Mesela ameliyathane kapısında beklemek, Son penaltıyı beklemek, Cuma günü son ders teneffüs zilini beklemek ya da bunlardan önemlisi 31 çekerken babaya yakalanmak o göz göze geldiğin an her yerin karanlığa görülmesi tek aydınlık olan sen, baban ve suç aletin işte o an saniyeler geçmez yutkunamazsın bile.
geçen yaz içinde bulunduğum araca tır çarptı ve araba takla atarak iki yolun arasındaki cukur alana düştü. tabi ben anlamadım once iki yolun ortasında olduğumuzu . işte o anda karşıdan ışıkları görünen aracın bize çarpmasını beklediğim o 2-3 saniye geçmek bilmemişti. abartmıyorum aracın içindeki tozlar bile yavaş hareket ediyordu. kimsenin böyle birşey yaşamamasını dilerim.
1986 yılı idi, madrid yeni dünya basketbol şampiyonası'na ev sahipliği yapıyor idi. ama henüz hiçbir şeyin farkında değildik. hayır, drazan petrovic'in yıllar sonra -hayatının baharında- trafik kazasında öleceğini de bilmiyorduk, sabonis'in nba'e gidip 40 yaşına kadar potaya top fırlatacağını da, bildiğimiz, bu şampiyonaya 24 takımın katıldığı ve bunun tarihi bir rekor olduğuydu... turnuvanın kesin favorisi ise yugoslavya ve o olamaz ise sovyetler birliği idi. (abd, o sırada nba oyuncularının bu tip uluslararası organizasyonlarda oynaması yasak olduğundan kolej ligi oyuncuları ile geliyor ve pek de etkili olabilecek gibi görünmüyordu.)
bilmediğimiz başka şeyler de vardı. turnuvanın iki favorisi yarı finalde karşı karşıya gelecek ve unutulmaz bir maç çıkaracaklardı. yugoslav takımı 9 sayı öndeydi ve finale çıkması kesin gibiydi. maçın bitimine 52 saniye vardı ama o sırada hucüm süresi 30 saniye idi, bugünkü gibi taktik faul de yapamıyordunuz çünkü rakip takım, topu yandan oyuna sokma ile atış yapma arasında seçim yapma hakkına sahipti.
bu sırada sovyet oyuncular, yaşamın sihrini keşfetme uğraşı içine girdiler, her şey geri döndürülebilirdi, bitmiş maç bile; inanılmaz bir şey yaptılar, üçlük atıp rakipten topu tekrar kaptılar, yeniden üçlük atıp dönen topu yine rakipten çaldılar, yeniden bir üçlük....
morali bozulan yugoslavya, bronz madalya ile yetinecekti. biz ise finalde yaşayacağımız "şahane"den hala habersizdik. sovyet takımının abd karşısında gösteri maçına çıkacağına inancımız tamdı. maç saati geldiğinde abd koç'unun, 1.69'luk bugs'ı oyuna sürmesi neşemizi daha da arttırmıştı. herhalde abd koç'unun kazanma inancı sıfırdı ve muhteşem sovyet beşlisi karşısına bu bücürü sürmekte bir beis görmemişti.
abd koçunun bir sihirbaz olduğunu anlamamız uzun sürmedi. bu bugs isimli bücür, topu kaptığı gibi sahada ileri geri koşturuyor, her delikten geçiyor, topu asla rakibe bırakmıyordu. sovyet beşlisi, bu cüceyi kovalamaktan bitap düşmekle kalmamış, 25 sayı da geriye düşmüştü.
artık bitime 5 dakika kalmıştı. sovyet koçu öfkeyle kenara gelmiş ve oyuncularına eliyle birtakım direktifler vermişti. n'olduysa ondan sonra oldu; sovyet beşlisi farkı hızla kapatıyordu, 20...17....15....10....8.....6....5.....2........ maçın bitimine 4 saniye kala 87-85 abd öndeydi.
işte, zamanın durduğu an budur: sovyet takımı zamanı durdurmak için faul yaptı. bitime 4 saniye vardı ve abd takımı topu yandan oyuna sokmayı seçti doğal olarak. iki kişi paslaşsa bitiyordu oyun. ama öyle olmadı, top oyuna sokulurken sovyet oyuncu abd'liden önce tipledi, top havadaydı şimdi, bir başka sovyet oyuncu kaptı onu ve ve gong sesiyle birlikte potaya gönderdi. kalbimiz durmak üzereydi, lanet olası top potada sektikten sonra tekrar çembere düştü ve çemberde dönmeye başladı... çemberin içine girerse sovyetler, dışına düşerse abd'liler havaya fırlayacaktı.
maç bitmişti ama top çemberde dönüp duruyordu, bir dakikaya yakın döndü top potada, zaman tamamen durmuştu, trt spikeri iki dakikadan fazla sessiz kaldı, kalbinin durduğunu sandık. görüntü potaya kilitlenmişti, bizim gözlerimiz de, bütün oyuncular da, tribünler de... görüntünün geri geldiği anda top çemberin dışına düştü, sovyet oyuncular yere yıkılırken abd'liler havaya fırladı.
biz ise zamanın durdurulabileceğini öğrenmemiz açısından çok önemli bir deneyimle, daha da ötesi güzel bir rüyadan uyanır gibi madrid'ten ayrıldık...