zaman öyle bir şey ki bir sidik gibi pis ve sıcak bir şekilde akıp gidiyor elimizden. çay bardağı ile çekirdek satan ve leblebi tozunu vede yalancı dondurmayı veresiye defterine yazdırdığımız bakkal amcanın yerinde cafcaflı, soğuk avmler dikilmiş. tek derdimiz ütüldüğümüz misketleri geri kazanmak iken şimdi ise hayat denen fahişenin nazına katlanmak olmuş.
misafirlikte sırf süper mario oynaya bilmek için ev sahibinin ibne çocuğuna yalakalık yaparken şimdi şerefsiz patronların, müdürlerin kıç yalayıcısı olmuşuz.
zaman çocukluğumuzun o saf masumluğunu öldürüp bizleri hayat denen kerhanede çalışan birer fahişeye çevirdi. hepimiz zamanın pipisinden bir kanalizasyon edasıyla akıp giden hayata dökülüyoruz.