anayurt oteli işletmecisidir. yalnızdır ve bu durumdan hoşnutsuz olmasına rağmen takıntıları yüzünden insanlara yaklaşmamaktadır. hayatını bu otelde çalışarak geçirmiştir. bir akşam otele gelen kadın müşterisine aşık olmuş, o günden sonra bütün hayatı o kadını beklemekle geçmiş ancak kadın geri dönmemiştir. beklemekten bitap düşüncede kendini asmıştır. yusuf atılgan'nın anayurt oteli kitabının baş kahramanıdır. ayrıca ömer kavur'un yönetmenliğinde macit koper tarafından başarıyla canlandırılmış rahatsız film karakteridir.
anayurt oteli'nin şizoid, röntgenci, sayko karakteri. türk edebiyatının en karmaşık, kafkaesk ve arıza karakterlerinden biridir. rahatsız edici sessizliği ile hayattan hiçbir beklentisi yokmuş gibi davranıp, tam tersini yapmaya niyetlenen sinsi bir sapıktır. kesinlikle yazılmış anti kahramanların en başarılı örneklerinden. Tam manasıyla paçavra bir ruh.
Kimse okumamış kitabı.
Yine de ahkam kesen o kadar çok ki.
Zebercet, temizlikçi kadını sike sike öldürmüyor; sürekli uyuduğu, kendisine tepki vermediği için öldürüyor.
zaten zebercet'in (zebercet özelinde, kasaba sıkışmışlığı yaşayan insanın kendisine tepki alamama) sorunu bu.
etkisine tepki alamamak.
Bir okuyun be birader, insanı anlatıyor.
insanın nasıl yalnızlaştığını, küçücük bir bir tepkiye bile nasıl muhtaç olduğunu anlatıyor.
Sizi anlatıyor.
Türk Edebiyatına hatta bir döneme damga vurmuş en önemli karekterlerden biridir.
yalnız, hasta hatta sapık diyenler bile vardır. Asıl meselesi yalnız ve hayattan geçmiş olmasıdır.
Once upon a time "imkansız aşk" diye haluk bilginerin oynadığı bir dizi vardı. Çok güzel de diziydi ama kısa sürdü. Torununun adını zebercet koymak istiyordu haluk bilginer.
Peridot olarak da bilinen Zebercet Taşı, şeffaf sarı ve açık yeşil rengi ile göz kamaştıran değerli bir taştır. Özellikle altınımsı sarı ve koyu yeşil renkte olanları çok daha değerli kabul edilir. Taşın renk tonunu ise, içerisindeki demir belirler.
anayurt otelinin resepsiyonda bekleyenidir. Başucu romanımın başkahramanıdır. Nefret edemediğim hatta yer yer sevdiğim, acıdığım, kendimle özdeşleştirdiğim insan evladıdır.
antikahraman dedim belki ama kimilerine göre kahraman da olabilir zebercet. bizlere göre iğrenç, kendisi için gündelik karanlık yaşamının normallikleridir huyları ve sapıklığı.
Tüm anormalliklere sahiptir zebercet. ölürken bile boynuna geçirdiği ip kopar da ölemez.
bu yazdıklarım sizi korkutabilir. her okurun kendisine çok benzettiği kahramanlar vardır. kendilerine çok yakın buldukları romanlar yazarlar vardır. eserden "bu kitap handiyse benim hayatımı anlatıyor." diye bahsederler. işte beni anlatan kitap "anayurt oteli" kendimi bulduğum kahraman "zebercet" diyebilirim. esasın da pek de hava atılacak bir durum değil zebercet'e benzemek ama mukadderat. birçok tesadüf birçok benzerlik var zebercet ile aramızda. hem de ayrıntı diyebileceğimiz benzerlikler. yalnızlık konusundaki benzerlikten bahsetmeye gerek yok. belki de ayrıntı dediğim bu benzerlikler belli başlı psikolojik rahatsızlıkların bariz semptomlarıdır. misal vermek gerekirse biraz utanılacak bir şey belki ama yaşadığım yalnızlık buhrenlarından birinde tam bir kilometre bir kızın peşinden yürüdüm. sırf merhaba diyeyim onunla arkadaş olabileyim diye. nitekim merhaba dedim de fakat sonuç her zamanki gibi müspet değildi. peşine şöyle bir psikolojiye bürünüyor insan: "her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana " yenilginin tesiri azalınca da şöyle bir psikoloji "yine dene yine yenil daha iyi yenil" başka bir misal daha vermek gerekirse: bir şeyi beklerken genelde yalnızlıkla ilgili bir konuda kısa vadeli bir şeyi beklerken benim için ne anlamı var bilmiyorum ama otuz dokuzdan geriye saymak gibi anlamsız bir adetim var(dı) (şu aralar pek saymıyorum) kitabı okuyanlar bilirler zebercet de yüzden otuz üçe kadar sayıyor bir beklenti içinde olduğunda. zebercet'ten ayrılan noktamız mı diyeyim yoksa henüz onun şiddetinde bir yalnızlık bir bunalım yaşamıyorum mu diyeyim ama şidddet konusunda çok uzağız kendisiyle. kedileri çok severim böyle bir şey yapamam. yalnız ve hüzünlü kadınlar beni çok hüzünlendirirler. onları üzemem. otelden ayrılan adamın gözlerinin içine bakıp tokalaşıp uğurlayan fakat kadının elini sıkarken yere bakan zebercet gibi bir çok benzer yaşantıya sahibim. (okuyanlardan özür dilerim. dagınık bir yazı oldu. iş çıkışı odam biraz gürültülü zebercet'inkine benzer bir işim var)