Muhyi'nin nefes türündeki eseridir. Dün gece O Ses Türkiye'de athena grubunundan Gökhan, hakan ve mustafa ipekçioğlu tarafından seslendirilmiş, kalplerde güzel bir tat bırakıp yeniden hatırlanmıştır.
Youtube videosunun altında Sadık Sinin adlı bir beyefendi bu deyişi oldukça güzel anlatmış
Zahid dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getiren kimseye deniyor. "Tan eylemek" de, yermek, sövmek anlamında... Türkü bu yönüyle de düşündürüyor. Bir görüşe sahip olanın diğer inanıştakini yermesi hatta sövmesi durumunda yerilenin inancının şerhini yapma zorunluluğunun ortaya çıkışı anlamlıdır.
zahid bizi tan eyleme
hak ismin okur dilimiz,
"Sen Zahitsen, Hakk'ın buyruklarını yerine getiriyor isen, ne diye bizi yerersin? bizim de dilimiz Hakk ismini söyler" sözleriyle ayrılıklara değil, müşterek duyguya dikkat çekiyor.
sakın efsane söyleme
hazrete varır yolumuz.
Hakkımızda olduğumuzun dışında efsaneler söylense de yolumuz sadece sizin de kutsalınız olan "Hazret"e varmaktır.
sayılmayız parmak ile,
tükenmeyiz kırmak ile.
taşramızdan sormak ile,
kimse bilmez ahvalimiz.
Farklılığımızdan dolayı bizleri yok etmeye çalışsanız da, bu yolla inançları tüketemezsiniz. mesajının sonunda kimse bilmez ahvalimiz vurgusuyla anlamaya çalışmadığınız bizlerin, kulaktan dolma bilgilerinizle hallerimizi bilemez, bizi tanıyamaz ve anlayamazsınız uyarısı yer alıyor.
Erenlerin çoktur yolu,
Cümlesine dedik beli.
Gören bizi sanır deli,
Usludan yeğdir delimiz.
Bu dörtlükte bir inanç kültürünün genel ilkesi yer alıyor.
Hakk'a giden çok yol vardır biz inancımızla hepsine evet deriz, kabulümüzdür. Bizleri deli sansanız da böyle bir delilik usluya tercih edilmelidir hatırlatması yapılıyor.
Aytekin aktaş in muhteşem yüzyil dizisi icin yeniden duzenledigi parcadir. Nasil bir etlk yaratti ise ne zaman dinlesem gozlerim doluyor,duygulaniyorum. (bkz: şehzade mustafa) (bkz: şehzade bayezid)
bektaşi nefesidir.
ilginci muhteşem yüzyıl ile ilk kez duyan ve hatta dizi için yazılmış sanan kromagnonlar vardır.
bahsi geçen zahid bir kişi değil dünya ve ahiret inancı açısından tasavvufta bir tarzdır.
rind ve zahid olmak üzere iki telakki bakışı vardır.
Rind; şekil kaygılarından uzak, hoşgörü ve müsamaha sahibi, ne dine ne de dünyaya sırt çeviren 'Allah affedicidir elbette beni de bağışlayacaktır' şeklinde düşünen, dış görünüşüne bakınca dinin emir ve yasaklarına aldırış etmeyen bir sapık ve günahkâr; fakat içinden dinin getirdiği yolda olan ve emirlerine uyan, yasaklarını işlemekten sakınan bir anlayışı;
Zahid ise; aklı ve hesabı kendine rehber edinen, kendi nefsini ön planda tutan, dünyada işlediği amellerin karşılığında âhirette cenneti gözleyen, bu yönden bakıldığında menfaatçi ve şekilperest, dünya menfaatleri yüzünden dindar geçinen, fırsat buldukça günah işlemekten çekinmeyen dindar kıyafetine bürünmüş münafık bir anlayışı temsil eder.
Madde ve mana, akıl ve aşk, dünya ve ahiret... işte rind ve zahidin özellikleri... Rindin aşkı şem ü pervane, zahidin aşkı ise gül ü bülbüldür. Sevgilisinin etrafında dönüp duran bülbül, feryad u figan ederek aşkını herkese duyurur. Rind ise sevgilisinin etrafında dönerken yanar, kül olur; ama ah u figan etmez. Biri diğerini yakar diğeri de onun etrafında dönerken yanar. Neticede yok olurlar.
muhteşem yüzyıl sayesinde bilmeyenlerce keşfedilen bir bektaşi nefesidir.
böyle bir bektaşi nefesini nasıl da bilmem, nasıl da duymam kendimden utandım. şehzade mustafa ölüme giderken çaldığında işittiğim ve ''bu ne lan böyle'' dediğim, bayıldığım, dinlemekten kendimi alamadığım bir eser gerçekten.
dinlerken insanı kendinden alıp başka bir diyara götürüyor.
aytekin ataş versiyonunu erkan oğur a göre daha çok sevdim ben.