en büyük nedenlerinden biri de her sabah zaman abonelerine gazetelerinin bisikletli kuryeler tarafından dağıtılmasıdır. bu da tiraj potansiyelini yükseltmektedir haliyle.
bu şekilde en çok satan gazetedir, abonelerinin de okuduğunu düşünürsek bu mantıkla en çok okunan gazete olur.
en çok okunan değil ama en çok dağıtılan gazetedir.*
25-30 tanesi her gün apartmanın kapısına bırakılıyor.
apartmanda 20 daire olduğu göz önünde bulundurulursa; afedersin ya abonman salak ya da fetullah çok zengin. bir anekdot'u sizlerele paylaşayım. bir iş yerinde çalıştığım günlerdi. çırak olduğum için dükkanı saat 8 gibi gider açardım. alışveriş arabasıyla bir arkadaş gözüme ilişti. arabanın içi gazete dolu, yoldan geçenlere dağıtıyor gazeteleri. gittim yanına hiç birşey demedim, çocuk bana da bir gazete verdi. hiç bir ücret ödemedim. gazete zaman tabi. o çocuk gazeteyi bana verince ne oldu? 1 kişi daha zaman okumuş oldu. değil mi? değil.
edit: zamancılar yardırdı valla*. eksilere gel gel gel.
külliyen yalandır. evet, kesinlikle yalandır. gazetelerin tirajları tamamen satış rakamlarına göre hesaplanır.
zaman gazetesine ilişkin birkaç bilgi vermek gerekirse; fethullah gülen cemaatinin istisnasız her üyesi bu gazeteye abonedir. dershanelerine gittiğim dönemde beni de zorla abone yapmaya çalıştıklarını da itiraf edebilirim. bu cemaattekiler için genel itibariyle gazeteye abone olmak amacı; onu okumaktan, çok iyi bir gazete olduğundan ziyade cemaate katkı sağlamak ve elindeki gazeteyle rengini belli etmektir.
ailesi anadolu da yaşayan bir arkadaşımın ifadesine göre de bu gazeteyi alan ailesi gazeteyi kesinlikle okumayıp, yemek yerken falan sofranın üzerine sermektedirler.
yine bir çok apartman girişinde zaman gazetesinin fütursuzca yerlerde durduğunu görürsünüz. insanlar cemaate destek için abone yaptırılırlar ve gazeteyi ne okurlar ne ellerine alırlar çoğu zaman.
gazeteye ilişkin bir de anımı anlatayım bundan yaklaşık 4-5 yıl öncesine. fem dershanelerine gittiğim vakit, dershaneye gidenler bilirler, sınava yaklaştıkta seri denemeler başlar. işte bu denemelerin başladığı dönemde rehberlik hocalarımız bize deneme olarak 3 günde bir sınav yaparlardı. ve o dönem de her cuma günleri deneme sınavı veren zaman gazetesini almamızı ve ordaki denemeyle dersanede deneme yapılacağını söylemeye başladılar. eğer kazanmak istiyorsak sıanvı seri deneme çözmeliyiz bunun için de tüm öğrenciler olarak zamang azetesi almalıyız. neyse baktık gördük, birkaç hafta aldık fazete. sonra hocalarımızın yeni misyonu bize gazete aldırmak değil, gazeteye abone yapmak olarak belirdi. söylediklerine göre kısıtlı olan zamanımız gazete bayiine giderken ve gelirken heba oluyor, eğer abone olursak evimize kadar gelecekmiş gazete. hem zaman tasarrufu hem de deneme sınavımız olacak artık. direndim, ısrar ettiler. inat ettim abone olmamak için ailemi çağırdılar dersaneye. rehberlikçimin anneme olan ısrarı sonucu konudan tamamen bihaber olan annem; ''oğlum abone olmak istemiyorsa bir bildiği vardır abone falan olmuyoruz'' diyerek güzel bir ayar vermiştir bu yavşak hocama. aradan yıllar geçti, geçenlerde gittiğim memleketimde hala dersaneye giden birkaç arkadaşım, söz konusu rehberlikçinin arkamdan ''reanarchy çok tuhaf çocuktu, nasıl kazandı anlamıyorum'' vs diyerek eğitim-öğretime bakış açılarını, misyonlarını, bilinçaltlarını tamamen açığa çıkarmışlar.
şimdi bu olayı da anlattıktan sonra, hala bu gazete türkiye nin en çok okunan gazetesi diyebiliyorsanız, toşhaklarınızı yalayım sizin.
zaman gazetesinin belli kesimler tarafından sevilmemesine rağmen gerçekleştirdiği büyük başarıdır. buradan arkadaşlara müjdeli haberi vermek isterim, 2009'un sonunda 1 milyon barajını aşması bekleniyor zamanımızın.
dünyanın hiç bir yerinde hiç kimseyi bir gazeteye zorla abone yapamazsınız, yapsanız bile bu abonelik en fazla 1 ay sürer, 1 ay sonunda kestirir aboneliğini. o halde bu yüksek tirajı başka şeylerle açıklamak lazımdır. mesela ben arkadaşımı hatır minnet abone yaptım, 1 ay aboneliğe devam et sonra beğenmezsen çık dedim. arkadaş çok beğendi ve şu anda adeta zamankolik oldu. bunu şunun için anlattım; bu yüksek tirajın sebebi gazetenin kaliteli ve özgün bir gazete olmasının yanında vatandaşın düşüncelerne tercüman olmasıdır. bu gazeteye 1 ay abone olup düzenli okuyan birisi büyük ihtimalle 1 ay sonunda zamankolik olacaktır, tirajın sırrı da burdadır.
En çok okuna gerçeği doğru değildir. Eğer tirajlara göre yorum yapılacaksa bi eve 5 gazete gittiğini, sokaklarda dağıltığını da yazın denilesi durumdur.
türkiyede belli bi guruba abonelik sayesinde dağıtılan gazete en azından medya imparatolugu bulunan şirketin karşısında ufakda olsa rakip olmaya çalışan gazete..
risale-i nur okumak, stv izlemek, akp'ye oy vermek gibi eylemlerle beraber zaman abonesi olmayı da ibadetmişcesine yerine getiren gülen cemaati'ne hiçbir şekilde anlatamayacağınız -aslında onların anlayamayacağı- yalandır.
teknik olarak doğrudur, size tirajları verirler "gördünüz mü, rakamlar yalan söylemez" gibisinden mevzularla gelirler. kimileri çıkar "ben aboneyim çünkü seviyorum" falan derler, doğrudur.
zaman gazetesi'nden başlayarak bir durum değerlendirmesi yapmak isterim. vakt-i zamanında üniversite yıllarımız. ışık evlerinden birinde 10 kişi beraber yaşayan gençlerden sınıf arkadaşımız olan bir tanesi geldi bir vakitte "paleface size zaman gönderelim" tabi abonelik sistemi olduğundan hemen karşı çıktım, "ben zaman'a para vermem" muhabbeti yaptıktan sonra eleman durmu anlattı. evde 10 kişi kaldıklarından, hepsinin zaman abonesi olduklarından, eve 1 tane zaman sokup abone olup ücretini ödedikleri diğer 9 gazeteyi etrafa vermek istediklerinden dem vurup, kendisinin ücretini ödediği zaman'ı bizim eve göndermek istediğini belirtti. "olur rakı sofrası kurarız üstüne" muhabbeti falan yaptık kızdırmak için nihayetinde 4 sene evimize geldi bu zaman adlı gazete. şimdi diyorlar ya, "kimse kimseye zorla aldıramaz!" e kardeşim soruyorum ben o zaman, bu 10 tane adam tek abonelik alsınlar ortaklaşa versinler parasını geri zekalı mı bunlar? mevzu zorla değil ama zoraki bir durum. zaman abonesi olmasın bakalım ışık evilerinden dışlanıyor mu, dışlanmıyor mu? 4-5 aboneliği olup 1 tanesini kendisine getirtip geri kalanı etrafına gönderttiren adamlar tanıyorum. mal mı kardeşim bu adamlar? tamam zorla değil ama adam bunu cemaatinin para kazanması için yapıyor. bir nevi ibadet onun için!
peder bey gülen cemaati'nin sohbetlerine gider perşembe günleri. etkinliklerine falan gider değişik zamanlarda. arada beni de koluna takıp götürmüşlükleri vardır. giderim geçmişte gittiğim gibi. nihayetinde muhalif olduğumuz bir mevzuya körü körüne muhalif değiliz. bir etkinliğini anlatıp eleştirdiğimizde dini bütün arkadaşlardan "senin imanın zayıf" gibi yorumlar da alıyoruz o da çok ayrı mevzu. neyse, sohbet yapılacak ev sırası bize geldiğinde bana da çay servisi yapmak, pederin ve validenin "gözünü seveyim bir şey deme" telkinleriyle herhangi bir mevzuda fazla celallenmeden düşüncelerimizi aktarmamızla kalıyoruz. neyse, sohbet muhabbetine insanlar 1'er, 2'şer geliyorlar ilk gelenlerle haliyle muhabbet ediyorsun. televizyonda atıyorum kanal d izliyorum, adam "neden bunu izliyorsunuz ki, stv izleyin" diye öğüt veriyor, ondan sonra "vallahi abuzittin abi stv'de dün bir program vardı..." diye girerek propagandasını da yapar. hürriyet, milliyet, vatan vs. gibi gazeteleri arabanızda veya ofisinizde gördüklerinde "neden bunları okuyorsun? sabah -sabah müdavimi de olmuşlardır haliyle artık- okusana, zaman okusana!" gibi öğütler verirler hatta "abi zaman gönderteyim sana?" diye teklifte bulunmamaları imkansızdır neredeyse. pedere sohbetlerde "abuzittin abi zaman aboneliğin yoksa hemen yapalım" diye teklifle geliyorlarmış allah'tan peder her defasında "benim oğlan alıyor her gün gazete zaman da geliyor eve" diyerekten yırttırıyor. tabi asya bank, türkiye finans gibi bankalara hesap açtırmamızı, bankacılık işlerimizde o bankaları kullanmamızı, o bankalardan kredi kartı -özellikle asya kart- almamızı falan tavsiye ediyorlar. kargolarımızı sürat kargo'ya vermemizi çaktırmadan dikte ediyorlar falan.
konudan konuya atlıyormuşuz gibi görünüyor ama değil, benim kuzen var "f tipi polis" dediklerinden. başka bir şehirde görev yapıyor. polis okulu'nda görevli. polis okulu'ndaki -bakın aslında burası çok önemli, polis okulu'nu ele geçirip, çekirdekten yapılanma- çoğu arkadaşı da ziyaretine gittiğimde gördüm kendisi gibi "f tipi polis" sınıfından. örneğime girersem, antalya'nın büyükşehir belediye başkan adaylarından birisi pederin çok yakın arkadaşı peder oy verme mevzusunda kendisine söz vermiş neyse kuzen seçimden sonra bize geldi işte başladı "dayı hangi partiye verdin?" muhabbetine peder de "ya biliyosun a.z * benim yakın arkadaşım, ona söz verdim o yüzden ona verdim" deyince "yahu söz vermişsin, sandığa gidince ak parti'ye verseydin. ne olacak ki? seni görecek mi sanki, hesap mı soracak?" şimdi bu arkadaşlar ağızlarını açtıklarında millet iradesinden girerler, demokrasiden, özgür düşünceden çıkarlar ama neyin özgür düşüncesi? adam "neden ak parti'ye vermedin?" muhabbetini yarım saat sorguladı. sana ne arkadaşım değil mi? öyle değil. adam diyor "yahu seni sandık başında görmüyor ki, söz vermişsin ama yiyiver sözünü, ver ak parti'ye!" söz yemeyi böylesine basite indirgeyebiliyorlar.
gülen cemaati'nin %95'inin -hadi %5'lik bir dilim bırakalım- akp'ye oy verdiği yalan mı? %95'inin -aileleri tek sayıyorum- zaman abonesi olduğu yalan mı? akp'ye özgür iradeyle mi oy veriyorlar? bir nevi psikolojik harekat. gündemi zaman'dan, sabah'tan, stv'den takip edersen akp'ye verirsin. malum diğer her şeye kapalısın. başbakan boşuna mı diyor "almayın" diye. her şeye cemaat penceresinden bak.
"bedava verilmiyor" diyenlere bir tarafıma gülmek istiyorum ama daha önce de birkaç başlıkta söylediğim gibi bu mevzu teknik olarak doğru, "bedava verilmiyor" zaman gazetesi parasını alıyor ama parasını kim ödüyor? 3. paragrafta anlattığım üzere, 1 mekanda 10 kişi varsa 10'u da abone olup 9'unu başka yerlere gönderiyorlar veya 1 kişi 4-5 farklı abonelik sahibi olup 1 tanesini kendisine geri kalanları cemaate sempati beslemeleri için, gündemi cemaat gözünden görüp psikolojik harbi o şekilde götürmek için başkalarına gönderiyorlar, öncelik cemaat mensubu olmayanlardır ki, sempati beslesin, cemaate katılsın.
velhasıl, akp'ye oy vermek gülen cemaati için bir ibadet, stv izlemek bir ibadet, risale-i nur okumak bir ibadet ve zaman abonesi olmak -bakın okumak demiyorum- bir ibadet.
bu döngünün içinde olduklarını bile bile cemaat mensupları bunu kabul etmez "demokrasi kardeşim istediğim gazeteyi okurum sana mı soracam?" derler ama aynı adamlar "neden stv izlemiyorsun?" "neden sabah, zaman okumuyorsun?" "neden hürriyet, milliyet alıyorsun?" gibi hesap sorma işlemlerini yapmakta hiçbir imtina göstermezler. okunma mevzusunu da çıkarlar tirajlarla açıklamaya çalışırlar. tirajların nasıl gerçekleştiğine şahit olmasak inandırıcı gelebilir ama malesef ben şahsen yemiyorum.
ha bunları söylediğimiz zaman, alemlerin en kral ayarını "soda iç" bakınızıyla alıyoruz o da ayrı bir mevzu.
zaman en cok okunan gazete degildir. en cok satilan (bedava) gazetedir. alanlar, veya yolda bulanlar okumaz bu gazeteyi, uzerinde kahvalti yapar, bilemedim mangal tutusturur... biraz fakircene olanlari da tuvalet kagidi olarak kullanir; gerekirse masturbasyon sonrasi penis basi temizliginde islev gorur...