gidersen hani sığınaklarım?
eksilir, zarar kalırım
kalırım!
yeni günün tenine dağılır yaralarım
sana yağmur diyorum
uzun boylu umuttun
tadında unutuldun
nerde büyük uçurumların
kış suların, yaz uykuların?
sana yağmur diyorum ıslaklığım bundan
yağ da ıslanalım, ama uslanmayalım
uslanmayalım!
gün, vursun yükünü gecenin hırkasına
yol, vursun sesini uzaklığın pasına
sesime kibrit çaksan tutuşacağım
sargısızım,
çoğalırım;
çoğaldıkça arsızım
sana yağmur diyorum
en haklı aşk,
alkışsız sürebilendir
ve en haklı kavganın öznesi
ölmemek için dövüşürken de ölebilendir
o an
işte o an
ey bizi ayrı takvimlere düşüren zaman
yere bir bahar dalı düşmüş gibi mi olur
sıradağlar mı tutuşur bağrının orta yerinde?
yeter
kan sıçratmayın sabahın seherine
boğulursunuz
boğulursunuz!
...
kalan
renksiz ışık
çoğul acı
tekil yalnızlık...
kalan
bu duvar
birkaç resim
biraz ayrılık...
ne ki yüreğimde bu bulut kümeleri
yurdumda yurtsuz
yurdumda yurtsuz
yiter ışık...
(...)
savruk bir yürekle kalırım gecede kan kan
takalar çömelir uykularına balıkların
uzak sevinçlere savrulurken bin özlem
yinede bırakmaz hayatı avuçlarım....
şiirlerini kendi ağzından dinleyince büyüsü bozulan şairdir ancak edebiyatı gereği güzelliğini yitirmeyen şairdir. kendi yazdıklarını kendisi bile çirkinleştiremez. sevgisi daim şairlerdendir yılmaz odabaşı, adı yılmaz kendi yılmazdır. feridesi vardır bir de şarkısı beyaz.
kültür bakanlığı'nın essen'de düzenleyeceği türkçe- almanca okuma etkinliklerini gitmeyi reddeden ve gönüllerdeki yerini daha da genişleten edebi şahsiyet.
reddetmesinin nedeni olarak sunu söylemiştir: türkiye'nin iç barışı saglanmadan, ötekileştirilmiş yurttaşlar ve yazı adamlarından özür dilenmeden bu ülkenin yüzünü çağdaş dünyaya dönemeyeceğini belirtmiştir.
ayrıca odabaşı sunu da söylemiştir: kültür bakanlığı'nın biletiyle bir yerlere gitmeyi reddediyorum. bunun sabahattin ali'den musa anter'e, can yücel'den aziz nesin'e sürdürülen bir linç kültürene karşı bir vefa ve geleneği bozmayan bir duruş olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
o bir yenik serçeydi sıkılınca ağlamaya çıkardı.
sonra da çift çıkardık; kar yağardı, biz dinlemez, çıkardık!
o kentte bütün sokaklar biz yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı,
insanlar dar yapılmıştı, biz çıkardık!
kar durmazdı, üşüşürdü saçlarına ve hep bir şeylere ağlardı o karlı havalarda
avurtlarına çarpan kar taneleri,
gözyaşlarının sıcaklığına çarpar erirdi
erirdi...biz yanyana, yana yana! yana yana...
o bir yenik serçeydi sıkılınca ağlamaya çıkardı
ben yürüsem bütün yollar ona çıkardı...
yazdığı şiirler ve romanlarıyla gönüllerde taht kurmuş şair,yazar,abi...
biri için: (bkz: şarkısı beyaz)
geldiği zor şartlara rağmen kendini ve sanatını ayırıca edebiyat dünyasına kabül ettirmiştir.
kim derdi ki be üstad istanbuldan çıkarken alıcağın olsun be bizans diyeceğini
ama döndün sen artık kollarında çiçeklerle sevdiğin ülkene...
kuşlarmıydı benimydim ölen gerçekten
yoruldum her sabah yeni bir kuşu kaybetmekten
kuşlarım vuruldu çoktan kimsesiz kaldım
diyen şair,yazar,tc devleti tarafından sayısız kez yargılanan hüküm giyen amed'li
şarkısı beyaz romanıyla yüreğimde büyük yer eden,dili akıcı kelimelerle harflerle oynaıyı seven
kendine benim için bir gül(ü)ver diyen.
okunduğunda şiir böyle yazılır dedirten ;seçtiği kelimeler ve cümlelerle insanların ruhuna dokunmayı bilen , kısaca okunası ve sevilesi bir şair ,yaşanılası bir deneyim Yılmaz Odabaşı..
şafak keya'da çıplaktıyı okumadan hakkında "pkk yandaşı", "kürt milliyetçisi" diye atılıp tutulan yazardır. üç beş şiirini okuyarak anlamaya çalışanlar cezmi ersöz okusun daha iyi.
"bakarsın bütün çocukları susmuş yeryüzünün
ayak sesleri duyulur
sen koyverme kendini
ölümün ötesi bir puslu yoldur"
bakarsın ölüm bir öpüştür, gelir
tadarsın
adın rüzgarda kalır."
Nehirler karışır, çağıldar gözlerinde
o nehirler benim nehirlerimdir
aşk
ki azar azar benim yerimdir
üşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam
gözlerin ey yar benim evimdir
/ vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten
caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında
ağlayacağım! /
iyi ki bu sestesin
dünyayı ısıtan nefestesin
bir haydut gibi gezinirim kapında
kalbimde tutuşan ateştesin...
rüzgarlar savrulur, uğuldar gözlerinde
o rüzgarlar benim rüzgarlarımdır
aşk
ki azar azar benim yerimdir
suskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam
gözlerin ey yar benim evimdir
iyi ki bu düştesin
her sabah ışıyan güneştesin
iyi ki yoksuluz bulutlar gibi
soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi
/ vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten
caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında
ağlayacağım! /
dizelerini beynime sokup, tepetaklak zamanın ortasına bedenimi bırakıp, arkamdan bir el bile sallamadan gitmiş, her gittiği yerde onunla olduğumu bilmemiş, Saray Cezaevi' nde yatarken hep gidip konuşmak istediğim, "ne derim ki şimdi tutulup kalırım" diye o zamanlar kendimce saçma sapan düşündüğüm, içimi sızlatan, yarama tuz bastıran, acımı sevdiren, kelimelerine aşık olduğum, gözleri bir ömür adam...
(herkesin bir feride'si vardır bilmez miyim
herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı
herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim
bir de kimsesizliği......)
feride gibi destansı bir şiir yazmayı başaran şairdir. ve şiirinde bir aşkı işlemenin yanı sıra dönemin acımasızlığından, erotizme kadar çok geniş bir anlatımı kullanmıştır.