22 ekim'de, akbank uluslararası caz festivali kapsamında vereceği konserin biletleri satışa çıktıktan bir saat sonra tükenince festival organizatörlerine bile "ne çok seveni varmış arkadaş !" dedirten fransız hatun...
fransız filmlere, fransız arabalara, fransız futbolculara, fransız ürünlere, fransız yöneticilere aşırı gıcık olduğum halde dinlediğim fransız yekpare kişilik belkide cezayir asıllı olmasındandır.
kadının su gibi sesi var sokak şarkıları söylemesi de cabası. ne kadar gıcık olduğum bir dilde söylese de seviyoruz kendini efendim.
hayatımda ilk defa hiç mi hiç anlamadığım bir dilde şarkı dinlememe sebep olan grup.
ama youtube videolarını izledim de, sokak çekimleri hem daha güzel hem daha doğal. ünlü olunca biraz sıradanlaşmış gibi.
isabelle geffroy ilk arkadaş önerisi olarak izlediğim de bir sempatik geldi, o şımarığımsı haraketleri filan çok hoş.* ayrıca les passants ı çok içten söylüyor.
insana anlamadığı dildeki şarkıyı sevdiren varlık. az önce mi amor adlı sırpça şarkısını dinledim, ondan önce la pluie adlı fransızca şarkısını. çok önceleri les passants ve je veux adlı şarkılarını dinleyip büyülenmiştim. müzik neden evrenseldir ufak bir kanıtı aslında isabelle geffroy.
mimikleri, jestleri ilginç. biraz erkek çocuğunu andırıyor hareketleri; bazen ise şımarık bir kız çocuğunu. biraz izleyince hayran oluyorsun. bazı insanların özel olduğunu ve bunu bir şekilde belli ettiklerini görüyorsun. muhtemelen ilkokulda hocası flütle bak postacı geliyor adlı nadide eseri çaldırmamıştır kendisine. yinede kendinden birşeyler görüyorsun, aslında sende olmayan çok şey var onda.
sanırım o 5 sene sonra bütün dünyanın bildiği birisi olucak. bunu sağlayacak şey ne bacak boyu, ne çıktığı adam, ne sahne şovu, ne de ses düzeltici aletler olucak. onu bize duyuran tek şey sesiydi, o bu sesle herkese ulaşıcak. gerçekten bazı insanlar üstün diğerlerinden. sen üstünsün isabelle ve ben üzgünüm.