Usta gazeteci Yılmaz Özdil, Artvin Pırotestoları'nda sırf sular kirlenmesin ve ağaçlar kesilmesin diye AKP'li polislerin biber gazıyla katlettiği Metin Lokumcu hakkında 2011'de Öğretmen adlı tüyleri diken diken eden bir köşe yazısı kaleme aldı ve her zamanki gibi AKP'li yağmacıları fena zortlattı.
işte, Yılmaz Özdil'in 'Öğretmen' başlıklı o yazısı:
''Hopa ilçesi
Kemalpaşa Beldesi
Köyün adı Dereiçi
Gene böyle bi haziran
Hoşgeldin bebek...
Çileye hazırlan.
MADEN OCAKLARINDA ÇIKAN BABANIN iLK EVLADIYDI
Bembeyaz ekmeğini kapkara maden ocaklarından çıkaran babanın, ilk evladıydı. ilkokul köyde. Ortaokul beldede. Ya lise? O yok. Artvin'e gitmesi lazım. Ona da para yok. Henüz 13 yaşında gurbete çıktı. Taa Batman'a gitti. Amcasının yanına. Meslek lisesi okudu. Elektrik. Üniversite sınavına girdi. Zonguldak Maden Teknik Okulu'nu kazandı. Dört sene okusa maden mühendisi olacak... Dalga mı geçiyorsun? Nasıl kalacak orada, hangi parayla? Rize'ye gitti. Öğretmen Okulu'na yazıldı. Neden Rize? Kendinden sonra dünyaya gelen ikiz biraderleri Rize Ticaret Lisesi'ne gidecekti. Babaları maden ocağından emekli olmuş, ek gelir için balıkçılığa başlamıştı ama, yetişemiyordu. Ailenin en büyük oğlu olarak, masraflara omuz vermesi gerekiyordu. Çaykur'a girdi. Ev tuttu. Kardeşlerini yanına aldı. Bi yandan çalıştı, bi yandan okudu, bi yandan kardeşlerini okuttu. Öğretmen oldu. ilk görev yeri, Konya'nın Bozkır ilçesi'ne bağlı bi köy... Gitti. 1980. Haşırt, darbe oldu. Solcu dediler, tutuklandı. Yattı. Çıktı. Sürüldü. Sivas'ın Suşehri ilçesi'ne bağlı bi köye tayinoldu. Bunun burda ne işi var dediler. Gene sürüldü. Bu sefer, Sivas'ın Kangal ilçesi'ne bağlı bi köy... Soruşturma açıldı. Aklandı. Dava açıldı. Kazandı. Doğru bildiğini söylemekti tek suçu...
AŞIK OLDU EVLENDi
Âşık oldu. Evlendi. Eşi de öğretmendi. Rize'de. Eş durumundan Rize'nin Derepazarı ilçesi'ne tayin oldu. Soruşturmalar, davalar, boğuştu, hepsinden haklı, hepsinden tertemiz çıktı. Evladı oldu. Ulaş. Okuttu. izmir'e, Ege Üniversitesi işletme'ye gönderdi. Emekli oldu. Taksitle iki göz oda, ev aldı. Tapusunu eşinin üstüne yaptı. Hayatı boyunca parasızlık çekmiş, parayla hiç işi olmamıştı. Ödenmeyeceğini bile bile arkadaşlarına kefil olup, ödediği borçların haddi hesabı yoktu. Hiç otomobili olmadı mesela. Öğretmenliğini yaptığı çocuklardı onun serveti.
CAN YOLDAŞI KÖPEĞi
Bi de Tukaş... Köpeği. Yavruyken getirmişlerdi. Tukaş salça kolisinde... Güldü, e adıyla beraber gelmiş, Tukaş olsun bunun adı dedi. Can yoldaşıydı. Avcıydı çünkü. Ama, avcılığı da bi acayipti. Vuran değil. Kurtaran. Yaralı geyik buldu, evine getirdi, tedavi etti, doğaya saldı, yaban hayatı koruma derneklerinden sayısız örnek avcı ödülleri kazandı. Atmaca beslerdi. Büyütür, bakar, günü gelince özgürlüğe uçururdu, hiçbir canlı tutsaklık yaşamamalı derdi. Çevreciydi. Artistlerinden değil. Aktiflerinden. Derelerin üzerinde santral kurulmasına karşıydı. Vatan topraklarının ona buna peşkeş çekilmesine itirazı vardı. Kahvede oturup dedikodu yapmak, aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın demek, ona göre değildi. Tırsmaz, meydan okur, yüreğini ortaya koyardı. Gözüne gaz sıktılar. Yerli malı gaz. Gaz işi ince iştir, ayarını kaçırırsan öldürür dedik, anlatamadık. Öldürdüler. Öldü.
A BE ŞEREFSiZLER
Hayatı boyunca doğruları savundu, doğruları söyledi, ölümünün ardından, ölümüyle ilgili olarak bile "yalan" söylediler... Astımmış dediler. "Meğer astımmış ondan ölmüş" diye yazan gazetecilerden biri çıkıp da "hayatı boyunca doğada yaşamış bir insan, nasıl olur da astım olur, a be şerefsizler" demedi. Diyemedi. Çünkü, gazeteci diye ortalıkta dolaşan tiplerde, bu memleketin çocuklarına öğretmenlik yapan onurlu, namuslu, dürüst insanlara karşı, Tukaş kadar vefa yok... Öğretmen öldüğünden beri yemiyor içmiyor Tukaş, bugün yarın o da kahrından gidecek gibi görünüyor.
Hopa ilçesi.
Kemalpaşa Beldesi.
Köyün adı Dereiçi.
Başladığı yerde, bitirdi.
Öğretmen toprağa verildi.