benim için hiç ihtiyacım yokken migros'a gidip limonlu soda almaktır. ara ara yaparım ve her yaptığımda istemsiz bir güç hissi uyandırıyor bende. tabii sonrasında çocuk parkında sodamı bitirip metrobüse binerek eve gidiyorum.
çok büyük ve kurumsal ( adamlar 500-600 kişi çalıştırıyor o binada mühendisler tasarımcılar mimarlar neler neler ) işletmelere gidince ( bir lobileri oluyor zannedersin buckingham sarayına girmişsin düşes ile görüşeceksin ) böyle bir iki dakika kimseye bir şey sormadan ortada etrafı inceler şekilde durup danışmadaki kişinin bir süre seni süzdükten sonra daha fazla dayanamayıp "buyurun beyefendi nasıl yardımcı olabilirim" sorusuna direkt işletmenin en yetkili ismini zikredip "burada mı kendisi" sorusunu sormaktır.
telefon açılıyor "gibson bey buradalar" diyor ( lord gibson dese daha tercih edilir ama türkiye şartları işte ) görüşülecek kişinin müsait olunup olunmadığı soruluyor sonra müsait ise odaya kadar sana refakat ediyor o karşılayan güzel ve prezantıbıl ( yazamıyorum bile düşün ) bağyan. odaya girince yumurcağa dönüşüyorsun tabi "mirhibi bin şi firmidin şi işiniz için giliyirim mihihi" şeklinde ama olsun o 3-5 dakikalık cool ve sanki şirkete ortak olmaya gelmiş iş adamı havası yetiyorda artıyor bile. çıkarkende işte fiat arabana binip dönüyorsun şirkete çay demleyeyimde işime devam edeyim diye..