öyle balon köpüğü pop şarkıları gibi, kıçı kırık eski sevgiliyi hatırlatmaz, ölen babanı hatırlatır,onunla geçirdiğin günleri hatırlatır, salyanı genzinde dondurur.
Bu güzel türkü küçükken benim için şu demekti: zahidem buuuuuu Evet sadece bu her seferinde başına denk gelirdim orayı da böyle anlardım şimdi bakınca anlamamışım tabi.
nasıl bir psikolojiyle yazdıysa artık, her dinleyişimde yazdırana-söyletene çektirdiği ıstırıplardan dolayı
allah belanı versin zahide,
boyun devrilsin zahide,
soyun sopun kökün kurusun zahide,
gün yüzü görmeyesin zahide,
geriye taklalar eşliğinde can veresin zahide...
gibi bilimum beddualar eşliğinde zahide'ye saydırdığım türküdür.
zahidem aslında anonim bir parça olup bilinen kıta sayısı 20 leri bulur. neşet usta bu parçayı ( kendi deyimiyle ) havalandırmasından sonra parça tutulmuş ve gönülleri titretmiştir. neşet usta'ya; kim bu zahide ? diye sorduklarında şu cevabı verir; herkesin bir zahidesi var.
yani zahide sevilen, aşık olunandır.
Neşet Ertaş'ın en sevilen türkülerinden biri de "Zahide'm". Ertaş'a "Zahide'nin kim olduğunu sorduk". "Herkesin bir Zahide'si var" yanıtını verdi. Yine sorduk:
Türkü çok tutuldu... Sonra baktım, başka türkücüler, Zahide'm türküsüne yeni yeni dörtlükler eklemeye başladılar... Zahide'm türküsü uzadıkça uzadı.. Sanki destan olup, çıktı... Meğer, herkesin bir Zahide'si varmış.
-Ya sizinki?
-Benim ki, boynumu bükük koyan bir eski aşk hikayesi. (Kendi ağzından)
Halk arasında Zahidem adıyla ün yapan türkünün şairi Aşık Arap Mustafa, 1901 yılında Çiçekdağına bağlı Orta Hacı Ahmetli köyünde dünyaya gelmiştir. Babasını annesini çok küçük yaşlarda yitirdi. ilk önce bir akrabasının himayesinde, daha sonraları da onun bunun yanında büyüdü.
Arap Mustafanın babası düğünlerde, toplantılarda Koca Oyunu adı verilen oyunda Arap rolünü üstlenirdi. Bu nedenle Mustafaya da Arap lakabı takılmıştır. Kimsesiz kalan Arap Mustafa 10 yaşına gelince Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Hacı Bürozadelerden Mehmete çiftçi durdu. Zaman içinde çalışkan, babayiğit, giyimine özen gösteren yakışıklı bir delikanlı olan Arap Mustafa, Ağasının yeni yetişen Zahideye gönlünü kaptırdı. Fakir ve kimsesiz olduğundan bu sırrını bir türlü açığa vuramadı.
20sinde askere giden Mustafanın aklı, deliler gibi sevdiği Zahidede kalmıştı. Köydeki dostlarına mektuplar göndererek Zahideden haber almaya çalışan Arap Mustafa, Zahidenin başka biriyle evlendirildiğini ve düğününün de bir hafta sonra olacağını duyunca üzüntüsünü aşağıda içli mısralara dökmüştür. Türküyü Neşet Ertaş plağa okuyup tanıtmıştır.
Zahide Kurbanım n'olacak Halim
Gene bir laf duydum kırıldı belim
Gelenden gidenden haber sorarım
Zahidem bu hafta oluyor gelin
Hezeli de deli gönül hezeli
Çiçekdağı döktü m'ola gazeli
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahidem'den güzeli
Ay ile doğar da gün ile aşar,
Zahidemi görenin tebdili şaşar
iyinin kaderi kötüye düşer,
Diken arasında kalmış gül gibi.
Zahidem kurbanım kurtar bu dardan
Baban anlamadı bizim bu haldan
Kekiline sürmüş kokulu yağdan,
Derdin beni delediyor Zahidem.
Ziyaretten çıktım Cenderin özü
Kum gibi kaynıyor Zahidem gözü
Aslını sorarsan esalet yerden
Hacı Bürolardan Mehmetin kızı.
Gurbet ellerinde esinim esir
Zahidem kurbanım hep bende kusur
Eğer baban seni bana verirse
Nemize yetmiyor el kadar hasır.
Çiçekdağında da hiç gitmez duman
Zahidem kurbanım hallarım yaman
Yapamadım şu babayın gönlünü
Fakir diye bana vermedi baban.
Anamdan doğalı çok çektim cefa,
Şu yalan dünyada sürmedim sefa,
Adımı namımı soran olursa,
Orta Hacı Ahmetli Arap Mustafa.
Arapoğlu Mustafanın kendisine Mecnun gibi aşık olduğundan etkilenen Zahide, Mustafa için şiirler söylemiştir. Bu şiirin üç kıtasını H. Vahit Bulut, 1973 yılında Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Zahidenin yakın arkadaşı ve sırdaşı Fatikten derlemiştir. Baştaki iki kıta tarafımızdan derlenmiştir.
Bu nasıl sevdaymış geldi başıma
Felek ağu kattı tatlı aşıma
Sevda çekenlere zor gelir gurbet
Gece gündüz elim kalkmaz işime.
Aşağıda sap kağnısı geliyo
Derdin beni elik elik eliyo
Kurbanlar olayım gara Mustafam
Babam beni yad ellere veriyo.
Arapoğlu derler gayeten atik
Gözleri kara da, kaşları çatık
Git nazlı yare de bir haber getir
Bastığın yerlere kurbanım Fatik.
Ağlayarak yayığımı yayarım
Yarim gitti günlerini sayarım
Çıksa Büyüköze mendil sallasa
Islık çalsa ıslığını duyarım.
Coşkuna da deli gönül coşkuna
Aşkından Zahide döndü şaşkına
Sensiz edemiyom nazlı civanım
Nolur bir yol görün Allah aşkına.
evde ne zaman bu türküyü açsam yan odadaki televizyonun sesi kapatılır, musluktaki sus sesi durur, o an türküyü duymamızı engelleyebilecek ne varsa susturulur. son üç senedir babamla aramda bir köprü işlevi gördüğünden midir bilmiyorum en sevdiğim türkü budur.
bu ne zaman çalsa babalı kızlı ortalığı sessizliğe gömeriz.