ortada bir aidiyet söz konusu olsa da kim kime yol gösterir bilinmeyen, bildirmeyen kavram. kimin kime yol gösterdiği meçhul olsa da her şeyin ilacı olduğu iddia edilir.
Aklımın ucundan geçen yanık bir türküydü sanki gözlerin.Her iç çekişimde içime sen doluyordu.
Sensiz kalmanın burukluğu vardı ellerimde Ayazda kalan evsizlerin bedeni gibi soğuktu ellerim.
Sanki Yelkovanla akrebin arasına sıkışmıştı tüm anılar;Zaman sen diye akıp giderken ben suçunu kabullenmemek için direnen bir zanlı gibi zamana direniyordum.
Bu güne kadar kaç kez zamana bırakılmıştı ümitlerimiz biz her şeyi zamana bırakmıştık zaman da bizi bırakmıştı
Zaman içinden çıkılamayan aşkların acil çıkış kapısıydı.
Biz zamana bırakıyorduk zamanda bizi bırakıyordu ne tuhaf değil mi?
Ben severek ayrılanlar şarkısını mırıldanıyordum aradan yıllar geçiyordu.
Sen zaman diyordun Zaman bizi es geçiyordu.
Sözlerin bir hükmü yoktu adına ayrılık konulan sevda gecelerinde.
Nasıl olsa Sen susarak beni idam sehpasına çıkarıyordun ben seni seviyorum diye haykırırken can veriyordum;
Sen içinde uslanmayacak bir Nemrut büyütüyordun Ki o Nemrut bazı gecelerde boğazımda düğümleniyordu.
Tüm acılar üst üste geliyordu ne sen geliyordun ne de sensizliğin beni terk ediyordu;
Bir çıkış yolu lazım bana adını andığımda gözlerimden ırmak boşalmayacak yüreğim yanmayacak dilim lâl olmayacak bir çözüm yolu.
Ha ; birde zaman vardı.
Zamana bırakalı 5 yıl olmuştu; Biz her şeyi zamana bırakmıştık Vesselam Zamanda bizi bırakmıştı.
ergenekon operasyonları ile alakalı yazdığı bir haberden dolayı defalarca gönderilen tekzip metnini yayınlamayıp, 6.000 lira tazminata mahkum olan sözüm ona gazete.
bir de reklamlarında "yaftalamayın" demezler mi?
"yaftalamayın" imiş. millete çamuru atın, sonra da müslümanlıktan bahsedin. bak çok duygulandım, ağlamak istiyorum ama hazır bir salya sümük ağlayanınız var, ben fazla gelirim.
bilimum fetullah gülen türevi evlere dersanelere işyerlerine onlarca yüzlerce gitmesiyle tiraj manyağı olmuş fakat bayi satışı 30bini geçmeyen time dergisinden devşirme gazete. 800bin tane satsan ne olacak gündem oluşturamıyorsun ey gazete. bak tarafa 35bini geçmiyor satışları fakat attığı manşetler diğer gazetelerde günlerce konuşuluyor.
bakınız bir oyununda shakespeare ''zaman''ı nasıl dile getirmiş. pek de güzel getirmiş, çok da güzel getirmiş.
kimini hoş tutan ama herkesi sınayan ben, benim iyiye de kötüye de sevinç ve korku veren; hatayı işleyen de açıklayan da ben. işte zaman olarak yetkimden yararlanarak kanatlarımı kullanıyorum. ancak on altın yılın üstünden kayıp gidiyorum diye, aradaki büyük boşluğun olaylarını ihmal ediyorum diye beni, ya da çabuk geçmememi suçlamayın sakın. çünkü öyle bir güç var ki ben de, inanın, kendimden doğma bir tek saat içinde yeni adetler yaratıp hesabını görürüm eskilerin de. iyisi mi, aldırmayıp dünün bu günün düzenine öylece geçip gideyim diye.
madem eski düzenleri koyan çağlara tanıklık ettim, bu gün hüküm süren taptaze şeyleri de görmek niyetim. şimdinin parlaklığı masalımı donuk gösteriyor diye masalımın donukluğunu vereyim şimdiye. sabrınıza sığınıp kum saatimi çevirerek sanki uykunuzda gelişen sahneleri göstereyim tek tek.
itiraf ediyorum 30 sayfa boyunca yazılmış olan entrylerin hepsini okumadım. malum zaman!
Hakkaten çok göreceli be sözlük... Bazen duruyor.. duruyor geçmiyor. bazen geçiyor.. geçiyor durmuyor. yani öyle ki ne zaman dursun istesem durmuyor. ne zaman geçsin istesem geçmiyor. Bilirsin. Ama kolay kolay da fark edilmiyor zamanın geçtiği... Ta ki geçmişten kalan bir şeye rastlayana kadar. Belki bir not belki bir arkadaş belki bir hediye... o zamanı hatırlıyorsun. o zamandan bu yana.... neler değişmiş neler aynı... zamanın geçmesi kötü değil be sözlük.. boşa geçmesi kötü.. boşuna geçme zaman... boşuna geçme..
demokrasi olasılığını ve umudunu dinamitleyen iki amiral gazete var bu ülkede,biri hürriyet gazetesi diğeri de bu gazete.biri tsk diğeri emniyet gücüyle hareket ediyor,zerre habercilik,gazetecilik anlayışları da yok.tek amaç kendi ideolojik çıkarlarının psikolojik harbini yapmak.kötü olan ise bunlar değil,benim entel gözüken,özgürlük diye sayıklayan kurbağalarımın bu iki kutuptan birini seçmeye kendilerini mecbur hissetme aptallığı.ikisinin de görünüş geçerliklerini yükseltmek için uyguladıkları strateji de neredeyse aynı:ortalama bir iki gerçek demokratı bünyelerine tatbik etmek,kürt kontenjanı için bir iki dangalağı farklı fikir diye sahaya sürmek,alevilerdeki oy potansiyeli için ihtiyatlı bir dili tercih etmek.siz bakmayın ergenekon kapışmalarına,işin özünde ikisi de ittihatçı zihniyetin eti kemiği;amerikan uşaklığının iki tombiş bebesi bunlar.bugün sadece o güçlüdür yarın da o...birinin merkez üssü amerikadır,diğerinin kalbi.gelelim geçen gün dağıtılan kelebek ödüllerine,hangi dizi ödül aldı biliyor musunz:tek türkiye.işte bu kadar sevgili sözlük.son bi not da selefime: çok satılıyor diye kalite olsaydı bulvar gazetesinin gelenek ve görenek kabul edilmesi gerekiyordu,ya da ismail yk nın büyük bir şair.
tirajı tırt olan gazete. bir evde üç abonesi OLMASI, çoğu yere de beleş gönderilmesi sebebiyle tırttır. içeriğini, GAZETECiLiK ANLAYIŞLARINI DA TARTIŞMAK SiZE KALSIN.
istediğinizde geçmeyen, istemediğinizde ise su gibi geçen değişik kavram. şöyle ki; çok sıkıcı bir dersteyseniz veya iş yerindeyseniz 5 dakika size 5 saat gibi gelir. sıkıntıdan patlarsınız. ama oyun oynarken, sevgiliyle vakit geçirirken veya seks yaparken zamanın farkına bile varmazsınız. işte böylesine ilginç bir kavramdır zaman.
aslında olmayan şeydir. bir yalan, ilüzyondur. sadece insanlara, din gibi doğduğundan bu yana o kavram empoze edildiği için kişi sorgulamadan doğruluğuna inanır ve öyle gider. sonuç olarak zaman diye bir şey yoktur. geçip giden yaşamınız, hayatınızdır.
mesela zamanın hızlı geçmesi veya hiç geçmemesi tamamen kişiye bağlıdır, yani sevgilinizin yanındayken zaman, sizin hissetmenizden öte gerçekten çabuk geçiyorudur; ama sıkıcı bir dersteyken zaman, gene sizin hissetmenizden öte çok yavaş geçiyordur. *
(bkz: izafiyet teorisi)
sokaklarda, meydanlarda, metro istasyonlarında bedava dağıtılan gazetedir. iğrenç zihniyetini abd' den alır, abd' ye çalışır. bu yüzden sağlam sermayeye sahiptir. saldırgan, saygısız, densiz bir sürü yazara sahiptir. tek amacı iğrenç zihniyetini, yobazlığını yaymaktadır.
2 temmuz yaşanan olayı basit bir olaymış gibi gösteren gazete.
"2 Temmuz 1993’te gerçekleştirilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli’nde yangın çıkmış, aralarında otel görevlilerinin de bulunduğu 37 kişi ölmüştü."
Önerilen olası manşet ve spotlar Demiray Oral tarafından belirtilmiştir:
* 1948 yılında yazar Sabahattin Ali, katıldığı bir yurtdışı turu sırasında her şey dahil sistemi nedeniyle ölmüştü.
* 19 Ocak 2007'de Halaskârgazi Caddesi kaldırımında yürüyen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, oradan geçmekte olan bir kurşuna çarparak hayatını kaybetmişti.
* 20 Eylül 1992'de Kürt aydını Musa Anter memleketi Diyarbakır’ın ara sokaklarında dolaşırken ölmüştü.
* 2 Şubat 1979'da arabasıyla kırmızı ışıkta duran Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi ipekçi, bozulan sinyalizasyon sistemi nedeniyle yeşilin yanmasını beklemekten hayatını kaybetmişti.
* 24 Ocak 1993'te gazeteci Uğur Mumcu, arabasının motorunu aşırı ısıtması nedeniyle meydana gelen patlamada havaya uçmuştu.
vakit gazetesinin ardından okunduğunda oldukça sempatik gelen gazete. bünyesinde hiç kemalist yazar barındırmasa da liberalizme yakınlığı nedeniyle takdir ediyorum. ama tam liberal de değil. ahlakçılık yaptığı zamanlar da oluyor. sivas katliamını yangın olarak gösterdiği de. ama muhafazakar kesime hitap eden böyle bir gazete olması iyi olabilir.