uzun zamandır izlemek istiyordum kısmet bugüneymiş. yalnız şurda takıldım ben:"extra şeylere katıldığı zaman bu şey gidebilir yani."
ama ben zall'da kendimi gördüm. yani şöyle anlatayım size: ilerde büyük bir projeye imza atarım da benimle röportaj yapmak isterlerse düşeceğim durum ahanda budur. bana soruyu sorup 5 dk süre vermeleri lazım ki ben cevap düşünüp cümlelerimi toparlayayım*. zall'da da bu sorun var bence. bunun da yazılı mantığı üzerine işleyen eğitim sistemimizden kaynaklandığını düşünüyorum. **
başlığı görüp çok heyecanlandım, kolay değil sözlüğün sahibi bu adam merak etmemek saçma olurdu.gayet mütevazi ve olgun biriymiş. öte yandan spikere uyuz oldum konuşma tarzı ile çakma oray eğin sanki.
demin izlediğim ve zall'ı ilk kez gördüğüm söyleşi. tip olarak biraz kasıntı, ukala birini beklerken candan, güler yüzlü biri çıktı ekrana şaşırdım ve sevindim.röportajın tamamını pek sıkılmadan izlemek mümkün, baştan kestirip atmamak lazım. insanlar sözlüklere göre bir filme gidip gitmeyeceklerine karar veriyorlar, alacağı kıyafeti, gideceği yeri okuyup fikir sahibi oluyorlar diyerek yazar olmanın mantığını açıkça belirtmiştir. takıldığım tek nokta atatürk ile ilgili alaycı yazılara hassasiyetimiz var denmesiydi çünkü bence gerektiği kadar özen yok bu konuda. başlığı görüp sinirden okuyamadığım yazıların sayısı baya var. ama genel olarak güzel sohbetmiş abicim..
zall'ı şahsen hiç tanımayan ontv'yi şimdiye kadar hiç izlememiş biri olarak izlediğim ve bittiğinde, üç yıl evvel uludağ sözlük'e üye olarak ne kadar doğru bir iş yaptığıma karar verdiğim röportaj olmuştur. tabi üç yılda sözlüğün geldiği aşamayı göstermeside açısından güzel oldu.
"burada nicin yazar oldum?" sorusuna gercektende cevap verir nitelikte olan bir roportaj olmus. roportaji dinlemeden once sozluk hakkinda dusundugum herseyi bir kez daha teyit etmis oldum.
"ben sadece sözlüğün alt yapısını programlayan adamım, sözlüğü var edense yazarları... insanlar beni değil, sözlükte yazılanları okuyor."
on beş yıldan uzun zamandır teknoloj dünyasındaki ve son on yıldır de internet mecralarındaki gelişmeleri içeriden takip eden bir adam olarak, yaptığı işin mekanizmasını çözmüş ve oluşturduğu komünitinin onun kulu olmadığını idrak edebilmiş bir site yöneticisini tebrik etmek lazım.
zall'la yapılan röportajda, ekran röportajı yapan kişiyi gösterdiği zaman ekranın hemen altında görülen şeyin *, şahsın dizi olmasını umut ettiğim videodur. bütün video boyunca gözümüze girdi lan. * röportajı yapan kişi ayrıca sürekli çanak sorular sorandır. tuncay özkan ve kerimcan kamal'ın yaptığı çanak sohbetler geldi izlerken aklıma. "neden entryleri sebepsiz yere silmiyorsunuz?" , "ekşi sözlük rakibiniz mi"... ne lan bu çıta yükselsin artık biraz, zira böyle sorular sorulacaksa, seni balçiçek pamir'den ayıran 7 farkı da bulamayız. bi de ekran röportaj yapan kişiyi gösterdiği zaman siyah beyaz oluyo falan, gece televizyonlarda çıkan zayıflama aleti reklamları gibi. bacak bacak üstüne atarak entel ve yaramaz çocuk imajı uyandırılmaya çalışılmış, ama olmamış dostum olmamış.
Her insan kamera karşısında rahat tavırlar sergileyemez tabi rahat olmadsığı bir ortamda da insan cümleleri istediği gibi ifade edemeyebilir , Doğaldır .
zall'ın adı bilinmedik bir televizyon kanalında yaptığı söyleşidir.
oha insanmış lan bu zall. uyuz olurdum böyle sürekli moderasyonla, sözlük sahibiyle ilgili entryler girilmesine. başka yerlerde de pek çok karşılaştığım bir durumdu. örnek gösterip de rencide etmek istemem ama itüsözlük'ün padişahı* gibi birisi değilmiş en azından.
sözlüğün magazinel kısmıyla hiç ilgilenmem. ne olmuş ne bitmiş bilmem, ama şu içinde bulunduğum ortamı kuran kişinin o ekranda gördüğüm adam olması beni ziyadesiyle sevindirdi. adam gibi birine benziyor resmen. gayet sıcak, samimi bir görüntüsü var. tutup da yalakalığını yapacak değilim, belki de hiç öyle biri değil; belki de ciğeri beş para etmez biri ama verdiği enerji* gayet iyi. sıcak, samimi, pozitif, kolektif futboldan anlayan, canlıları incitmeyen, kendinden küçüklere zarar vermeyen, terli terli su içmeyen bir anadolu çocuğu edası var.
kesin küçükken ekmek arası peyniri hızla alıp, sokağa kaçmışlığı da vardır bunun.
ara sıra açıp açıp izlerim.. can sıkıntısına birebir.. etrafında yazar arkadaşı olmayan kişi için "uludağ sözlük" kelimesini duymak garip bir şey. gerçek olduğunu hatırlatıyor tüm bu güruh ve meşgalenin. *
stüdyo ekibinden bir tanecik öküzün bile zall'ın önüne 1 bardak su koymayı akıl edemediği söyleşidir. sohbet süresince su ihtiyacını gidermek için kendi kaynaklarını kullanmış, 40-50 defa kuvvetlice yutkunmuştur hükümdarımız.