konser çok geç bitmişti ve kalabalığın dağılması beklenenden daha uzun sürmüştü. geleceğinden emindim mutlaka bu konsere gelirdi. buralarda olmalı derken bir anda tam karşıdan bir kızla elele geldiğini gördüm. tam bir yıl olmuştu biraz kilo almış ama hala iyi görünüyordu. sevgilisi olmalıydı. beni görünce elini çekti. uzun kumral saçları olan alımlı olmasa da, güzel bir kızdı ve iri yeşil gözleri vardı. o an her kadın gibi ''benden güzel mi'' diye içimden geçirdim. evet biraz bana benziyordu ama artık tüm bunların ne önemi vardı... o ana kadar söylenmemiş çok kıymetli olduğunu düşündüğüm hiçbir sözün hiçbir anlamı kalmamıştı artık. ya da duymayı umduğum...
telaşlı bir hali vardı. hepimiz kalabalıkla birlikte metroya doğru yöneldik sessizce. kalabalık iyiydi evet, insanın kalbinin güm güm atışını en iyi saklayan gürültülü kalabalık... meltem ve ben önde, sevgilisi ve o arkamızdan geliyorlardı, elele... önce sevgilisi sonra meltem indi metrodan. biz ayakta yalnız kaldık. aptalca sıradan şeylerden bahsediyorduk. ne olduklarını hatırlamıyorum. ikimizin de sevdiği şarkının çalınmasına sevinmiştik. Ben bir şey sakladığımda hep yaptığım gibi gözlerimi kaçırıyordum. Öyle ya dostluğumuza ilk ihanet eden oydu ve ben bunu hiç doğru bulmamıştım. Oysa şimdi çok pişmandım. Bu pişmanlık mıydı aradığı yoksa başka bir şey miydi çok merak ediyor ama yine de bakamıyordum. Sonra bir aralık onunda gözlerinde görebildim çokça saklanmış, artık söylenebileceği bir zamanın varolmadığına isyan eden sözcükleri... ben gözlerimi kaçırdıkça o daha çok arıyor, daha çok sorguluyordu sanki. kulağıma bir şey söylemek için her eğildiğinde ki derin nefes alışında, saçlarımı kokladığını hissedebiliyordum. sesi çok derinden bir uğultu gibi geliyordu ve artık söylese de duyabilir miydim bilmiyorum.
kimse bir şey söylemedi. zaman durdu mu bilmiyorum ama ben veda edip inerken çok yaşlanmıştım.
mesela liverpool'dan 8. golü de yediğimiz o an. kesin en az 10 olacak diye düşündük bizler o anda.
bir de teknik direktörümüz tayfur havutçu'nun içeri alınmak üzere alındığı o an. bir daha şeref namus goygoyu yapamayacağız diye düşündük o an. neyse ki bizde utanma arlanma yok.