bütün hayatı boyunca mülkiyet hırsızlıktır deyip sokaklardan gezdikten sonra hernasılsa zengin olan kişinin sol ideolojisinden vazgeçmemesi şeklinde oluşabilir.
lakin bu kişi götünü yırtsa ancak sosyal demokrat olabilir.
aslına bakarsanız bu tanım bizlere uzak değildir geçen seçimlerde gözümüzün önüne serilmiştir,
beşiktaş, bakırköy, kadıköy gibi zengin semtlerinden chp'nin çıkması gibi..
Kahrolsun emperyalizm deyip puma,nike,adidas gibi bilimum emperyalist ülkenin markalı giyimini kullanan insandır.Ne de olsa küreselleşmeden nasibini ister istemez almıştır ve kendisiyle çelişir.
güzel bir olaydır,insanın zengin olabildikten sonra solcu değerleri kaybetmemesi bir erdemdir üstelik.ayrıca solcuların bir iddaası da zengin-fakir ayrımının olmaması,herkesin zengin olması gerektiğidir.
solcu olmak kazanmamak kazandığını yememek yahut biriktirmemek anlamına gelmez.babalar gibi kazanıp çalışanlarına hakkını veren,vergisini kaçırmadan ödeyen patrona sağcı solcu farketmez şapka çıkarılır.
Not:B.köyde öyle çok fazla patronda yaşamaz.Emekliler,ve orta gelirli aileler yaşar.Patronuda olabilir ama, azınlıktırlar.delisiyim oradan biliyorum... *
her türlü lüks arabaya binip,her türlü markayı giyip,bir günde o savundukları emekçilerin maaşları kadar bile para harcayabilen bunun üstüne hala kendini solcu sanan adamlar...
oysaki onlar kapitalizme yem verenlerin ta kendisidir...
friedrich engels in görüşlerinin sahibi olduğu fabrikadaki işçilerin durumunu, hayat şartlarını araştırınca ortaya çıktığını ele alırsak, pek rahatlıkla olabilecek olay.
zenginliğini, insanları sömürerek elde etmediyse yadırganmayacak insandır. bazı meslek grupları emeği sömürmeden nispi olarak bir zenginliğe ulaşabiliyor. akademisyenlik, doktorluk, avukatlık gibi. bu insanlar sistemin direği değildir; çarkların arasında kalmışlardır.