üniversite mezunu bir genç, iş hayatına başlamadan önce fal baktırmaya gitmiş.
"on beş sene eziyet çekeceksin çocuğum," demiş falcı.
"ya sonra? ya sonra?" diye ümitlenmiş çocuk.
"sonra" demiş, "alışıyorsun."
istemediğimiz işlerde, istemediğimiz hayatı yaşıyoruz. beklentilerimiz ve olmuş olanlar farklı. evet yetinmeyi öğreniyoruz bu daralan hayatta. fakat alışmayın, alışkanlıklarımız zaafımızdır. bizi keşfetmekten alıkoyar.
Tek kelimeyle berbattır. Toplumları karanlığa sürükler.
Teröre alışırsın, çocuk istismarına alışırsın, tacize tecavüze alışırsın.
Sonunda ortaya cehennem gibi bir yer çıkar.
Bu yüzden alışmayalım, alışmama konusunda zorlayalım kendimizi.
Doğrudur. Zamanla her şeye alışıyor insan. Ölüm bile unutuluyor. insan en sevdiğinin yokluğuna alışabiliyor. Acısı geçmiyor. Acıyla yaşamaya alışılıyor.
alışma ya da duyarsızlaşma olarak tabir edilebilir. insanın zaman içinde iyi ya da kötü her şeye alışması ile açıklanabilir. Kimi durumlarda size fayda sağlarken kimi durumlarda normal tepki vermenizi engeller.
(bkz: şehit haberlerine zamanla üzülememek)
--spoiler--
Aynı koşullu olayla tekrar tekrar karşılaşılması durumunda duyuşsal tepkilerin azalması demektir.
Sistematik duyarsızlaşmayla aynıdır.
Duygularla ilgilidir.
Örnek olarak, bir kişi gazete dehşet-ü vahşet bir haberle karşılaşıyor ve buna çok üzülüyor.Ertesi gün gene gazetede benzer bir olayla karşılaşıyor ve bunada çok üzülüyor.Bu benzer durum tekrar tekrar gerçekleşiyor ve bu tarz haberlere eskisi gibi tepki vermemeye başlıyor.Dolayısıyla burada duyarsızlaşma gerçekleşiyor.
Ya da
Bir doktor ilk ameliyatında oldukça heyecanlanıyor.Daha sonraki süreçte ameliyatlara gire gire gire bir süre sonra bu heyecanlanma tepkisi azalıyor ve duyarsızlaşıyor.
Yukarıdaki iki örnekte azalan ve ortadan kalkan tepkiler(üzülme, heyecan) duyuşsal durum olduğu için duyarsızlaşma söz konusudur.Yani duyarsızlaşma olması için duyuşsal olması gerekir.