kıyamet alametlerinden biridir.
"1 yıl 1 ay gibi, 1 ay 1 hafta gibi, 1 hafta 1 gün gibi olucak.
1 gün ise yanıp kül olan bir yaprak kadar kısa olacak."
dükkanda kahvaltı ederken çokça lazım olan, bu nedenle her sabah balya balya aldırdığım fantastik gazete. üzerinde domates, peynir, zeytin yiyoruz arkadaşlarla.
sponsorumdur.
apartmana kimse söylemediği halde düzenli olarak gelen, suratına bile bakmadan temizlik vb lüzumsuz işlerde kullandığım kağıt parçasıdır.
kağıt ihtiyacım için şahsıma sponsor olan bu gazeteyi kutluyorum.
o kadar protesto edilmesine rağmen. çektikleri reklamlarla güzel bir çizgi yakalamıştır. ayrıca halen bazın dünyasında liberal islama ( onların deymiyle ) en yakın gazetedir.
olmayan gazetedir. kapınıza bırakılan zamandan bahsediyorsanız eğer o belli bir düşünceyi yaymak amacı ile bedava dağıtıldığına göre gazete değil reklam broşürüdür.
belli bir tiraja kadar tarafsız olmuş, zirveye yerleşincede taraf olmuş basın yayın organı. gene de cumhuriyet gibi belden aşağı vurmaz ama. ince görür.
cemaati vs bir kenara bırakıp yaptığı haberler okunduğunda, aslında gerçek haber yaptığı anlaşılan haberdir. ergenekon u bir kenara bırakıp kim kimi nerede aldattı haberi yapan gazeteleri okuyanların sevmediği gazetedir.
bedava dagitiliyo diyenler bana haber versinler, adresimi veriim de oraya gelsin. mina koyim yillardir abonesiyim birgun bile bedava gelmedi bana. yillardir catir catir oduyorum.
bu durumda ya bu bedava dagitiliyo diyenler birseyleri tam bilmediginden oyle diyo ya da bir yerlerine dokunuyo bu gaste o yuzden boyle sacmaliyorlar.
ne derseniz diyin, zaman bu ulkenin en cok satan gazetesi arkadas. herkes rutbesini bilecek. sen de adam ol, kendi fikriyatini temsil ettigini dusundugun gasteye bu adamlar gibi sahip cik, ha sonra bedava mi dagitiyon, tuvalet kagidi olarak mi kullaniyon, orasi bizi ilgilendirmez.
bedava dagitiliyomus, ulan suna cekemiyorum bu gasteyi desene delikanli gibi, ne kiviriyon. ha bedava dagitiliyosa ki, ki oyle olmadigini biliyorum; o bedava dediklerini dahi birilerinin odedigini yani zaman'in bizzat kendisinin bunlar bedava etrafa birakin demedigini adim gibi biliyorum; adamlara bravo. birseyleri dava edinmek demek budur. helal. viva zapata!
mehmet metiner'in ses kaydı hakkında hala bir haber yapılmamış gazete, internet haber sitesi.
oysa ışık koşaner'de öyle miydi? dakikasında haber manşetten haber olmuştu.
son zamanlarda gerilen türkiye-israil ilişkilerine ali bulaç'ın güzel yazısıyla değinmiş gazete.
--spoiler--
israil'le gerilen ilişkilere paralel Türkiye'nin karşı hamle yapması akla şu soruyu getiriyor: Türkiye liderliğe mi soyundu?
ilkin belirtmek gerekir ki, israil'le gerilen ilişkilerin görünmez boyutu var: Türkiye, israil'le ilişkilerini kâtipler seviyesine indirirken NATO radar uyarı sistemine onay veriyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü sistemin onayıyla ilgili, "Bu sistem herhangi bir ülkeye karşı değil, NATO alanının savunulmasına yöneliktir" diyor. Kimseye inandırıcı gelmeyen bir açıklama bu.
Sormak lazım: NATO'nun kuruluş amaçları arasında bu bölge var mıydı? Bölge ülkesi olarak Türkiye, sisteme onay verirken, iran, Suriye ve Akdeniz'de sahili olan ülkeler, Kafkaslar bu naif açıklama ile tatmin bulacaklar mı? Belli ki sistem bütünüyle iran ve islam âlemini tarassut altında tutmak üzere kurgulanmış ve birinci derecede güvenliği korunması hedeflenen ülke israil'den başkası değil. Meselenin aslı böyle olunca, israil'le süren gerginliğin söz konusu sisteme verilen onayı perdeleme, gündemden düşürme gibi fonksiyonel bir değeri de ortaya çıkmış oluyor. Üstelik sistem öyle kritik bir bölgede (Diyarbakır veya Malatya-Muş) kurulmak isteniyor ki, bu, büyük resme bakıp düşündüğümüzde, 1 Mart tezkeresiyle durdurulan Amerikan planının 65 bin askeri mühimmatıyla Mardin'de yerleştirilmesi ve çevresinde bin km'yi sıkı bir biçimde denetleyebilmesi kadar tehlikeli.
Türkiye'nin siparişini verip parasını ödediği insansız Hava Aracı teslim edilmiş değildir, edilse bile kodları israil'in elinde olacaktır. Ondan aldığın silahlarla israil'e kafa tutmakta bir gariplik olmalı.
Türkiye, onlarca ülkenin ısrarlı uyarılarına rağmen OECD üyeliğini onaylarken de israil'le gerilimli ilişkiler içindeydi. Kimse, Türkiye'nin niçin veto hakkını kullanmadığını anlayamadı.
Bunlar günün politikasıyla ilgili. Daha uzun vadeden bakıldığında hem içeride hem dışarıda birilerinin Türkiye'yi sonu belirsiz bir maceraya sürüklemek istediğine ilişkin bazı emarelere rastlıyoruz. Bizim görevimiz bunlara dikkat çekmek.
Belirtmek gerekir ki, bir devlet liderliğe soyunduğu bir bölgede eğer salt kendi başına nüfuz ve üstünlük sağlamak üzere harekete geçiyorsa, dünyanın küresel kabadayıları da ona karşı harekete geçer. Türkiye'nin böyle bir eğilim ve tutum içinde olmadığı açık. En gerilimli görünen israil politikasının gerisinde ABD ve AB'nin belli çevrelerinin onayı var. Korkum o ki, Türkiye'yi israil'e karşı bölgede güç gösterisine teşvik eden bu çevrelerin, iş fiili çatışmaya dönüştüğünde Türkiye'yi yalnız bırakmalarıdır. Her zaman bu kötü niyetle de olmaz. Mesela diyelim ki Obama ve ekibi israil'i bölgede daha mutedil sınırlar dahilinde yeni bir tutum almaya zorluyor ve bu konuda Türkiye'nin gücüne ihtiyaç hissediyor. Ama iş ciddiye bindiğinde bakarsınız ki israil ve Yahudi lobileri öyle baskın çıkar ki, Obama ve ekibi anında desteğini çeker, Türkiye kendi başına ortada kalır.
Bölge ülkeleri de kendi başına liderliğe soyunan ülkeyi rahat bırakmaz. Çünkü haklı olarak kimse bir başkasının liderliğini kabul etmek zorunda değil. Bu yüzden bir anda bölge ülkeleri arasında rekabet ve çatışmalar çıkar. Bu ise islam birliğini bozan önemli amil olur.
Türkiye'yi bölgede liderlik rolüne bazı bölge ülkeleri de teşvik ediyor, hatta büyük mali-ekonomik destekler vaat ediyor. Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin saplantı haline getirdiği iran ve Şiilik taassubu bu ülkelerin Türkiye'yi sahaya sürmelerinin başlıca sebeplerinden biridir.
Türkiye'yi bölgesel liderliğe teşvik eden içerideki güçler ise geçen yazıda işaret ettiğim kesimler: Bölge üzerinde hak iddia eden milliyetçiler, milliyetçi-dindarlar, milliyetçiliğinin üstünü "Yeni Osmanlıcılık sosu"yla örtmüş sağcı muhafazakârlar, kendilerine "postmodern sömürge arayan islamcı aydınlar" vs.
Hayır, bunların tümü yanlış ve tehlikeli. Bir ulus devlet, bir ülke, bir mezhep, bir kavim liderliğe kalkışırsa, diğerleri de hemen karşısında yer alır ve bu sonu gelmez çatışmaları besler.
Tek başına ve sadece kendi çıkarına değil, hep beraber ve kardeşçe!
--spoiler--
Zamanın doğadan o denli kopuk, dünyanın ritminden de o denli daha kesin olduğu Batı daki zaman modelinden farklı olarak, birçok kültür için zaman, yalnız doğal dünyada ve doğanın işleyişinde beden bulur. Yakutlar "dünya geçti" derler, ki bunu, "bir yıl bitti" diye tercüme edebiliriz. Brezilya daki Mato Grosso do Sul da yaşayan Guarani- Kaiowa Kızılderilileri, "Kaç yaşındasın?" anlamında "Guavira, yaşamın kaç kez çiçeklendi?" diye sorarlar.