vaktin kapıyı çaldığı andı içinde olunulan. her şey bir sonraki gelişe bırakılmalıydı artık, yaşanılacak her güzellik bir sonraki anda çalan olacaktı kapıyı. kalkıp usulca valize toplanılırdı aşk. (aşk, dön ölümden...)
sonra sorular esir alırdı bir süre, gözler bir neden arardı, yalnızca bir neden. bize ve şu gitmelere bir neden, sonuçları nedenlerin ucuna ekleyip tatmin olmaktı zira adem oğularına bahşedilen.
her şey belirsiz bir zaman diliminde gözlerde yaşanırdı. görülene dair kayıtsızlık unutulmaya meyilin diğer adıydı, unutuldu. mahkeme kayıtlarına firar diye düşen küçük bir beliriş ve kayboluştan ibaretti oysa şu gitmeler. küçük bir kıza anlatılan bir masalın başına iliştirilenden başka bir şey değildi "bir varmış bir yokmuş" diye bahsedilen.
dökülen parçaları yiyen, kuşlar olacaktı bu sabah kalbinden. ayak izlerini şuh bir rüzgar silecekti. her belirti geçmişteki yerini alacaktı usulca ve mahkeme kayıtlarına "bu gitmeler gitmek değil" diye düşülecekti umarsızca.
bir şafaktan bir şafağa,
bir akşamdan bir akşama,
merhaba demeden daha,
bu gitmeler gitmek değil...
zamansızdı her gidiş, tek biletle çıkılan bir yolculuktan bir daha hiç dönülemeyecekti.
ölümü tanımlayan kelimelerdir.
her ölüm gibi denir.
ama öyle değildi.
herşey birdenbire oldu.
telefon da zamansızdı zaten.
bir anda doldu ev.
ağladı, sızladı insanlar.
sonra boşaldı.
ortada koca bir sessizlik.
kafandaki ses daha da çınladı acı acı.
bir daha kim paylaşır ki elindeki bir parça ekmeği benle?
ölümdür zamansız olan tek gidiş. aniden gelen ve biran da onu sizden alan şey ölümdür. bir ayrılık zamansız olmuş olamaz, çünkü ayrılığa karar verilir, istemeden de olsa ayrılsan bile bir karardır işte oysa ölüm öyle mi ? bir gece gelir ansızın ve yoktur artık gitmiştir. 1 saat öncesine kadar konuştuğun kişi artık yoktur. ölümün diğer adıdır zamansız gitmek, başka bir şeyle özdeşleştiremiyorum.