zaman: geçmis, şu an, ve gelecekten olustugu düsünülen kavramlar bütünüdür.
zamani kullanim ya da akisi uzerine bircok soz vardir. fransizlar zamanin korkanlar icin uzun, mutsuzlar yavas, mutlular icin cabuk gectigini belirtmislerdir. sevenler icinse zamanin sonsuz oldugunu da eklerler.
şeyh ahmet zamani hazretleri ne mürid olamamaktan muzdarip öylece, düşünceler içinde bir boğulup bir kurtulayazmış giderken, bir sabah aynada kendini görünce "kim lan bu lavuk" demene neden olan olaylar zincirinin ilk halkasıdır.
insanda biyolojik bir ayar mekanizması varsa şayet, bunun alenen bozulmasıdır. insanın tembelliğine çakma bir varoluşçu kılıfı giydirmesi, bu zokayı kendi kendine kapalı çarşı falcısı misali yutturması ile gelir ilkin. mesuliyet duyusunu yitirir insan, öncelikleri ile önemsizleri birbirine girer ayrıştıramaz sonra. bir bakmışın aylar olmuş elde avuçta bir şey yok. bir adım yol gitmemişsin yani. dönüp bakıyorsun aynı yerdesin. uzun süredir görüşmediğin bir ahbabını görüyorsun "gel iki çay çekek, konuşuruz biraz hem" diyor, " ne konuşacaz amınakoyim" diyorsun. oturuyorsunuz adamın gözündeki eski dostu buldum keyfim yerinde ışıltısı, sen kendini adamın gözündeki yansımadan görüyorsun, o derece ışıltılı, o derece temiz bir ilgiyle bakıyor, ama gördüğü ne? mal bir surat ifadesi, ebleh bakışlar, her haliyle "siktir" diyen hazır mezar ölüsü...
"eee" diyor. "ne yaptın görüşmeyeli?" bakıyorsun anlamsızca. "aynı" diyorsun. "aynı ne oğlum. yıl oldu görüşmeyeli" diyor, "yaşıyoruz işte" diyorsun. artık nasıl bir eda ile dediysen, belki de adamın bir maytap aracı olarak bulduğu bir tepkiyle " filozof olmuşun olum. kısa ve özlü konuştun vallaa" diyor. pis pis sırıtıyor. anlamsızlık dizboyu diye düşünüyorsun sonra. "ne filozofu" diyorsun "amınakoyim mal mal yaşıyoz işte". neyse ben kalkayım işim vardı kusura bakma diyerek uzaklaşıyor. son defa gözlerine bakıyorsun hay seni gördüğüme der gibi bakıyor. adama hak veriyorsun. hesabı ödemeyi de unutuyor belki de bilerek bırakıyor ne olacak iki çaydan diye düşünüyor belki. sen cebindeki bozuklukları döküyorsun çıkarken. Paranın olanını yani.
sahile inip iki tur atayım diyorsun. zaman'ın getirdiklerine bi güzel sövüyorsun.ayrımsıyorsun ki gün bitmiş oluyor.
ilk başta akla sonbahar filmini getirir sonrasında ise usulca şarkısını'Gün yine acıya çaldı bir yerde Ve zaman akışta..' ve en sonunda post modern bir yapıda ki işte 'zamanın ruhu' derim ben.