fantezili gelindir. neymiş? üzerine işendiğini iddia ettiği kıyafetleri yıkamış! rapor alırken kıyafetleri gösterip, rapora işletseydin ya! bunlar herkesi aptal, alemi sersem sanıyorlar ciddi ciddi..
tabi konu yandaşlar olunca zanlarında haklılar o ayrı...
yalancılığına son örnek bugünkü sabah gazetesinde yayınlanmıştır. kabataş'a büyükada'da piknik yaptıktan sonra gelmiştir.
bu kadar olayların olduğu yere neden tek başına gitmiştir. kıyafet konusunu da 4-5 yıkadım diyerek en önemli maddi delili yok ettiğini söylerek kapatmıştır. sabah ve grubun yaptığı bu son haberler o kadar yalan ki havuz medyasının diğer organları görmüyor bile.
bu arada o batmobil ne lan. taksiye ne oldu.
büyük olasılıkla yalan söyledi, maşa oldu. %100 yalan söyledi diyemiyorum çünkü kul hakkı, belki olmuştur. yalan söylediyse fazlasıyla kul hakkına girdi. gerçekte böyle bir olay yaşanmadıysa ne yaparsa yapsın öbür dünyada kul haklarını ödeyemeden cennete giremeyecek olan kişi.
insan bilmediği, görmediği fantaziyi anlatamayacağına göre, hangi sitelerde gezindiğini merak ettiğimiz akpli belediye başkanı gelini, kabataş iftirasının başrol aktörü.
yarın bir gün o çocukları büyüdüğünde yüzlerine nasıl bakacak acaba? bu kadar ucuz yalanları bir annenin kamuoyu huzurunda söylemesi ya da bir anneye siyasi rant uğruna bunların söyletilmesi... bilemiyorum benim aklım, vicdanım almıyor.
inandığı allah, ona; insan karalamanın ve iftira atmanın, kendi rantları uğruna canının her istediğini,herkese yapmanın doğru bir şey olduğunu söylüyorsa demek. her neyse, türbanına sağlık.
--spoiler--
Gezi olayları sırasında Kabataşta Zehra Develioğlunun uğradığı taciz meselesi, ortaya çıkan kamera kayıtları nedeniyle yeniden gündemimizde. Kayıtlar çok uzaktan çekilmiş, pek bir şey belli olmuyor, bu sebeple de Zehra Hanımın kamuoyunu yanılttığı ileri sürülüyor. Zehra Hanım ise iddialarında ısrarlı. Bu durumda insanların kafası karışıyor. Ancak kafası net olanlar da var. Arkadaşım Pınar Demir Er, (Aksiyon dergisindeki derinlikli röportajlarından hatırlayacaksınız) bunlardan biri. ikimizin de üye olduğu bir mail grubuna yaptığı değerlendirmeyi istifadenize sunmak üzere, kendisinin izniyle burada yayınlamak istedim:
Anladığım kadarıyla Zehra D. vakasının hükümetin o dönemde elini güçlendirmek için kullandığı, ya hiç olmamış, olduysa bile abartıldığı gibi olmamış bir olay olduğuna hükmediliyor. Olmamış bir olay olduğu tezinde bana göre bir dizi mantık hatası var. Hadi hükümet var olan islâmofobik atmosferi, somut bir olayla milletin zihnine yerleştirmek istedi diyelim. Bunun için de bir mizansen düşünüldü; başörtülü bir kadın başına böyle korkunç bir olayın geldiğini kamuoyuna açıklayacak ve gezicilerin ne kadar vandal, islam karşıtları olduğu ayan edilecekti. Peki, siz olsaydınız böyle bir mizansen için muhafazakâr camiada itibarlı, bu itibarı ve onu korumayı çok önemsediğini tahmin ettiğimiz bir ailenin gelinini mi seçerdiniz?
Hadi diyelim seçtiniz, bu kadın konu mankeni olmayı kabul etti, aile de buna rıza göstermek zorunda kaldı. Bu mizansenin kamuoyuna duyurulması için acele edilmez miydi? Kadın bu konuda saklanmak yerine gönüllü bir şekilde ortaya çıkıp, kanal kanal dolaşmaz mıydı? Öyle ya, eğer amaç infial yaratacak bir mizansen uydurmaksa, sürecin böyle işlemesi gerekiyordu ama öyle olmadı; kadının adı günlerce saklandı, kimseyle konuşmak istemedi. Bunun dışında yine bu mizansen için sadece Etrafımı sardılar, başörtümü çıkarmaya çalıştılar, bana küfür ettiler, tartakladılar demesi yeterliyken; polis tutanaklarında gördüğümüz o korkunç ifadeleri vermesi akıl dışı bir şey değil midir? Bırakın başörtülü bir kadını, bu toplumun ortalama ahlak kodlarını önemseyen hiç bir kadının -birilerinin hatırı için- kafama şöyle şöyle yaptılar diyeceği düşünülemez. Bu benim açımdan asla atlanmaması gereken çok hayati bir noktadır ve bu tacizin gerçekten olduğuna hükmetmemi kolaylaştıran çok önemli bir detaydır.
Gelelim ikinci teze
Bu tez, olayın abartıldığı gibi bir hadise olmadığı ve kasten köpürtülerek kutuplaştırma siyasetinin bir aracı haline getirildiğiydi. Burada Fehmi Korunun dillendirdiği, kadının doğum sonrası depresyonu yaşadığı yönündeki ihtimale dikkat çekmek istiyorum. Bu varsayıma göre, diyelim ki kadın bu depresif ruh hali içinde Gezi günlerinin islamofobik atmosferinde sokağa çıktığı için- etrafındaki kalabalığı görünce, panik atak geçirdi ve polis tutanaklarında ifade ettiği şeyleri yaşadığını sandı. Pek tabii bu varsayımı, yayınlanan görüntülerin kadına ait olduğunu, görüntülerin tamamının ondan ibaret olduğunu varsayarak söylüyorum ki, bununla ilgili de henüz kesinlik arz eden bir noktaya gelmedik. Ayrıca şu atmosferde bu görüntülere kayıtsız şartsız inanmak için hiçbir sebebimiz yok ancak yine de ben varmış gibi devam ediyorum:
Kadın halüsinasyon gördü ve polisteki ifadeleri verdi diyelim. Bu durumda siyasi iktidarın bu vakayı ciddiye almaması için hiç bir sebep yoktur. Söz konusu profildeki bir kadının o ortamda anlattığı böyle bir hikâyeye hepimiz gibi hükümetin de inanması gayet normaldir. Bu kadar vahim bir vaka elbette önemli bir veridir. Hepimizin teslim edeceği üzere, Gezinin ortaya çıkmasına vesile olduğu islamofobik bilinçaltı ve öfkenin böyle bir vakaya sebebiyet vermesi mümkündür. Gösterilerin- kalabalıkların yoğun olmadığı yerlerde bile küfre, tacize, fiili sataşmalara, arabalarının yumruklanmasına, üzerlerine araba sürülerek korkutulma teşebbüslerine maruz kalan başörtülü kadınlar için böyle bir vakanın olması zaten an meselesiydi. Taraftar kalabalıklarının cirit attığı Kabataşta böyle bir şeyin yaşanmış olması ise kuvvetle muhtemeldir. Twitterdaki kollektif küfür seanslarına, ağzı köpürmüş, öfkeden gözü dönmüş yüzlerce kişinin varlığına şahitlik ettikten sonra, herkes gibi hükümetin de inanmamak için bir sebebi kalmazdı. Zaten ortada adlı tıp raporları ve kadının polisteki ağır ifadeleri varken ihtimal vermemek mümkün de değildi.
Olduysa bile bu vaka kullanılmamalıydı diyenler var. Daha ötesi kutuplaştırma siyasetine acımasızca alet edildiğini iddia edenler var. Kutuplaştırma siyasetini bizzat hükümetin izlediğini, aslında toplumda kutuplaşma olmadığı halde yaratılmaya çalışıldığını, bunun içinde bunu ısrarla kullanmak istediğini iddia edenler var, ben hiçbirine katılmıyorum.
Bu olay keşke duyulmamış olsaydı! diyenleri anlayışla karşılıyorum, ama kamuoyuna yansıdıktan sonra hiç yokmuş gibi yapmanın imkânı yoktu. Ben olsam bu vahameti kadının izni olmak kaydıyla mutlaka ortaya koyardım, çünkü kutuplaşma zaten vardı. Bu kutuplaşmaya Gezinin kalabalık olsun da nasıl olursa olsun hissiyatındaki esas kadrosu rıza gösterdi. Evet, görünürde bundan rahatsızdılar, Kabataştan Taksime yürüyen kadın örgütleri de vardı. Ama bu damar çok cılız kaldı. Gezinin toplumsallaşmasına, kalabalıkların artmasına esas vesile olan unsurlar tamamen islamofobik unsurlardı ve bu esas kadro, bunlarla araya ciddi bir mesafe koymayı beceremedi. Mesafeyi bırakın, Geziyi gasp etmelerine, çevre duyarlılığını siyasete alet etmelerine karşı da bir şey yapamadılar. Ben buna hiç istekli olmadıklarını yakînen teşhis de ettim.
Hâl böyleyken, ortalığı kalpaklı Atatürklü Türk bayrakları sarmışken, becerebilenin küfür ve taciz ettiği, beceremeyenin bakışlarıyla üzerlerine öfkesini kustuğu dindarların, sanki böyle bir atmosfer hiç yokmuş gibi davranmalarını beklemek doğru değildi. Siyasete alet etme lafı niçin üç beş ağaç ve çevre duyarlılığı için de telaffuz edilmiyor? Gezide birkaç başörtülü kadın olsa iyi olur, daha homojen bir kalabalık manzarası sağlanmış olur diyerek Geziye eleman devşirmek isteyenlerin başörtüsünü kullanmak istediğinin de telaffuz edildiğini duymadım ben. Ve şimdi bu olay, malum kavgada önemli bir yıpratma aracı haline gelmişken, Zehra kardeşimizin yaşadığı travma sırf fonksiyonel bulunduğu için tekrar kanırtılırken, dahası bu olay vesile edilerek önceden göze kestirilen bazı dindar kadın yazarlar itibarsızlaştırılırken, ben niye kandırıldığıma inanmak, bunun için utanmak, ondan bundan özür dilemek zorunda bırakılıyorum?
Şu durumda Kabataşı ve Zehra kardeşimizi daha çok kim kullanmış oluyor Allah aşkına? Utanması gereken hakikaten kimdir?
--spoiler--
yalancı şahıs. bu kadının yalanı siyasiler tarafından kullanıldı bugün beni de gazeteden kovdular diye ağlayan elif çakır adlı rte'yi nobel adayı ilan eden karı bunun yalanlarını haber yaptı ardından balçiçek ilter(pamir) bunun yalanlarını haber yaptı ve sonuç ortada bir şey yok. olduğunu iddia ettiği olaydan 3-4 gün sonra alınmış bir rapor. avukatı biz çıplak adamlardan işemeden bahsetmedik dedi sonra ortaya çıktı ki ıslak imzasının olduğu ilk ifadede olaylar böyle anlatılmış. görüntü ortaya çıktı bu karı sakince bir dobloya biniyor gidiyor.
bu yalancı iftiracı karının yalanlarını meydanlarda dillendiren höyküre höyküre başörtülü bacım edebiyatı yapan şahıs bugün cumhurbaşkanı.
attığı iftiranın üzerinden 1 seneden fazla zaman geçti. rte bu iddiayı gittiği her mitingde dile getirdi. belki de ali ismail'in canından olmasına neden oldu.
zehra hanım, vicdanınız rahat mı? akşamları rahatça uyuyabiliyor musunuz?
bu kadın geçen yıl ortaya akıl almaz bir iddia atmış bu iddia meydanlarda dillendirilmiş ve yalan olduğu, 5 gündür sokağa çıkmıyorum demesine rağmen rte'yi havaalanında karşıladığı ortaya çıkan bu kişi hakkında kimse dava açamamaktadır. bildiğim kadarıyla iftira ve yalan ifade vermek suçtur. nerede savcılar? neden bu yalancı ve iftiracıyı ve bunun yalanlarını tekrarlayanlara dava açılmıyor.