yapılması gerekeni yapmaya yani yunanistanda, ispanyada, isviçrede olduğu gibi sokağa çıkıp tepki koymaya kalkanın karşısına ilk dikilecek ne polis ne jandarmadır. önce aile; yaşına göre anan, baban, kardeşin, karın, çoluğun çocuğun yapışır bir tarafına. çünkü türk halkı toplum değil yığındır. demokratik hak aramaya inanmaz, kolektif çalışmaz, düşünmez. gemisini kurtaran kaptandır. haksızlığa isyan edilmez eden de aşağılanır makbul olan canbaz olmaktır, kurnaz olmaktır "seni ezeni ezemezsin o zaman sen de başkasını ez" düsturu ile hareket edilir. hak arayan değil başkasının hakkını çalan, gaspeden takdir edilir. son bin yılı hep olağanüstü şartlarda ve diken üstünde yaşamış, hep totaliter rejimler tarafından yönetilmiş, iç savaştan iç savaşa, seferden sefere koşmuş. son 600 sene boyunca ekonomik krizden neredeyse hiç çıkamamış bir coğrafyanın çocukalrıyız çünkü hepimiz. 200 yıl önce ankara'da kıtlık oldu, seyyahlar insanların ölülerini hatta çocukları yediğini yazarlar, 450 sene önce anadolu nüfusunun yaklaşık yüzde 20'si ayıklandı, 230 yıl önce trabzon ve havalisinde hristiyan halkla müslümanlar arasında savaş çıktı kentin yerlisi hristiyanların çoğu kırım üzerinden rusya'ya kaçtı, 250 sene önce bir gece izmir'de frenk mahallesi gece ansızın basıldı 5.000 civarında avrupalı katledildi osmanlı tebasından kaç kişi gitti belli değil, berlin konferansına katılan iki osmanlı nazırı kendi hükümetlerini doğu anadolu ve güneydoğu anadoludaki asayiş problemleri yüzünden düvel-i muazzamaya şikayet etti, 350 yıl önce kazak korsanlar 2 yıl boyunca istanbul'un kıyı kasabalarını yağmaladılar, ruslar 150 sene önce gelip yeşilköyde karargah kurdular, mısır ordusu kütahyaya kadar geldi ve osmanlı ordusunu dağıttı tarsus, adana vesaire epey bir süre mısır idaresinde kaldı, kars 1 asıra yakın rusların elindeydi kievski gibi karski diye de rus yemeği vardır kendileri çekilip gitmeseler daha kalırlardı. işgaller, göçler, yağmalar, mültezimlerin zulmü ve en son 3-5 başıbozuk yüzünden başımıza gelen birinci dünya savaşı yenilgisi ve paramparça bir ülke. istiklal savaşı dediğimiz şey de biraz milli bilinci şişirmek için yaratılmış efsanedir aslında. ege, güney marmara ve karadeniz'in bazı bölgelerindeki direniş hariç anadolu insanı savaşmak istemedi. çoğunluğu eşkiyadan evrilme milis güçleri, kazım paşa'nın emrindeki ordu, tekalif-i milliye kanunu ve istiklal mahkemeleri olmasa kurtuluş savaşı diye bir şey olmayacaktı. italyanlar işgal ettikleri yörelerde sağlık taramaları ve aşı kampanyaları düzenlemişlerdi (konya, antalya, burdur, ısparta ve çevresinde) tek kurşun atmadan çekilirlerken burdur müftüsünün de aralarında bulunduğu bir grubun uğurlarken fotoğrafı vardır. erzurumda kongre organize edilmeye çalışılırken kıçı boklu ingiliz yüzbaşısına eğlence tertip edip ziyafet çeken de vardı. medeni dünya halklarının sahip olduğu hiçbir hak için bu millet tek bir adım yürümedi bile. seçme seçilme hakkı, meşrutiyet, cumhuriyet, kadın hakları, medeni hukuk için insanlar avrupada kendilerini ölüme götürecek işlere girdiler bizdeyse hep tepeden verildi ve verilene kadar isteyen bir halk da yoktu (3-5 yazar, çizer, münevver halk değildi zaten).
rauf orbay'a sordular sağlığında; efendim bu savaşın en içinden, en önemli şahidi sizsiniz neden anılarınızı yazmıyorsunuz? dediler. çok naif bir insan olan rauf bey "bu milletin övünebileceği bir tek istiklal savaşı var onu da şahsi anılarımı yazıp berbat etmek istemem" dedi. çünkü bu millet götünü sikseler, kulağından tutup biri sürüklemezse kemal tahir'in deyimiyle "kancığın koynundan ayaza çıkmaz".