dan desteğini esirgemedi.
ahmet'in babasına film boyunca kah üzüldüm, kah sinirlendim, kah lanet ettim. oğlunu sevdiği ve onu yadırgamadığı çok belliydi ancak eşinin dominant tutumu karşısında ne yapacağını bilememiş ve kendisini yavaş yavaş hayattan soyutlamış biri o. keşke içinde kopardığı fırtınaları biraz da dışarıya yansıtabilseydi.
ahmet'in vurulduğu sahnedeki geçişler, diğer karakterlerin hayatlarındaki değişimler, ahmet'i hayatlarından çıkaramayışları güzel bir dille sunulmuş. o sahne geçişleri sırasında boğaza oturan yumru filmin etkisinden çıkana kadar yerinde duran cinsten.
--spoiler--
sonuç olarak çevreden gelen olumsuz tepkilere karşı kulakların kapatılarak izlenilmesi ve izletilmesi gereken bir ilk filmdir zenne.
filmin ilk yarısı biraz durağan biraz da amatör gibi gelse de o aradan sonra film sizi olabildiğine etkiliyor sonunda içiniz burkuluyor. özellikle oyuncular filmi daha da etkili hale getiriyor. herkesin sevemeyeceği bir film olsa da izlemekle bir şey kaybetmezsiniz.
çok bıçak sırtı bi filmdir esasında, çünkü millet olarak eşcinselliğe tepkimiz ''vay ibne'' şeklinde olunca insan yorum yapmaya bile çekiniyo haliyle, ama yine de film gayet güzeldir, hem konusunun gerçek hayattan alınmasıyla, hem de özellikle oyunculuk performansı açısından ayakta alkışlanasıdır, filmin ilk yarısı hikayenin iki farklı kişi üzerinden ilerlemesi biraz kafa karıştırsa da sonunda ağlatmıştır, tabi herkesi ağlatır mı bilemem ama şahsen kendi adıma çok etkileyici buldum, tepki göstermeden yaklaşıcak her insan için de bunun bu şekilde olucağını düşünüyorum, böyle bi filmi yapmaya cesaret eden herkesi yürekten tebrik etmek lazım, toplumumuzu kendi kendisiyle bi nebze de olsa yüzleştirebildiği için.
eşcinsel olduğu için katledilen üniversite öğrencisi ahmet yıldız ın hayat hikayesinden beslenerek kurgulanmış izlenilmesi gereken bir filmdir. açıkçası beklentilerimin üstünde bir film olduğunu söylemeliyim. çekimler, oyuncu performansları açısından tatmin edici bir film olmuştur nezdimde.
beni en etkileyen sahnenin iki üç saniyelik bir sahne olsa da, ahmetin annesinin yıkayarak astığı seccadeden kadının üzerine kan damladığı sahne olduğunu söylemeliyim ki gerekli mesajı açık ve net olarak verdiğini düşünüyorum..yönetmen tam olarak "özet geç piç" ciler için çekmiş denilebilir..
sonuç olarak toplum içerisinde olan ama dile getirilemeyen sorunlardan sadece birini gayet hakkını vererek dile getirmiş bir film olmuştur..yapımcısından ışıkçısına kadar emeği geçen herkesin takdir edilmesi gereken bir film olmuştur kanımca...izleyin, izlettirin..
ha bu arada, filmin sonunda geçen o "türk ordusu dünyanın en büyük porno arşivine sahiptir" durumuna bizzat asteğmenliğim süresince şahit olmuşumdur..doğrudur..