bir türlü hayatımda doğru biçimde gerçekleştirmeyi başaramadığım mefhum. öyle ki şu entry bile aslında zamanında yazılmamakta; zira şu an yazıldığı için bunu görüp okumasını isteyeceğim olası kişiler bundan hiç haberdar olmayacaklar. hep böyle oldu bu durum zaten. bir şeyi söylemeyi hiç zamanında başaramadım mesela. ya o sözü ağzımda saklayamadım erkenden ağzımdan kaçırıverdim ya da doğru zamanı bekleyeyim derken farkında olmadan o zaman gelmiş geçmiş bilemedim... mesela hiçbir zaman doğru yerde doğru zamanda olmayı da beceremedim ben. işe yanlış yerde yanlış zamanda girdim çıktım mesela ne bileyim ya da yanlış dönemde okuldan mezun olup yok yere aylarca meslek ruhsatı bekleyen de ben oldum. aynı dönemi paylaştığım insanlar olmadı mı oldu; ama öyle sanıyorum ki bu birbirinden bağımsız zamanlama sıkıntılarını o kişiler de benim yüzümden yaşamış zorunda kalmışlar gibi... tabii hal böyle olunca insanların hayatıma girip çıkması ya da benim insanların hayatlarına müdahil olmam da yanlış zamanda olmakta. yanında işe başladığım insan bir önce çalışanı sebebiyle önyargılara kapılıp beni ona göre de değerlendirebiliyor ya da o kişiden çok memnun olduğundan benim de her anlamda "onun gibi" olmamı isteyebiliyor ya da tam tersine yanındaki ilk kişilerden oluyorum o zaman da o ilişkiye alışkın olmaması yüzünden bir huzurusuzluk çıkabiliyor; yani o insan için hiç doğru zamanda oraya giren insan olamıyorum. ama somut sıkıntıların çözümü bir şekilde olmakta iken, onlar bir şekilde telafi edilebilirken bu zamanlama sıkıntısının gönül işinde telafisi olamamakta işte. ben o insana doğru sözleri doğru zamanda söylemeyi başaramıyorum bir türlü. bazen o sözleri söyleyecek fırsatı bulamıyorum bile kendimde. bazen o hayatıma uğradığında ben onu farkedebilecek bir zamanda olmadığından uçup gitmiş olabiliyor bazense ben o'nu bekliyorum bekliyorum o olacak biri gelmiyor, gelemiyor... o olduğunu düşündüğüm biri geliyor fakat o gelen kendisi için yanlış bir zamanın içinde olabiliyor. sonuçta onun da benden öncesinde bir geçmişi oluyor ve o kişisel yaşamın doğru zamanında birileri onunla yaşayıp onu tüketirken ben ona yanlış zamanda gelebiliyorum. belki biraz daha geç gelmiş olsam o zaman da o geçm,şin etkisi silinmiş olacak ama hayır ben öylesi zamanlama konusunda hatalı biçimde üretilip gönderilmişim ki bu dünyada mutlaka bir yerlerde bir zaman sorunu olacak. o yüzden ben nolursa olsun diye içimdekini o an o şekliyle söyleyip onun yalnızca canını sıkacağım ya da söylemeyip doğru zamanı bekleyeyim derken karşımda onu söyleyecek birini bulamayacağım falan filan... bilmiyorum belki dünyaya geliş zamanım bile yanlıştır -ki aslında 10 gün daha geç dünyaya gelmiş olsam nüfus cüzdanımda bir yıl daha küçük bir sayı taşıyor olacaktım ve bu bir yıllık fazlalığın da zararını görmüşlüğüm mevcuttur. en baştan itibaren zamanlamayı ayarlayamayan biri olarak hiç olmazsa doğru zamanda ölebilmeyi istemekten ve o ana kadar da öyle ya da böyle yaşamaktan başka yapabilecek bir şey bulamıyorum ben kendi adıma. her neyse, keşke bu zamanlama denen mefhum, futbolda gelen atağa karşı kaleci olarak zamanında kaleyi terk etmek ya da topa hamle yapmaktan ibaret olabilseydi benim için...
önemli bu. niyet ne kadar iyi olursa olsun, eylemin değerini zamanlaması belirliyor.
tanıdığım bi abi anlatıyor; bunların mahallede bir adam var, oğlunu sünnet ettirecek, gariban işi, mahalle düğünü, komşulardan biri de güzel saz çalıyor türkü söylüyor falan. gidip bu adamdan rica ediyor, "bizim oğlanın sünnetinde iki tangırdatıp, söyler misin?" diyor, öbürü kabul ediyor hemen. neyse işte, düğün günü geliyor, arayıp tarıyorlar ama bizim musikişinas abimiz ortalıklarda yok, herkesin tadı kaçıyor tabi. bunlar teyple, kasetle bitiriyorlar düğünü ki bizim sazların efendisi beliriyor köşede, sarhoş. saat olmuş 2, bu geliyor bir elinde sazı, öbür elinde bira torbası, "yav nereye gidiyorsunuz, saz çalıcaz daha türkü söylicez" diyor, düğün sahibi abi kendisini sakince yanıtlıyor, "bu saatten sonra çalacağın sazı da sikeyim, söyleyeceğin sözü de sikeyim senin."
Hayatta kazanan olabilmek için doğru zamanda doğru yerde olabilmek gereklidir. Bizler her ne kadar doğru zamanı da yeri de biliyor olsakta bu ikisini aynı anda denk getiremiyoruz. Sorunumuz başarısız olmamız veya kazanacak kadar cesur olamamamız. Her ne kadar altımızda tanklarımız da olsa hava muharebesinde tankı olan değil uçağı olan kazanıyor. Belki de bu yüzden ömrümüz boyunca kendi kendimize savaşmaktan öteye gidemiyoruz.