fakirin kalbi gerçekleşmeyen isteklerle, umutlarla, hayallerle doludur.
her arzuladığı şeyi hemen şak diye gerçekleştiremediği için ister istemez sabrı öğrenmiştir hayattan.
malı, mülkü daha kıymetlidir. çünkü bilir ki onu kaybederse yenisini almak ailesini veya kendisini zor durumda bırakacaktır, taksiti bile bitmemiştir belki de. kira, faturalar, okul masrafları da yüktür elbette.
can sıkıntısı denilen şeylere belki de vakti yoktur çalışmak zorunda olduğu için. öyle "canıkm sıkıldı. bir değişiklik olur. antalya'daki yazlığımıza gidelim." diyemez. yazlık gibi lüks şeyleri de yoktur.
zengin, canı ne istiyorsa şak diye elde edebildiği için bir şeyin kıymetini bilmez hiç. "amaaan, n'olacak, benden değerli mi? yenisini alırız. hem iyi oldu, yeni modelleri daha mükemmel." der.
evet, zenginlerin masrafları daha çoktur çünkü rahatlarına düşkn oldukları ölçüde artmaktadır bu miktar.
çocukları da bu rahatlığa alışmıştır. ailesini zorluktan kurtarmak için okumak, ders çalışmaktan başka seçeneği olmayan fakir çocuğun tersine, ailesindeki rahatlığa alışmış olan zengin çocuğu "özel okul"a kaydolur mesela. "özel okul daha iyi yav. daha kaliteli eğitim verilmekte orada." der üniversite sınavındaki başarısızlığını gizleyerek.
her ikisi de mutluluğun hayalini kurar. fakir bunu parayla bulabileceğine inanır, ona sahip olan onunla olmadığına şaşırır. tek mücadelemiz yalnız ve mutsuz kalmamak değil mi zaten.
hayal gücü, tasarlayabilme kabiliyeti mutlak sıfıra yakın insanların, insanlar arasındaki farkı ortaya koyma çabasında takılı kaldığı gerçeklerdendir. evet, belki de ve ne yazıkki ilk tanımda yazan bir çok şey doğru olsa da gene de bu başlığı açan denyonun, zihinsel fukaralığını örtbas edemez. haliyle "allah'a şükürler olsun ki fazla işim olmuyor yani fukaralarla." derken ki ironisine üzülüp bitirdim 'girdi'mi..
birinin istediklerinin coguna kavusmasiyla istemeye, almaya, tuketmeye ve cabuk sikilmaya daha cok alismasi; digerinin istemeyi ve almayi bilmemesi ya da cabuk unutmasi.