otantik olduğu kadar samimi ve inandırıcı bir film. belki de birçoğu amatörlerden oluşan oyuncu kadrosu vermiştir bu tadı. iran sinemasının nerelere geldiğini anlamak isteyenlerin izlemesi gerekiyor. bir de şöyle muhteşem bir replik vardır filmde:
- bugün hava çok soğuk. hayvanların suyuna 4 şişe alkol kat.
ırak'ta kürtlerin yaşadığı bölgede zorlu kış şartlarında yolların kapanması nedeni ile atlar ve katırların özellikle kaçakçılık için yaptığı yolculuğu anlatır. atlara zorlu kış şartlarına dayanabilmeleri için alkol içirilmesi filme adını vermiştir. oradaki dağ köylerinde yaşayanların geçim kaynağı budur.
filmde biri özürlü iki kardeş vardır ve kardeşin ameliyat olması için paraya ihtiyaç vardır. henüz daha çocuk olan bu kardeşlerin katırları ile bu yolculuğa ve mücadeleye katılmaları anlatılır. çok sert, duygu sömürüsü yapmayan, etkileyici bir filmdir. filmin oyuncularının çoğu yerel ahalindendir.
iran'lı yönetmen bahman ghobadi'nin 2000 yılındaki filmi. filmin özgün ismi zamani baraye masti asbha 'dir.dram filmlerinden hoşlananlar için tavsiye edilir...
75 dakikada insana yudumladığı kahveyi dahi zehir edebilecek kadar hayatın acımasızlığının, iran ırak sınırında yaşayan çocukların gözüyle anlatıldığı, gerçeklerin yüzünüze bir tokat gibi indiği birinci dakikasından son saniyesine kadar hayatın içinden karelerin yer aldığı kısıtlı imkanlarla çok şeyler başarılmış bir film. çocukların kamyonda melül bakışmalar arasında söyledikleri mırın mırın şarkı filmin en beğendiğim karelerinden biriydi diyebilirim.
öğrenciyken, yanlış hatırlamıyorsam 2001 yılında sinemada izleme şerefine nail olduğum filmdir. ismini, dağlık bölgelerde yaşayan ve katırlarıyla işlerini gören yöre halkının, katırlarının üşümemesi için, onlara alkol içirmelerinden alır. evet etkileyici bir filmdir. ayrıca sinema salonunda izlediğim ilk Kürtçe film olma özelliğini korumaktadır.
iran, ırak, türkiye sınır üçgeninde yaşayan bir kürt ailenin dramını anlatan belgeselvari film. olay,kişi ve mekan üçlemasinin tamamen gerçeğe dayandığı, görsel bir şov, izlememek kayıptır.
--spoiler--
bir (bkz: bahman ghobadi) filmi. (bkz: neo-liberalizm) in dünyada şiddetlenerek yayılmasını iran-ırak sınırında yaşayan kürtler ve tüm ortadğulular için ne anlama geldiğini,beş kardeşin (eyüp,madi,emine,rojin ve bebek gülsüm),mahkum edildikleri yaşam koşullarıyla mücadeleleri boyunca alabildiğine insancıl ve estetik bir boyutta ele alıyor.
--spoiler--
iranlı yönetmen bahman ghobadi'nin bir diğer "kaplumbağalar da uçar" vakası.. en az onun kadar dramatik, ve dramatikleştirilmesi için herhangi bir çaba yok, zaten tüm çıplaklığıyla gerçek, zaten tüm gerçekliğiyle çıplak çocuklar.. mücadelenin kar altı karaltısı, kül düşü..
bahman ghobadi'nin ikinci filmi. kısıtlı imkanlarla çekilmiş coğrafyanın sağladığı imkanlar sebebi ile de kusursuz fotoğrafları yakalama şansı bulmuş bir film. filmi izlerken bizim coğrafyamızdan ve kültürümüzden birçok izler görürsünüz ve bu size acı verir. belki de bu film, yüzyıllaca beraber yaşamış bir ortadoğunun bugün nasıl darmadağın olduğuna dair ufak bir göndermedir. ortadoğu da yaşamış olan her topluluk bu filmde kendinden bir parça bulur. öyle ki, bizim gibi istanbulu mekan tutmuşlar için bile bir hatırlatma, yad etme gibidir.
haddinden fazla gerçek olan film. ne kadar ön yargılı yaklaşsanda ister istemez madi karakteri filme seni dahil ediyor. bir bakmışsın karda onunla birlikte üşüyor, iğne vurulurken ağlıyor, pusuda onunla korkuyorsun. her anlamda sınırda yaşanan hayatların filmi.
ilkelerine bir kez olsun ihanet eden insan,
hayat ile olan saf ilişkisini yitirir.
Bir insanın kendine karşı hile yapması, onun,
filminden, hayatından, her şeyinden vazgeçmesi demektir.
Andrei TARKOVSKi
Bugün çok soğuk, katırlara 4 şişe alkol verin.
Sarhoş Atlar Zamanı
Bahman Ghobadi'nin cannes film festival'inde ödül almış filmi. Filmle ilgili bir ayrıntı verecek olursam: sarhoş olan aslında atlar değil, üşümemesi için suyuna alkol katılan eşeklerdir.
bir iran sineması örneği. ayrıntısı "sarhoş olan aslında atlar değil, üşümemesi için suyuna alkol katılan eşeklerdir" kadar basit olmayan bir film aynı zamanda.
türkiye, ırak, iran sınırında yaşayan bir kürt ailenin dramını anlatır film. kaçakçılıkta kullanılan katırlara üşümesin diye viski içirilir. öyle ki katırlara verilen önem insanlara verilmez. belgesel tadında hoş bir filmdir.
karlı dağlarda atlarla yola koyulmadan önce onlara içki içirildiği için bu ismi aldığını düşündüğüm belgesel tadında bir film. filmin tüm soğukluğunu ve sıcaklığını içinizde hissediyorsunuz. izlenmeden ölünmemesini istediğim filmlerden.
aslında kaçakçı denilince akla nedense köşeyi dönmek amacıyla sınırlardan mal kaçıran insanlar akla gelir. oysa o bölgede yaşayan insanların hayattta kalmak için tek çarelerinin kaçakçılık yapmak olduğunu ve bunun ne kadar zor olduğunu anlatan filmdir sathoş atlar zamanı.
filmde ki çocukların çaresizliği, yaşam koşullarının zorluğu, hayatın acı yüzü bilgisayar karşısında filmi izleyen insanları kendini sorgulamaya teşvik ediyor adeta.
ghobadi'nin bu semboller üzerinden temaya girmesine hayranım. adam geldi bıraktı bizi iran sınırında bir köyde, terketti. arkadaş, hiç acıma yok bu adamda. film ki bence bir belgesel kıvamında gidiyor. en azından benim için öyleydi. 1 saat 10 dk gibi bir süresi var.
"bugün hava çok soğuk değil, katırlara 1 şişe alkol verin."
kesinlikle farsça-kürtçe haliyle izleyin. dublajlı izlemek gibi bir hata işlemeyin. aynı fikrim kaplumbağalar da uçar için de geçerli. film, durultuyor, acı veriyor, sinir küplerine bindiriyor. köy hayatındaki zorluklar, kaçakçılık...
kürtçeniz varsa zaten altyazıya hiç gerek yok. $ukela bir hızla ilerlediği için oradaki çocukları, atları, insanların bir yakınıymışsınız gibi hissediveriyorsunuz.
"bugün hava çok soğuk, katırlara 4 şişe alkol verin."
nasıl yani sarhoş atlar? herkes bir şaşırıyor. öyle at mı olur leyyn falan? oluyor arkadaşım. adamlar, sınırdan atlara yükleme yaparken (ki o bölge aşırı soğuk ve kar alan bir bölge) yola çıkmadan önce sularına alkol katıyorlar. finale yakın bu cümleyi kaçırmayın. (4 $işe alkol mevzusu)
eyüp'ü böyle alıp bağrıma basasım geldi. rojine sonra. birkaç kez pusuya düşürüldüler. eyüp'ün emine'ye attığı tokat bu kadar gerçekçi olur, sonra o çocukların (rojine, mehdi) yedikleri yemek. insan düşünüyor da, gerçekten bizler şuanda bulunduğumuz durumdan şikayet ediyoruz da o küçücük yürekler neden isyan etmiyor?
4 şişe alkolden sonra atların kafayı iyice bulduklarından, sınırda pusuya düşürüldüklerinden yerlere yatıyor, insanlar kaçıyor, kardeşi mehdiyi daha doğrusu abisi(hasta kendisi) bırakmaması, onu sınırı geçirip, öleceğini bile bile hastaneye götürmesi gerçekten dokunaklıydı...
sınır teline dikkat etmek gerek. kamera oraya odaklanıyor ve eyüp kardeşi mehdiyle (at da var) o telden atlıyor, ne olursa olsun. (azim) sınırları aşmak. tüm mesaj buradaydı belki de.
Bahman Ghobadi tarafından hem senaryosu yazılan hem de yönetilen, katıldığı festivallerde önemli ödüller kazanmış 2000 yılı yapımı bir drama.
iki peteğin ısıttığı 23 derecelik odamda izlerken iliklerime kadar donduğum ama kardeş sevgisinin dibine kadar yansıtıldığı Eyüp'üp gözyaşlarıyla ısındığım filmin kosusu kısa şu şekilde.
babası ölen ve ırak sınırına yakın bir iran köyünde yaşam mücadelesi veren 12-13 yaşlarındaki eyüp'ün bakması gereken üç kardeşi daha vardır. Üstelik bunlardan birisi de her hafta düzenli olarak iğne yemesi gereken ve iki ay içersinde ameliyat olmazsa ölecek olan sakat abisi madi'dir. Madi bir yetişkin olmasına karşın bir yaşındaki çocuğun boyudadır ve çok sevilmektedir. kaçakçılık yapan kişlerin arasına katılıp abisinin ameliyat parasını denkleştirmek isteyen eyüp'ü çetin kış şartları ve yola pusu kuran haydutlar beklemektedir....
insanı izledikçe üşüten, Bahman Ghobadi'nin ilk uzun metraj filmidir. Savaşın izlerini taşıyan bu filmde atlara gösterilen değerin insanlara gösterilmediğine tanık oluruz.
yer yer göze çarpan tezatlıkların insanın içini acıttığı film.
-günümüzde karasal ulaşımın ana gerekliliğinden biri olan tekerlekleri, motorlu taşıtlar icat edilmeden önce ulaşım amaçlı olarak da kullanılan katırların taşıması.
-ilk örneğimin etkisini artıran, amaneh'in okulunda wright kardeşlerin uçağı keşfinin anlatıldığı sahnede geçen şu cümle : 'bu ilk uçma girişimi 90 yıl önceydi. bugün dev uçaklar birkaç saat içinde dünyanın bir ucundan diğerine insan taşıyacak kapasitedeler.'
-ayeub'un ırak'a gittiğinde sakat ve hasta kardeşi madi'ye süper kaslı bir adam posteri alması. duvarda asılı duran poster, önünde oturan madi, insanın kalbini dağlayan tezatlık.
rahat ve sıcak yataklarımızda uyurken yanıbaşımızda bir sınır vardır, yük katırlarının insanlardan daha değerli sayıldığı, savaşmak için geçim savaşının kazanılması gerektiği ve güneşin karları eritmeye değil kendini yeniden özletebilmek için bir anlık açtığı...