zafer üskül de, tarih boyunca türk milleti ile bitmeyen hesabı olan batı emperyalistlerinin günümüzdeki torunları gibi açıklamalarda bulunmaktadır :
" anayasanın başlangıç kısmında ve maddelerinde kemalizm ideolojisinin yansımaları var. yeminde de var mesala. atatürk milliyetçiliği var. atatürk ilke ve inkılapları var. bütün bu kavramlar, anayasa mahkemesi'nin yasaları denetleme sırasında temel alınıyor. ideolojiler siyasi partilerin işidir. her siyasi parti kendi ideolojisini savunabilir. ama anayasalar tüm ideolojilere eşit uzaklıkta durmalıdır. anayasa yapılırken avrupa standartları temel alıacak. anayasada ideolojik dayatmalara yer verilmeyecek. sivil bir anayasa yapılacak." (29.07.2004)
sf 290, 291.
diğer taraftan, avrupa parlamentosu'nun türkiye raportörlüğü'nü de yapmış lan hollandalı hıristiyan demokrat parti üyesi arie oostlander da, ap'ye sunduğu raporda; " türkiye'nin evlet yapısının kemalizm ideolojisi üzerine kurulduğunu belirterek, özellikle laik sistemi ele alarak, atatürkçü düşünce sistemi'nin ve türk silahlı kuvvetleri'nin türkiye'nin avrupa birliği üyeliği yolunu tıkadığı " yorumunu yapmıştır. akp milletvekili zafer üskül'ün yakın arkadaşı olan oostlander, raporunda şu hususlar üzerinde durmuştur :
" türkiye köktendincilik, şeriat devleti korkuusundan arınmalıdır. türkiye, katı laik tutumu anayasasından çıkarmalıdır. bu konuda avrupa ülkelerinden örnekler alınmalıdır. türkiye'de kemalizmin esas alınmadığı bir anayasaya ihtiyaç vardır. ordu, türkiye'nin çoğulcu bir demokratik devlet olması önünde frenleyici bir unsurdur. türkiye, ülkedeki ordunun siyasi ağırlığını, ab ülkelerinin benzeri seviyeye çekmek zorundadır. türk ordusu'nun savunma bütçesi, devlet bütçesinden bağımsız ve meclis denetiminde değildir. ayrıca, ordunun, eğitimde, sanayide, ekonomi ve madya üzerinde gücü bulunmaktadır. bu kırılmalıdır. "
sf 290.
zaten, küresel güçlerin desteğini arkasına almış akp, ikinci iktidarı sürecinde, " karşı devrim " için geriye kalmış yıkım politikalarını sürdürmeye çalışacağı açıktır. nitekim, akp'den milletvekili seçilen eski solcu zafer üskül, daha milletvekilliği mazbatasını almadan anayasa'dan atatürk ilkeleri'nin ve atatürk milliyetçiliği ifadesinin çıkartılmasını istedi. bu sözlerinin dayanağı olarak, akp'nin seçim beyannamesini göstermiş ve " bizim sivil anayasa yaklaşımımız seçim bildirgesinde var. bizim görüşümüz bu " açıklamasında bulundurmuştur. (28.07.2007)
sf 280, 281.
islamcı partinin ateşi maşayla tutma stratejisinin önemli bir parçası. aynı açıklamayı bülent arınç yapsa şeriatçı der geçerdik, ama eski solcu kimliği olan birisi söyleyince üzerinde düşünme ihtiyacı hissediyor bazıları.
başarılarla dolu ve sol kimliğini yansıtan bir biyografisi:
Prof. Dr. Zafer ÜSKÜL, anayasa hukuku, idare hukuku, kamu yönetimi, kooperatifçilik ve yerel yönetimler alanlarında çalışmalar yaptı. Yayınlanmış l4 telif ve tercüme kitabı bulunmaktadır. Yüzü aşkın makale yayınladı, günlük gazetelerde yazıları yayımlandı. Birçok ulusal ve uluslararası bilimsel toplantıya katıldı, çok sayıda panelde tebliğ sundu ve birçok TV programına katıldı. Siyaset ve Asker adlı kitabıyla l990 Yunus Nadi Ödülü'nü kazandı.
Prof. Dr. Zafer ÜSKÜL, son yıllardaki çalışmalarını Türkiye'nin siyasal sorunları, demokratikleşme, anayasa sorunları ve yerel yönetimler alanında yoğunlaştırdı. l992 yılında Türkiye için bir alternatif anayasa taslağı yayınladı. l992-l993 yıllarında "Yerel Yönetimlerin Geliştirilmesi Programı"nda çalıştı. Bu çalışmanın sonucunda Türkiye için bir yerel yönetim modeli üretildi. Son olarak, 2007 yılı başında, TÜSiAD için hazırladığı Türk Demokrasisisnde 130 Yıl adlı demokratikleşme raporu yayınlandı.
Prof. Dr. Zafer ÜSKÜL, l993-1994 yıllarında , yerel yönetimlerarası bir Avrupa projesinde, Yalova belediyesi ile birlikte çalıştı.
Prof. Dr. Zafer ÜSKÜL, insan Haklarından sorumlu Devlet Bakanlığı içinde oluşturulan insan Hakları Yüksek Danışma Kurulu üyeliği ve bir süre başkan yardımcılığı görevini yürüttü.
aslında hepsi düzenin adamıdır. abd ile ab bir şeylere karar verir, bizimkilere de para verir ve yapılır. sadece oynayanları değişir. yerine göre rte dir yerine göre gül dür yerine göre doğan medyadır yerine göre ahan da üskül amcamdır. kendi çıkarları doğrultusunda paralarının ne kadar artacağını böylelikle kendilerinin ve çocuklarının çıkarını düşünürler ama yanıldıkları bir nokta var, hadi bir gün bir şeyler ters gitti bu sırtınızı dayadığınız adamlar sizi sırtınızdan vurdu, işte o zaman bunun hesabını halk mı verecek siz mi?
akp bu adamı kafasındaki anayasa değişikliğini yaparken kullanmak için partisine davet etti, arkadaşın aklına gelen ilk şey anayasa'dan kemalizm'i çıkarmak oldu. bunların hepsi aynı kafa.
bir insan profesör, doktor, bilimadamı olabilir, ancak o insan pedofili, nekrofili, zimmete para geçiren, gasp yapan bir insan olursa, "aa canım, profesör adammış, ne de güzel konuşuyor, ayıplamayalım, hakkıdır" denmez.
evet, böyle olunca, örneğin çok sevdiğiniz evladınıza tecavüz ettiğini düşünün bu insanın, hangi divanı kurarsınız, neresini uçurursunuz, bi düşünün bakalım.
içinde bulunduğumuz durumu, kızının babası tarafından tecavüze uğradığını gören annenin kocasıdır diye durumu kol kırılır yen içinde kalır felsefesiyle saklamasına benzetiyorum. aman ekonomi güzel, bozulmasın istikrar diye görüşleri gün yüzü gibi ortada bir partiyi iktidar yapmanın açıklaması başka ne olabilir ki? aç karnı doyurulmazsa halk laikliğe, atatürkçülüğe oy vermezmiş. valla genelevlere de bu anlayışla evli kadınlar bile başvuruyormuş, kuyruk oluşuyormuş başvurularda. demek ki aç karınla namus olmazmışmış.
peki canım kardeşim, o halde türk ulusu şöyle gururludur, böyle şanlı tarihi vardır demeyelim. kömür yardımlarını alalım, ağanın öpülecek yerlerini kutsayalım*.
hah, tecavüz edilen evlat kısmına da gelince; cumhuriyet ve kazanımları da bu milletin bir yerde evladı değil midir?
nedendir bilmem ama bana atilla yayla'yı hatırlatıyor.
atatürk veya atatürkçülük hakkında övgü sözü dışında bir kelam ettiğin takdirde profesörmüşsün, doktormuşsun, bilim adamı olmuşsun, çağdaş dünya'da bilimin önderliğiymiş falan, hepsi hikayeye dönüşür.
bütün kavramlar altüst olur, kemalist divan kurulur, kelle uçurulur.
tarih vakfı'nın kurucularındandır, ilk yıllarında bir süre önde gelen yöneticilerinden olmuştur; yeni sivil anayasa için aktif olacak oluşu, ülkemiz için bir şans olan çiçeği burnunda politikacı.
aslında kendisine teşekkür etmemiz gerekecek sanırım.bize ne kadar büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha hatırlattı.o ve onun gibi düşünenlerin değiş(e)meyeceğini tekrar gözümüze soktu.sağolsun.
özgeçmişini görünce bazı kişilerin "ülen bu herif sağlam entelmiş, karşıt görüş yazmayayım, beni moron sanmasınlar" hezeyanıyla hakkında methiyeler düzdükleri şahsiyet.
yahu onu bunu anladım, şöyle süper adammış, böyle antimilitaristmiş, pek güzel de, bu kadar dolu, nadide, zihni özgür, zikri doğru bir adam ne demeye genel başkanı şeyhin tekinin dizinin dibinde fotoğraflar çektirmiş bir partiden milletvekili adayı olur diye hiç mi düşünmez insan?
bir de ek olarak, kızı yeni ölmüş bir babanın yanında evladını eleştirebilir misiniz? elbette ki net bir biçimde atatürk ve cumhuriyet kazanımlarının karşıtı olan bir partinin üyesi kemalizmi anayasadan çıkaralım diyince insanlar tedirgin olacak. ortalığı bulandırmayı siyasi araç edinmiş kişilerin alışkanlıklarına alet olmak ne kadar da kişiliksiz bir davranış.
bir insan geçmişinde iyi işler yapınca saçmalama hakkı mı kazanıyor? geçin bunları. ordu sadece ülkenin değil, rejimin de teminatı demiyor mu anayasamız?
12 eylül'de kim hata yaptıysa ona yüklenin; mustafa kemal tarafından cumhuriyeti kollamakla görevlendirilmiş, türk halkının en önemli desteği türk ordusuna değil.
iki dakka izlememiş afedersiniz denyoların hakkında atıp tuttuğu adamdır kendisi.
gayet mantıklı, anti-militar sözler söylemektedir. tek kusuru -kamuoyu tarafından. (burada kamuoyundan kastettiğim sözlük ahalisidir)- akp'li olmasıdır. akp'li olması herkes için kurşuna dizilmesi için yeterli bir sebeptir kanımca ve bunların aslında bilinçaltına yerleşen "akp bok partidir" zihniyetine bağımlı olduğunu, değerlendirmeye alırken de bu saplantılı eylem'in daha ön plana çıktığını düşünüyorum.
hayır akp'li değilim, bu siyasal düzende herhangi partinin entelektüel yapı içine girmediği varsayılırsa da oy vermedim, vermeyeceğim. ama benim gözüme görünen gerek akademik kadrosu gerek de düşünce mantalitesi olsun -olarak da- akp'nin kötünün iyisi olduğu.
bunu sadece zamanında beyinlerine asker girip çıkmış olan hürriyet'in bir provokasyonu olduğu için es geçiyorum. düşünürken de bunu varsayıyorum.
Kendisi Boğaziçi Üni Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Bölümünde part-time çalışmaktaymış. Bu zamana kadar ne yapmış, nerde okumuş, nelerle ilgilenmiş de böyle bir açıklama yapma gereği duymuş diye merak edenler için... http://www.pols.boun.edu.tr/faculty/zafer_ana.htm
yaptığı yorum atatürk'ün türkiye'sinde bariz komik kaçmıştır. fakat daha komiği ise bu şahsın ak parti'li olduğu ve şeriata zemin hazırlamak için böyle bir açıklama gereği duyduğu kanısına varılmasıdır. gerçi insanların geçmişlerini araştırmadan bu kanıya varan apolitik, zavallı, yazık gençlerimizi ciddiye almak da apayrı bir stand up show'u olur ya neyse.
demokrasiyi demokrasi haricinde her türlü yönetim şekline benzeten kesimden gelen açıklamaların en sivri olanlarını yapan şahsiyet. atatürk ilke ve inkilaplarının kaldırılmasıyla başlar. daha sonra atatürk tarih kitaplarından silinir. nutuk' un satışı yasaklanır. 29 ekim milli bayram olmaktan çıkar. yavaş yavaş hepsi olur. birçoklarınız abarttığımı düşünecektir. iran'da da 1975 de herhangi bir rejim sorunu olmadığı söylenmişti devlet yönetimince. 4 yıl sonra humeyni şapkadan çıkar gibi geldi. gözünüzün önündekini göremeyecek kadar bağlanmışsanız bu anlayışa, zaten yazdıklarımı dikkate almayacak kadar teokratiksinizdir.
ayrıca bu kişinin bir başka versiyonu için;
