Ben, kendimi böyle bir ilişkiyi yürütecek potansiyelde görüyorum, fakir bir erkek olarak.
Fakirlikten, garibanlıktan belim doğrulamadı henüz. Ama benim de bir gururum var tabi ki, belki şartların yerine gelmesi lazım. Mesela, aldatılmayı asla sineye çekemem. Onun dışında sanırım herşeye tamamım.
yoklukta giden dizi.
leyla mecnuncuyum ama yok ki öyle bir şey.
e haliyle olmayınca tabağın dibini, sıyırmak, kötülerin arasında en iyiyi seçmek durumunda kalıyoruz.
kafa yormayan, basik sorunları büyüten normal insanlar var bu dizide. ayrıca bulmacacı müdür şahane bi karakter. evin uşağı da öyle.
hele bilmeceleri duyunca insan ister istemez çözmeye uğraşıyor.
bugünkü bilmece, biri 7 dakikayı diğeri 11 dakikayı ölçen iki kum saati ile 15 dakikayı nasıl ölçersiniz.
ayrıca evin uşağı çocuğunu para toplamak maksatlı, ikinci kez sünnet düğünü yapmaya çalışıyor.
Zengin kızın fakir oğlanı her fırsatta ezeceği bir beraberlik olacaktır. Oğlanın hayatı zehir olur. Kızın oğlanı susturma şekli bu hususun rahatsız edici varlığıdır. Yani o mevzu patlar bence. Kimse kendini ikna etmeye çalışmasın. Çünkü bu ömür boyu sürecek bir çatışma olacaktır muhtemelen.
Yeşilçam filmlerinin en temel konusuydu.
Ya da tersi olurdu, Fakir kız, zengin oğlan.
Bir dolu entrika, aileler tarafından istenmeyen kız/erkek, vazgeçirmek için para teklif etmeler, parayı suratlarına çarpan onurlu genç, Aliye Rona' lar, babacan Hulusi kentmen ve daha neler neler...
ne kadar abartı ve saçma olsa da şükrü ve sarp gibi karakterler ve güzel oyunculukları sayesinde kendini izletiyordu. fena değildi. en azından şimdi ki lere kıyasla hiç fena değildi.
senaristler ne kadar güzel yazıyolar dediğim dizidir. ulan hiç mi kredi kartı borcunuz yok, hiç mi çocuğunuz hasta olmaz. bi olumsuzluk olsun yahu. hep iyi hep güzel nereye kadar.