Avuçlarıma almaya korktuğum bir mum aleviydin sen
Tüm hücrelerime işlemiş
Dokundukça ruhuna yanıyordum eriyordum
Issız ve sessiz bir gecede ana rahmini yırtıp geçen bir bebeğin haykırışları kadar masumdun sen
Bir başka bedenle sevişirken şakaklarımdan akan terle yüreğimdeki kuru gözyaşlarının eşsiz ezgisindeydin sen...
Her yağmur yağdığında tutamadığım gözyaşımdın sen
Seviyordum seni deli kız yağmurları sevdiğim kadar
Bir dilencinin yüreğindeki o arsızlıkta yalvarışta masumlukta haykırışta gizliydi aşkın
Yolunu şaşırmış bir kör kurşundun sen beynimi delip geçen
Uzaklardaydın çok uzaklarda gökyüzüne baktığımızda aynı yıldızları bile göremiycek kadar uzakta
Dokunamıyordum gözyaşlarına ellerimle okşayamıyordum gözbebeklerini
Ruhumun en hassas teline işlemiş bir melodiydin sen her gün söylediğim ama dokunamadığım
Dondurucu soğuk gecede bir sokak çocuğunun kibrit çöpünün alevine hasretiydi sana hasretim...
Başka vücutlarda sana dokunabilmek seni hissedebilmekti sensizlik..
Kaldırımlar kadar işlek bir okadar da yalnızdı bu yüreğim...
Beyazlar içerisinde beyaz bir noktanın var olduğunu görebilmekti sana olan aşkım..
Mucize meleğimdin sen ruhumun derinliklerinde uçan..
Zamansız zamanlardaki zamansız yalnızlıklardı derdimiz..
Ama artık yoktun...
Çocuktuk; evcilik mutluluktu oynadığımız... büyüdük ne bir evimiz var ne de bir kuş yüreğimizde çırpınan... bize kar kalansa sevişmek, evcilik oynarken ki gibi beceremediğimiz... *