zapiski iz myörtvovo doma

entry36 galeri2
    36.
  1. Bir hapisanede geçen roman. Bu da bitiremediğim romanlardan biridir.
    1 ...
  2. 35.
  3. (bkz: ölüler evinden anılar)

    dostoyevski'nin 'vremya' dergisini yazdığı 'ölüler evinden hatıraları'nın kitaplaştırılmış hali.

    Çar'a ihanetten yargılandıktan sonra sibirya'ya sürülmesinin de büyük önemi vardır herhalde bunları yazmasında.

    Bu kitabı her altı-yedi ayda bir okurum. Üçüncü kısım 'hastane' nedense hep daha çok ilgimi çeker. dün gece Microsoft'un 'co-pilot' yapay zekasına çizdirmeyi denedim tasfir ettiklerini, ortaya şöyle bir şey çıktı.

    Biraz daha uğraşmak lazım elbette fakat yine de fena olmadı.

    (img:#2372087)
    1 ...
  4. 34.
  5. biz her gün çeviriyoruz o tiyatroyu.
    0 ...
  6. 33.
  7. an itibariyle bitirmiş olduğum kitap. dostoyevski’nin hapishane hayatını kaleme aldığı eser. edebi açıdan pek başarılı bulmamakla beraber, yazarın yaşamına dair izleri anlamanızı sağlayacağını düşünüyorum.

    sıkıcı mı sıkıcı. ancak prison breakteki kötü gardiyanlardan, esaretin bedelindeki umuttan, harmanlanmış bir eser olarak görüp okumak isteyebilirsiniz. zaten böyle de bir kitap.

    (bkz: Ölüler evinden anılar)
    0 ...
  8. 32.
  9. (bkz: ölüler evinden anılar)
    bugün başladığım kitap. Henüz 24 sayfa okuyabilme şansım oldu. Dostoyevski nin sürgünden döndükten sonra yazmış olduğu ikinci kitap. Bu kitap ardından gelen yer altından notlar, suç ve ceza, budala, karamazov kardeşler gibi yapıtların habercisi olarak kabul ediliyor.
    Anladığım kadarıyla biraz sıkıcı bir kitap olacak, otobiyografik özellikler taşıdığı zaten ortada. Umuyorum ki bitirdiğimde de kendime bir şeyler katmış olurum.
    0 ...
  10. 31.
  11. (bkz: ölüler evinden anılar)

    dostoyevski'nin bir nevi süürgün günlüğü.

    ****alıntı****

    -genç de değildi, yaşlı da. güzel de değildi, çirkin de. zeki biri miydi, okumuş biri mi, bunu bile anlamak mümkün değildi. kişiliğinde dikkati çeken sonsuz bir iyi yüreklilikten; sizin için bir şeyler yapmak, durumunuzu hafifletmek için önüne geçilemez bir istekten, kesinlikle hoşlanacağınız bir şeyler yapma arzusundan başka hiçbir şey yoktu.
    0 ...
  12. 30.
  13. (bkz: ölüler evinden anılar)

    fyodor mihailoviç dostoyevski'nin 1861-1862 yılları arasında 'vremya' adlı dergiye yazdığı anıları. 'alexander petroviç' karakterinin başından geçmiş gibi okuruz anıları, kendi tabiriyle; ölüler evinden sahneleri. bilinmesi gereken şey ise, alexander petroviç kimliğinin arkadasındaki kişidir. çar petro'ya ihanetten yargılanan genç dostoyevski, sibirya'ya sürgüne yollanır 1849 yılında. 'ölüler evinden sahneler ise' bir kurgu değil, bizzat genç dostoyevski'nin hayatından anılardır.

    bugüne dek birçok yayınevinden, yaklaşık 7-8 kez okumuşluğum var kitabı. akim akimiç ve bakluşin karakterleri derince izler bırakmış zihnimde.

    '...ama insan yedi canlıdır! insan her şeye alışan bir yaratıktır ve sanırım bu onun en iyi niteliğidir.' cümlesi ise hiçbir zaman aklımdan çıkmamak üzere yer etmiştir. okuyunuz, okutturunuz.
    1 ...
  14. 28.
  15. sibiryadaki bir hapishanede kürek cezası çeken mahkumların yasayislarini anlatan roman. asil bir adamın bir anda farklı karakterli onlarca mahkumun arasına düşmesi ve orada geçirdiği yıllarda yaşadıklarını ve gördüklerini anlatması üzerine kurulu. mahkûmların kendisine yabancı gelen düşünüş biçimlerini, davranışlarını anlatıyor. tekdüze olduğu için okumayı çok sevmeyenlere sıkıcı gelebilir ama ben severek okudum.
    1 ...
  16. 27.
  17. Haspishane hikayelerini daha önce izleyip(Esaretin Bedeli, Prison Break, Oz) sevenlerin okuması gereken Dostoyevski romanı.
    Dostoyevski gibi bir akla sahip birinin, insanın düşüp gidebileceği en kötü koşullarda, en olumsuz yerde dahi nasıl gözlem yaparak hayatta kalabileceğini, hayatın tadlarını yakalayabileceğini ve mahpusların ruhsal değerlendirmesini yapabileceğini kitap boyu görüyoruz.
    0 ...
  18. 26.
  19. u ar fakıne ashol u fakkir bic.
    1 ...
  20. 25.
  21. Açıkcası ismini bile okumaya üşendim.
    1 ...
  22. 24.
  23. Kitabı okuduğumda dostayevski bunları yaşamadan yazamaz demiştim.Daha sonra öğrendiğimde ise hakkaten bütün hepsini yaşamış fakat Alexander kesinlikle dostayevski değil bana göre.Kendisi de olmadığına dair yeminler etmiş zaten.Fakat kurgusu ve anlatım tekniğiyle Benim için Suç ve Ceza'yı geçmiştir.
    1 ...
  24. 23.
  25. henuz bitirdigim kitap. eeeh iste. ama etkileyici.
    0 ...
  26. 22.
  27. dostoyevski nin ezilenler eserinin yanında biraz çırak işi gibi duran kitaptır. bana göre gelmiş geçmiş en büyük yazar olan dostoyevski nin bu romanı okunması açısından da en ağır ilerleyen kitabıdır.
    0 ...
  28. 21.
  29. 20.
  30. dostoyevski nin diğer eserlerine göre daha zor okunur kitabının adıdır. ama dostoyevski dir isterse reçete yazsın okuruz.
    1 ...
  31. 19.
  32. bitirdikten sonra neden bu kadar geç okudum,dedirten eserdir. mutlaka okunmalıdır.

    (bkz: kürek mahkumu)

    (bkz: pranga)
    0 ...
  33. 18.
  34. dostoveyski nin hapishane hayatını tüm gerçekliğiyle anlattığı eseridir. Eserde farklı hayatlardan bahsetmiştir. Okurken sıkılırsınız ama özgürlüğün değerini de anlamış olursunuz.
    0 ...
  35. 17.
  36. türkiye de hak ettiği değeri göremeyen, dostoyevski nin hapis ve sürgün yıllarında biriktirdiği anılarını belirli ölçülerde senaryolaştırarak kaleme aldığı müthiş eseri. türkiye de hangi eser hak ettiği değeri görüyor ki?

    romanda bahsedilen karakterler teker teker ele alınmalı. ben birkaçından bahsedeyim. mesela akim akimovich in bulunduğu hapishane koşullarıyla özgür yaşam arasında fark görememesi, petrov un fazlasıyla gizemli karakteri, rusçayı incil okuyarak öğrenen tatar müslümanı aley. kitabın sonlarındaki tespit romandaki kahramanları anlatmak için en ideal olan aslında.

    --spoiler--
    bu insanlar sıradan insanlar değildi. belki de bizim insanımızın en yetenekli ve en güçlü olanlarıydılar. ama güçler insafsızca, bir daha düzeltilemez bir şekilde ziyan olup gitmeye mahkum edilmişti.
    --spoiler--
    0 ...
  37. 16.
  38. kitabı okuyunca hapishanede oolan sanki sizmişsiniz gibi bunalıyorsunuz. dostoyevki güzel bir şekilde yinr psikolojik analizleini yapmış bulunuyor-ki bunu bazen abartıp kendi kedisine çelişkiye düşüyor. bir de neden mahkumları bize acındırıyor ki kitabın sonunda? adama madalya mı takılsın birini katletti diye, ha dostoyevski? o mahkumun yaktığı, mahvettiği yaşamların karşılığı ne olacak? bu yüzden onların hak ettiği yer elbette hapishane, hatta idam!
    0 ...
  39. 15.
  40. "Mesela, bana oradaki angarya bile o kadar ağır, o kadar sürgün işi gibi gelmedi; ama epey zaman geçince, bu hizmetin ağır, sürgün işi görünmesinin, güçlüğünden, aralıksız sürüp gitmesinden değil, mecburi oluşundan, zorla ve sopa tehdidiyle yapılmasından ileri geldiğini anladım. Bir köylü dışarıda belki daha çok çalışır, hatta yazın geceleri bile didinir, ama o kendisi için ve makul bir amaçla çalışır; bu sebeple, onun çalışması zoraki ve kendi gözüyle faydasız gördüğü sürgün işinden daha kolaydır. Bir keresinde aklıma şöyle bir fikir geldi: Bir insanı ezip mahvetmek, ona en korkunç bir katilin bile duyunca titreyeceği kadar ağır bir ceza vermek isteyenlerin, insana yaptığı işin tamamen anlamsız, faydasız olduğu duygusunu vermesi yeterlidir. ..."
    2 ...
  41. 14.
  42. insan ruhunun her katmanında gezinen dostoyevski romanı. sibirya sürgünü, hapishanede tanıdığı insanlar belki de günlük hayatta karşılaşılamayacak kadar değişik karakterlere ve yazgılara sahip olduğundan bir nevi ruhlar müzesidir, giriş suç ve cezaya; çıkış sabır ve umuda tabidir.

    --spoiler--
    belki yanılıyorum ama düşünceme göre, herhangi bir kimse hakkkında, sadece gülüşüne bakılarak karar verilebilir. onun için tanımadığınız birinin gülüşü daha ilk karşılaşmanızda hoşunuza giderse, karşınızdakinin iyi bir adam olduğunda tereddüt etmeyiniz.
    --spoiler--

    --spoiler--
    tobolsk'ta iken, ünlü bir haydut elebaşı görmüştüm, tam anlamıyla vahşi bir hayvandı. görür, görmez, tanımadığınız halde, karşınızda korkunç bir yaratık bulunduğunu anlardınız. onun için ruh alemi diye bir şeyin olmayışı, insanı adeta ürkütüyordu. bu adamda beden ruhu o derece sindirmişti ki ilk bakışta, kendisinde hayvanca zevklere karşı doyulmaz bir hırsla korkunç bir şehvetin yüzde yüz egemenliği sezilirdi. eminim ki bu haydut korenev, insanları kılı kıpırdamadan doğradığı halde, ceza karşısnda iyi pes eden ve tırsan korkağın biriydi.
    orlov ise, onun tam tersiydi. bu adam ruhun beden üzerinde kazandığı zaferin canlı bir örneğiydi. onun kendinden başka kimseyi dinlemediği, her türlü cefayıi cezayı küçümsediği, dünyada hiçbir şeyden korkmadığı belliydi. onda anca bitmek bilmeyen bir enreji, sürekli bir çalışma, öç almak için büyük bir hırs görebilirdiniz. yalnız onda her zaman görülen garip bir büyülenme hastalığı çok tuhafıma gitmişti. orlov, herşeye çok yüksekten bakıyordu. hem bunu çaba harcayıp kendini zorlayarak değil, çok doğal olarak yapıyordu. bana öyle geliyor ki orlov'a sadece kişisel üstünlüğüyle hakim olacak bir güç dünyada yoktu. her şeye büyük bir soğukkanlılıkla bakıyor, dünyada onu şaşırtacak bir şey yokmuş gibi davranıyordu. orlov, zeki, geveze olmamakla beraber garip şekilde tok sözlüydü.
    --spoiler--

    --spoiler--
    ali'nin cezaevindeki her türlü ahlak dışı hareket veya haksızlığa duyduğu öfke, güzel gözlerinin içindeki vahşi parıltıdan kolayca anlaşılırdı. bu parıltı gözlerini bir kat daha güzelleştirirdi.
    --spoiler--

    --spoiler--
    insanlar arasında ince ve güzel yaratılmış, sahip olduğu erdemler yönünden zengin öyleleri vardır ki, zamanla onların da değişip bozulabilecekleri imkansız gibi görünür. onlar için gönlümüz her bakımdan rahat olabilir.
    --spoiler--

    --spoiler--
    diri olarak gömülen, mezarda kendine gelince tabutun kapağını yumruklar, oradan kurtulmaya çalışır.
    --spoiler--

    --spoiler--
    duyduğuma, okuduğuma göre, başkasına karşı çok büyük bir sevgi duymak, biraz da ona karşı bencil olmakmış.
    --spoiler--

    --spoiler--
    içinde birtakım aşırı istekleri, gizlediği belliydi. bununla birlikte, kömürlerin yanması küller altında oluyordu...
    --spoiler--

    --spoiler--
    her insan, kim olursa olsun, ne kadar aşağı konumda bulunursa bulunsun, içgüdüsünün etkisiyle hatta bilinçsizce, kendisinin de bir gururu olduğunun göz önünde tutulmasını ister.
    --spoiler--

    --spoiler--
    zulüm, bir alışkanlıktır, insanda bu alışkanlığın kökleşmesi, sonunda hastalık halini alması mümkündür. sarsılmaz inancıma göre, en iyi bir insan bile alışkanlıkla, sanki bir hayvanmış gibi kabalaşıp o derece hımbıllaşabilir. kanla, elindeki kudretle aklı başından gider. hoyratlığı, ahlaksızlığı, içindeki kötülüğü büsbütün geliştirir. aklı, duyguları asla doğal olmayan hareketleri doğal görür; sonunda bundan zevk almaya başlar. böylece bir zalimde hem insanlık hem de vatandaşlık tümüyle yok olmuştur. artık onun yeniden şerefli bir insan olmasına, pişmanlık duyup eski hayata dönmesine hemen hemen imkan yoktur.
    --spoiler--
    3 ...
  43. 13.
  44. Birinci Bölüm
    1-ölüler evi
    2-ilk izlenimler
    3-ilk izlenimler
    4-ilk izlenimler
    5-birinci ay
    6-birinci ay
    7-yeni ahbaplıklar-petrov
    8-azimli adamlar-luçka
    9-isay fomiç hamam-bakluşin'in hikayesi
    10-noel bayramı
    11-müsamere
    ikinci Bölüm
    1-hastane
    2-hastane
    3-hastane
    4-akulka'nın kocası-hikaye-
    5-yaz mevsimi
    6-hapishanenin hayvanları
    7-şikayet
    8-arkadaşlar
    9-kaçış
    10-hapisten çıkış

    yukarıda da ayrıntılı bir şekilde başlıklar halinde dile getirilen ve hapishanenin ölüler evi olarak lanse edildiği,anılardan kastın ise dostoyevskinin sürgün hayatı boyunca hapishanede yaşadıklarına denk gelen anı-kitaptır.

    soylu bir kimse olarak hapse giren dostoyevski'nin, çoğu kendisi gibi olmayan binbir çeşit yapıdaki halktan,sıradan adamların derinlemesine psikolojik-karakter analizlerini yaptığı,bununla beraber özgürlük,suç,ceza,mücadele,rusya,rus halkı,insan...a dair alttan alttan fazlasıyla tespitlerini dile getirdiği kitaptır.

    anı şeklinde yazılmış bir roman olmanın ötesinde dostoyevski'yi tanıma anlamında kesinlikle okunması gereken kitaptır.
    --spoiler--
    ama insan yedi canlıdır!insan her şeye alışan bir yaratıktır.ve sanırım bu onun en iyi niteliğidir.

    mesela,on yıllık sürgün hayatımda bir kerecik olsun yalnız kalamamanın ne korkunç,ne azaplı bir şey olduğunu anlayamazdım.

    genel olarak geçmişlerinden az konuşurlar,anlatmayı sevmezlerdi;besbelli geçmişi düşünmemeye çalışırlardı.

    hiçbir şeye şaşırmamak,aralarında en övülecek erdem sayılırdı.

    bir insanı ezip mahvetmek,ona en korkunç bir katilin bile duyunca titreyeceği kadar ağır bir ceza vermek isteyenlerin,insana yaptığı işin tamamen anlamsız,faydasız olduğu duygusunu vermesi yeterlidir.

    kim ne olursa olsun,ne kadar aşağı mevkide bulunursa bulunsun,her insan içgüdüsel olarak,hatta bilinçsizce,bir onuru olduğunun unutulmamasını ister.

    ama ne vurulan damgalar,ne takılan prangalar ona bir insan olduğunu unutturamaz.yani sırf bir insan olduğu için,ona da insanca davranılması gerekir.

    pranga sadece küçük düşürme aracı,bir ayıp,bedene de,ruha da bir ağırlıktır.

    kısacası,bir insana kendi benzerine fiziksel ceza verme hakkının tanınması topluluğun yaralarından biridir;bu yara bir yandan o topluluktaki özü ve vatandaşlık duygusunu kemirirken,öte yandan da önüne geçilmez bir düzensizliğe de yol açar.

    biz de yaşıyoruz işte...günahlarımızla tanrı'nın göğünü karartıp duruyoruz.
    --spoiler--
    3 ...
  45. 12.
  46. Dostoyevski'nin ölü evindeki arkadaşlarını, yahut mecburi komşularını, bu kimselerle yaşadığı anıları anlattığı; bu vesile ile o kimselerin karakter analizlerini yaptığı, deyim yerindeyse ipliklerini pazara döktüğü romanıdır. Yine psikanaliz denen şeyi şaapıp bırakmıştır.
    2 ...
  47. 11.
  48. bugün okumaya başladığım ve ilk sayfalarda sürükleyici izlenimi veren dostoyevski kitabı.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük