ölümün zamanı mı olur zaten diye düşünenler olabilir. onlar için tanım:
hiç beklenmeyen bir anda, hastalık yokken, genç yaşta ani bir sebepten -trafik kazası, terör saldırısı, yolda yürürken bir kurşunun isabet etmesi vs.- kaybedilen insan için kullanılır bu söz.
bir insanı kaybetmek zaten çok zorken hiç hesapta olmadan genç yaşında kaybetmek daha bir zor olsa gerek. insanı oturup düşündürür, hayata karşı sorgulatır, içini yakar.
geride kalanlar için en acı ölümlerden birisidir. merhum ya da merhume hasta olsa, ölümü beklense gene bir yere kadar hazırlanır insan acı haberi almaya. ölüm her türlü acı ama böylesi daha bir acı gelir.
ilginçtir. ne zamanki insan yakınının öldüğünü görür o zaman ölüm diye bir şeyin olduğuna inanır. nasıl olup da ölüm gerçeğini o ana kadar kabullenmediğine şaşırır.
-hacı başın sağolsun.
+sağol eşeğin ziki ama çok zamansız öldü.
-kaç yaşındaydı?
+80.
-günün anlam ve önemi var mı?
+ne diyorsun sen amk ya? yok tabi.
-ee yarrak daha zamansızı ne. 80 yaşında adam sıradan bir günde öldü işte. kazık dikmiş resmen dünyaya. hala ergen triplerindesin amk.
+ya siktir git amk sen.
-tamam olur.
hayata doymadan gerçekleşen ölümü ifade eder. genç yaşta ailesine,sevgilisine, evladına... doymadan hayatını kaybeden insanların başına geldiğinde ölüm; adı zamansız ölüm olur. ölümün zamanı yoktur ki.. kimin başına ne zaman, nerde ,hangi şartlarda gelecek bilemeyiz. ölüm zamansızdır zaten.. kimin için olursa olsun !
erken doğum kadar sevimli değil kabul.
ancak ölüm zamansızlığın başladığı yerdir. nitekim hayat da zamansızlıktan ibaret değil mi? o dönüp duran saatler bizim zamana, zaman deyişimizin ürünü. ölüme yaklaşıyor olmamızı somutlaştıran indirgenmiş bir dil gibi o geçip giden saatler.
ve en acı olanı ise ilk nefes ile son nefes arasında yaşananlar tamamı ile anlamsız. tüm ihtiraslar, hüzünler, buhranlar.
muhakkak ölüm kötü bir şey. üzerinize 400 kilo kadar toprak atıp kaçıyorlar ve bir daha gelmiyorlar. sene de bir anca.
ve yine acı olan ise mezarlık, artık kimsenin uğramadığı kabirle dolu.
öyle yalnızız ki, öylesine yalnız kalacağız ki.
düşünüp dursa insan tüm bunları, kendi çaresizliğine ağlıyor olmaktan dolayı dünyanın tüm acıları ona garip gelir, kendi acısı yanında.
yok olup gideceksin ve unutulacaksın.
dolayısı ile tasavvufun dediği gibi ölmeden önce ölmeyin, tasavvuf yanlış söylüyor. ölmeden önce, ne olur yeterince yaşayın. zira, iyi yaşamayana sonsuz bir hayat vaad etmiyorlar, etseler de inanmayın; ne olur iyi yaşayın...
zamansız gitmek(ölmek) diye bir kavram yoktur. daha doğrusu zamansız gitmek diye bir kavram olmamalı. buna insan izin vermemeli. o zaman üzüntü, belki pişmanlık, acı çok daha fazla olur.
"zamansız" beklenmedik olandır. ölüm ise beklenmeyen bir olgu değildir. aksine bizim gibi müslümanlar için hayatın içinde her daim aklımızın bir köşesinde olan gerçektir. hakikattir.
ölüme hazırlıklı olmalıyız ki veda kolay olsun. önce ilahi sonra insani hazırlıktan bahsediyorum.
ilahiden kastım allah'ın, yapmakla kesin kez sorumlu olduğumuz emirlerine(farzlar) tam itaat. elimizden geldiğince. gayreti ve o işteki samimi niyeti bırakmadan. gerisini allah halleder hiç merak etmeyin. allah'ın insanda sevdiği iki vasıf. bir samimi niyet, iki gayret. bunları yaptıktan sonra tabiri caiz ise sırtını allah'a yaslıyorsunuz. o ne güzel bir dayanaktır.
insani olarak da; insanların insanlarla ve diğer canlı-cansız mahlukatla iyi geçinmesi. en kötü zararsızlık prensibi(bunu konuyu ayrı bir başlıkta aktarmıştım) en iyi çevrene fayda. konuyu daraltıp hemen aile saadetine gelmek istiyorum.
aile, iyi geçinme dediğimiz kuralda birinci önceliktir. allah aile yaşantısını desteklemiş ve bunu biz kullarına önermiştir(evlilik). o halde aile bizim için vazgeçilemez bir değerdir. ve aileye zarar düşünülemez olmalıdır. sözlü-fiili zararı geçtim düşüncede bile olmamalıdır. insanların kırılması aileye zarar verir. aile milleti oluşturur. sıkıntı uzun vadede ülkeyi etkiler.
annenizi, babanızı, eşlerinizi, çocuklarınızı üzmeyin. cidden değmez. bakın burada haklılıktan vs. bahsetmiyorum. yüzde yüz sizin haklı olduğunuz basit bir konu bile olabilir bu bazen. ama emin olun canları sıkmaya değmeyecektir. çünkü kalp kırılınca hiç güzel olmuyor. tamam belki bireyler birbirlerine fark ettirmemeye çalışabilirler. ama evde böyle garip değişik bir hava oluyor. herkes sıkıntının farkında ama karşılıklı salağa yatmalar şeklinde vakit geçiyor. biri riske giriyor ve sokulmak istiyor, yanaşıyor nasıl bir karşılık gelecek bilmeden. anlayacağınız dilde söyleyeyim evde mallık halleri. evde kara bulutlar. işte bu bulutları ivedi şekilde dağıtmalı. hemen, süratle. karşıdan beklemeyin siz davranın, merak etmeyin kolunuz falan kopmaz ağzınızda yamulmaz. ölmezsiniz de. tekrardan belirtiyorum haklı-haksız meselesini konuşmuyoruz. bunu unutun. sadece öncü olun, yapıcı olun. sizden başka kimi var zaten elbet yumuşayacaktır. sakin olun. panik yok. bismillah.
ölümden geldik buralara konu uzadı. erken ölüm çok büyük bir imtihan. ölüm annenizi, babanızı, kadınınızı yanınızdan aldı mı işte o zaman ah vah edersiniz. hemen onu üzdüğünüz anlar aklınıza gelir, belkide küçük meselelerden kırdığınız anlar. ağzım kırılsaydı da sarf etmeseydim, dilim kopsaydı da söylemeseydim diye kendiniz yersiniz. nasıl böyle davrandım dersiniz. işte bunlara hiç gerek yok çünkü ölüm var. aşkla muhabbetle kalın. ailenizi bir tutun diri tutun. böyle bir anda ölüm gelirse şayet işte o zaman hep geride kalan güzellikler aklınıza gelir. birlikte yaşanılan o paha biçilemez anlar. her ikisinde de üzüntü var olmalıdır da ancak yaşanılan güzellikleri hatırlayıp kendinizi avutmak varken neden kötüyü hatırlayıp yerin dibine giresiniz ki.
her sıkıntının bir çözümü vardır. her gecenin sabahı olduğu gibi her karanlıkta elbet aydınlığa ulaşır. sabırlı olun ve allah'dan yardım isteyin.