düşünelim ki, bir zaman makinesi var ve bizleri sadece tek yön. dönüşü yok. işte bu noktada seçilecek tarihtir.
kesinlikle 16. yüzyıl tercihimdir baba. alevi kültürünün dezenformasyona uğramamış, en salt isyanvari halini görmek,
yavuz gibi bir tiranı, kanuni gibi bir great leader tadındaki entellektüel hareket liderini yaşamak,
yemyeşil anadoluyu, her tarafı parsel parsel betonarmeyle boyanmamış istanbulu hissetmek,
gerçek savaşları, gerçek ölümleri, gerçek aşkları; en önemlisi gerçek özgürlüğü tatmak,
19. yüzyıl sonrası vahşileşen kapitalizmin daha portakalda vitamin olduğu, feodalite ve seküler merkantalizmin dahi yaşam sahası bulamadığı bir coğrafyanın; "balkan-anadolu-kafkas-ortadoğu-kuzey afrika" gözlemlenmesine bakılması...
yok baba yok. ben bu çağa gönderilmiş bir ortaçağ sürgünüyüm. güzelim 16. yüzyıl nerde, amına kodumun 21'i nerde.
Evrenin zamanını düşündüğümüzde ve miladî takvimize göre uyarlığımızda düşünürsek, bundan kırk asırda dahil olmak üzere evrenin bir saniyesine denk gelmektedir. Tüm onca süre evren için bir saniyede olup bitmiştirdir. Olası bir zaman makinesine girip bahsi geçen süreleri yazsak hiçbir şeyin bulunmadığı bir yerlere, belki de tanrının(islama göre) ruhları toplayıp 'ben sizin rabbiniz değil miyim?' diye sorduğu galîbelaya gitmemiz olası.