maasi yeni almisim. magazalari dolasiyorum. iyi bir magazaya girdim. bir gomlek begendim. kasaya gidince kardesim o sana gelmez dedi kasiyer. senden de kasiyer olmaz. kardesin degilim once bir beyefendi diyeceksin dedim. mudurune falan da sekili yaptim. aldim gomlegi. ama kursagimda kaldi. salaş giyinen adamim ki bu benim maddi durumumu gostermez. sen herkese ayni muameleyi yapmak zorundasin.
bir arkadaşla gittik mağazaya ufak bir indirim çekimiz var.. kullanmak istiyoruz ziyan olmasın diye. o günde biraz paspal giyinmişim.
içeri girdik etiketi üzerinde biri karşıladı bizi.
'buyrun beyler nasıl yardımcı olabilirim' (bu cümleyi unutmayınız) buradaki söylemi aynı şekil devam etse sıkıntı yok.
-hocam biz gömlek bakıyoruz. manşet kol gömlek. açık mavi renk, kumaşı şöyle olsun arkada şöyle bir zımbırtısı olsun diye.
adam bizi alıcı bulmadı herhalde 'yok öyle bir ürünümüz gençler' dedi. (burası da önemli) vay be adam arkadaş canlısı çıktı hemen bir samimiyet kurdu diye yalancı bir kandırma kurdum kendime..
-peki şu ceket ne kadar acaba?
suratımıza bile bakmıyor artık adam..
+400 lira
-indirime felan girmez mi acaba?
+ yok o pek girmez zaten çok satıyor biter o zamana kadar.
-peki bu ne kadar?
+350 lira.(arkasını dönüp gidiyor bu sırada)
- o bunun da fiyatı iyiymiş.. çok pahalı buraya..
-ahmet ben bunun ammuna koyarım.. müşteriyiz amk şu tavırlara bak. 350 lirayı ne kadar rahat söylüyor. ve arkasını dönüp gidiyor. üstüne mağazada da kimse yok amk. sanki ibne her gün 350 lira kazanıyor..
ahmet: olm koskoca doktorsun dünya para alıyorsun ne herşeye pahalı diyip duruyorsun. (ahmetim iyidir bakmayın böyle dediğine)
+beyfendi doktor musunuz ? (parantez içlerine dikkat beyler, gençler, fasa fisolardan sonra beyefendi olduk)
- he doktorum ne olmuş yani ?
+ çok şakacı birisiniz herşeye pahalı diyip duruyorsunuz..
- öyle miyim hahahahahaa( zengin kahkahası attım)
döndüm ahmete dedim ki 'yürü ahmet siktir et bu yavşakların yanına bir daha gelmiyoruz'
Evlenme hazırlıkları sırasında başımıza gelen durumdur. Mobilya bakıyorduk Bostancı da F.. K.. (isim vermeyelim şimdi) mobilya mağazasına Ford focus araba ile geldik diye yüzümüze bile bakmadılar. Zaten sattıkları mobilyalar bizim arabadan daha pahalıydı orası da ayrı.
sattığı ürünün firma sahibiymiş gibi bir edayla hareket eden malın fiyatıyla kalitesini ve kendini eş değer gören beyin hücreleri hasar görmüş olan şahsiyet/siz/dir.
akabinde ve detayında aynı şekilde ezilmeyi hakeden tezgahtardır.
+ pardon bu kazağın başka ne renkleri var acaba?
- 150 tl hanım efendi o kazak.
+ fiyat mı sorduk size biz şimdi? üzerinde etiket var herhalde okuyabiliyorum.
- pardon ben fiyat sordunuz sandım.
+ 10 metre ötemdesin ya ondandır, yaklaşta tezgahtarlığını görelim.
- geliyorum efendim.
+ efendim dersin şimdi, utanmaz.
-...............
bir adam volkswagen showroomuna girer ve araçlara bakmaya başlar. yanına bir görevli bayan gelir ve ;
- yardımcı olabileceğim birşey var mı ?
* şu jip ilgimi çekti. fiyatı nedir onun? yazmamışsınız üstüne.
- beyefendi o biraz pahalı yalnız. yanlış anlamayın ama sizi aşabilir.
* ne demek istiyorsun sen ? o jipin en dolusunu en fullünü hemen kapının önünde istiyorum.
aracın en dolu modelini orada satın alır müşteri ve o bayan artık işsizdir.
kumpasa getirmeye çalışan tezgahtardır. aklınca müşteriyi gaza getirip son parasını da cebinden alacaktır. (bu fiyat söylerken sizi aşabilir mesajı veren tezgahtar)
ya da tok satıcı diye bilinen tiptir. bakmak yasaktır o tükanlarda efendim, sormak da yasaktır. alacan çıkacan hatta mümkünse ya tam para ver ya da kredi kartı kullan. para üstü için beklemek bile yasaktır. uğraştırma tezgahtarı, paran yetmeyecekse de hiç girme, kazara girdinse de ardına bile bakmadan siktir ol git. (bu da hangi aralıkta bi fiyat uyar size diye soran tezgahtar)
kendi egosunu tatmin eden ezik vatandaştır. adeta "ben alamıyorum ama, sen de alamıyorsun işte tarram" demektedir. ağzının üstüne pabucunuzla üç kere vurmanız caizdir. benden torpillisiniz şu anda bunu okuyor olduğunuz için. savunmanızda nickimi kullanabilirsiniz. izin veriyorum canlarım.
Çoğu asgari ücrete çalışıp, bulunduğu mağazanın müşteri üzerindeki itibarını, sanki kendi itibarıymış zannederek hareket eden güruhlardır. Böyle bünyelere yarım saat süreyle olmayan her bedeni depodan çıkarttırmak suretiyle uğraştırmak, ardından vazgeçerek hamle yapmasını beklemek lazımdır. Hamle gelir ise, dolu olan cüzdan çıkartılıp, içinin dolu olduğu gösterilip, cüzdanı tutan sol el ilede çaktırmadan nah işareti yapmanın mübah olduğu söylenmekte... ( Cüzdan boş ise kartları göstermekte bir seçenek, her ne kadar limit dolu olmuş, borçtan gına gelmiş olsa da... )
it muamelesi yapıldığında götünüzü yalayacak tezgahtar bozuntusudur. biraz cazgır, arıza müşteri ayağına yatarsanız hizaya gelir. ne yazık ki tecrübeyle sabittir.
"sabahtan akşama kadar götünden terler akıyor, bir de ben uğraştırmayım bu kadar" diye anlayışlı davranmaya çalışmayın, çoğunluğu ezilmeyi seviyor nedense. ve onları ezen insanların hep zengin olduklarını zannediyorlar. ezildiklerinde geldikleri yeri hatırlıyor olmalılar. azıcık saygılı davranıldığında bunu hazmedemeyip tepenize çıkıyorlar. her yerde olduğu gibi burda da iyilikten maraz doğuyor. kibarlık, anlayış, terbiye burda da pek işe yaramıyor. sonuçta o da insandır, tezgahtar diye kölem değil ya diye düşünüp, ona göre hareket ediyorsunuz ve sonuç sizin adam yerine koyulmamanız oluyor. baştan aşağıya şöyle bir süzüyorlar sizi, kıyafetinizden, saçınızdan başınızdan aylık gelir raporu çıkarıyorlar. oysa insanın parasının varlığı ya da yokluğu görüntüsünden pek de anlaşılmıyor. belki param var ama paspalım, belki de açlıktan ağzım kokuyor ama markadan ödün vermiyorum. belki alamayacağım ama her boka parası yeten zengin kişi numarası yapıp, seni götümde koşturuyorum, sonra da "ay içime sinmedi kolay gelsin" diyerek siktir olup gideceğim daha ucuz bir mağazaya. saçım platin sarısı, fönlü olmadığı, solaryuma girmediğim ve elimi bükerek çakma louis vuitton çanta taşımadığım için mi fakir oluyorum? eğer böyle olmamak fakirlikse, o halde bizim memlekette çok az fakir var demektir. saçımı sarı yapıp, fönümle, yüzümden bir ton makyaj, elimde çakma çantam, 10 cm topuk ayakkabılarımla götümü kıvırta kıvırta oraya girsem zengin mi görüneceğim yani?
zannımca bu tip tezgahtarlar mesleklerinin sırlarına erişememiş, toy ve eğitimsiz insanlardır. profesyonel bir satış görevlisi paranın ve imanın kimde olduğunun belli olmayacağını bilir çünkü. insana insan gibi davranan tezgahtarları tenzih ediyorum bu sebeple.
özellikle parfün promosyonu yapan elemanların ayrımcı tavrı çok sinir bozucudur. genelde boyner'in girişinde her zaman 1-2 parfüm denetmek isteyen elaman bilmem neyin yeni parfümünü denemeğk istaarmisiniiiz diyerek atlar insanın üstüne. merak ediyorsan uzatırsın bileğini etmiyorsan ilerlersin. fakat bu arkadaşların geleni şöyle bir süzüp eğer paspalsa denetmeye yeltenmemesi çok rahatsız edicidir. insan ne kadar paspal olursa olsun güzel kokmak ister. orjinal parfüm kullanmak için illa altın gününden çıkmış gibi giyinmek gerekmez. zaten spor ya da paspal giyinen insanın kıyafetleri de ucuzdur diye bir kural yoktur. o zaman nedendir bu ayrımcılık anlamak mümkün değil.
Art niyet aranmamalıdır sevgili bayan. Ayırdığınız paraya göre size farklı çeşitte ürün gösterebilir belki fazla para vermek istemiyorsunuzdur belkide en pahalısından alıcaksınızdır en pahalısından mı en ucuzundan mı? diye sorması çok daha mantıksızdır. 2.sinde ise yanlızı aradaki fiyat uçurumundan dolayı demiş olabilir neredeyse 5 tane alırsınız aynı fiyata diye üstü kapalı bir uyarmadır diye düşünmekteyim.
68 liralık bilekliği beğenip iki tane alıp tezgahtar bebeye birisini hediye etmek sureti ile ikinci gidişinde ağalar paşalar gibi ağırlanmak ve karşılanmak fırsatıdır.
misalen: nasreddin hoca'nın hamam sefası.
bir adet koyu bilal gözlüğü de bu gibi durumlarda farzdır efenim.