"(...)
su olmadınız kuruyan ırmaklara
iskemle olmadınız öyle yorgun oturacaklara
üye olsanız ne çıkar derneklere
memur olsanız ne çıkar devletlere
okur olsanız ne çıkar şiirlere
evet, okur olsanız ne çıkar şiirlere"
Kanatlanır, kanatılır bütün boşluklar.
Aynalar her gün bir başka yalan söyler
ve kalınır geride çizilmiş hayatlardan,
geride yağmurlardan ve çığlıklardan.
Herkes çizer boşluğunu…
Her aşk başlarken pembe,
ayrılıkta rengi siyah yalnızlığın…
Herkes arar pembesini.
Oysa kendinden ötesi yoktur;
kimse sevmez yalnızlıkta gölgesini…
Herkes sever doğumunu;
kim sever ölümünü?
Herkes sever doğrusunu;
kim sever yanlışını?
Herkes susar ayıbını.
Herkes susar ayıbını…
Herkes bilir gitmesini.
Bir zaman öğrenirsin
gideni sırtından öpmesini
Herkes yaşar hasretini…
Herkes geçer gençliğini
Herkes…Buğusunda anıların
yitirir kekliğini…
Herkes yaşamakla suçlu,
aşkıyla hükümlüdür;
herkes doğarken ölümlüdür.
Yitirdiğin her şeyde kazandığın bir şey vardır,
Kazandığın her şeyde biraz yitirdiklerin.
Bu yüzden birileri ısınıp dururken dinmez üşümelerin.
Hayat karşına nasıl çıkarsa çıksın,
Seni ne kadar yıpratırsa yıpratsın sakın vazgeçme....
Ve unutma;
Eğer hayallerin olmazsa bir gün başkasının hayali olamazsın!
Her şey; bir sokak çocuğunun elini cebine sokabildiği kadar boş.
Öznesi olmayan cümleler gibi değersiz.
Ve senin "Naber" soruna, "iyilik" dediğim kadar yalan...
ne zaman adını duysam aklıma hep reşo - TALAN iklimi adlı destanı gelir. harbiden destan ama. grup yorum da bestelemişti.
sen istediğin kadar ülkeyi terk et, şiirlerin bu toprakları bırakır mı sandın üstad.
Reşo(Talan iklimi)
Sosyal eşkiyalar halkları için bir Napolyon ya da
Bismark`tan daha önemliydiler va haklarında
özlem dolu, gurur dolu türküler yakıldı...
E.J.Hobsbown
SUNU:
Soru taşırım sabaha
Dallar da ağarır
Dutlar dökülür toprağa
Soru taşırım sabaha
Girmeyin bu bahçelere dilinizde şarkılar yalan
Bir yanlışlık büyüyor ayak seslerinizle
Örtmeyin soykırımları benim coğrafyam talan
Günlerdir haritalarda bir yanlışlık olduğunu söylüyorum
Bu ses de gürleşir bir gün, biliyorum
Bir rüzgar vurup geçiyor sesimin yalımına
Duyulmuyorum...
Sevdanın özeti dağ
Diyeti hüküm
Günlerdir haritalarda bir yanlışlık olduğunu söylüyorum
Göğsünde yer aç dağlım, karalım
K o n a k l a m a k i s t i y o r u m . . . I
Kendini tekrarlayan bir çıplaklıktı Reso
Bir başka adı da en uzun eyvah
Her akşam sırtını dayayıp Botan Dağı`na Were hay lo hay lo hay loo
Zor
Reso
Kara yazılı bir kara adam
Alnında talan iklimi dağlım, karalım
Mezar başlarında unutup nefesini
Bin isyana dağıtmıştır sesini
Sükut ikrardan
Konuşmaz...
Ve toprağa hınçla basarak geçer
Sarsarak geçer, sararak, sarılarak
Rahminde bin bereket susan ne varsa öperek geçer
Sesi de
Sevdası da yankısız...
(Cebinde Kore harbinden terhis belgesi
Ve Dersim`de asılan babadan yadigar kösteği...)
Zor
Reso
Geçkin bir meyva gibi
Büyümüş de dalında
Dalında yalnızlığı
Dalında dağ çiçekleri
Bir de namlulara sürülmüş mermi çekirdekleri...
II
-Bu dağların mağrur duruşu bizim
Suyun ve toprağın öte kıyısı ötelerin
Ve ötekinindir...
Kılıç kuşananın derdi Reso
Ve yürürdü
Y o l g i d e n i n d i r . . .
III
Kendini tekrarlayan bir çıplaklıktı Reso
Kendini tekrarlayan çirkin besmele
Uçsuz bucaksız bir direnmeydi
Ve dipsiz bir ağıttı kendi sesinde
Yoklaşan metre metre loooo çıkardı ağzından
Sonrası çapraz fişeklik ve duman
Sonrası vay babo ya da he kurban
V
Kentlerde az konuşan hakimler
Ve gözlükleri siyah çerçeveli katipler, mübaşirler
Gıyabında vur emri verdi
Vur emri dört ovaya ihzar edildi
Reso, her gün batanda Botan Dağı`nda Tekmiiil derdi, Kardaş, destursuz, tekmilsiz giremez bu dağlara
Jendirme cemseleri !..
Ve üç el ateşlerdi mavzerini
IV
Düzlükte
Kuşatır köyleri Jendirma cemseleri
Himayesinde dağlı, karalı sevinçler
Murdar olan düşler
Kapaklanırlar toprağa vurulan atlar gibi
iri gözleri ve iri sabırlarıyla
Eleriyle itip yüzlerine konan sinekleri
Kalkarlar
Şalvarlarında toz ve ..k lekeleri
Daha
Kendini tekrarlar çirkin besmele...
VII
Başına ve Jandarma noktalarına: .............................
.......................
....... Vatandaş himayesindedir devletin...
Vatandaş
himayesindedir
Eylül ayı
Ve Berivan`ın çeyiz bohçası
Katliam provaları
Talan
Ve Newroz
Himayesinde
Reso`nun gerilimi zulmü beş geçer
Çeyrek çılgınlık ve tam tekmil isyan Himaye dedi
Neresindedir ?..
E ş k i y a a ş k ı n a !..
Zor
Reso
Kendi gerçeğinde,
Umutlu, Müthiş !
Coğrafyasında dar
Reso ki bir çınardır
içinden kanar...
Benzemez büyümeyi bilmeyene
Gürleşip kendi sesinde
Büyümeyene
/isyanın özeti dağ
Diyeti ölüm.../
Kendini tekrarlayan çirkin besmele
VIII
Halk, yankıdır ovalardan
Dağ düzlükleri ve patikalardan:
-Reso Reso zor Reso
Düşsüzü düşe getir
Doğruyu söze getir
Yangın ol şu dağlarda
Eğriyi düze getir
Getir !
E ş k i y a a ş k ı n a !..
Reso: -Bu dağların eteğinde yolcu yollanır
Doru atlar bozkırlarda şahlanır
Çok sürmez buralarda mavzer sesleri
Dönerim
Özlemim ayaklanır
Kuşlarım kanatlanır...
IX
Ve kadınlar
Yollara
Sulara döktü sesini:
-Reso dağların piri
Düze inmez kederi
Yol yokuş, yolcu çıplak
Bilinmez mi nedeni
Boğdular sesimizi
al getir
Yüreklerimizde kuş ölüleri
X
Reso:
-Sormayın şu dünyaya yalan gelir, talan gideriz
Sormayın
Bilmem...
Esmer yürekli oğluysam hıçkıran toprağımın
isyanım ölümle yazılır alnıma kirvem...
Ülkem, tütünle isladim türkülerimi
Oğlunum
Çölde susan bir ağaçtım köklerime aktardım seni
Oğlunum ya
Su yolunda kırılmış su testisi bil beni
(Bu dağların düzlüğü mayın iklimi
Doruğu talan
Unutur sonra bir türküde eşgalini her akşam:
`Gelini de gelini Kürdün gelini
Namussuza vermez vermez elini`)
XI
(ARA YORUM)
Düzdekiler:
-Dağlara bırak sesini
Kürt Reso, önce doğur kendini
Çıkar at bu bozgunu toprağından kirli bir mendil gibi
Donat kendini / Kirlenen çokluktan ayır
Yüzsüze, soysuza bırakma iklimini
Bin talan, oyyy talan iklimini !..
Önümüzde kan sıçramış tandır ekmeği
Önümüzde Kürt kızları
Dağlı kısraklar, muskalar
Ve ziyaret iplikleri
/Ö n l e r i n d e :
S o y k ı r ı m e s k i z l e r i . . ./
XII
(O, çağına ters düşüyor
Çünkü töresi de, iklimi de çağına ters düşüyor
Reso`ya kalsa düşmeyecek
Belki...)
Daha
Tanrıya susar Reso
Bilmez ki dinleri bile yoktur tanrıların
Önce öksüz çocuklukları / sonra öksüz çocukları
Ve çoktan beri
Kan kokar Kürt çocuklarının ninnileri
Vay !..
Kıblesiz isyan
Rotasız ömür
Vay !..
Duru hava
Açık yürek
Koyu yalnızlık...
XIII
Korkusu ne günden ne geceden Reso`nun
Ö l ü m d e n . . .
Yaşamak uzak,, yakın ölüm bu eşkiya aşklara
Reso gider, Seho çıkar dağlara
idris çıkar
Koçero ya da
Önceleri bu dağlara bel verenler
Seslerini buralarda koyup, gittiler...
Ağaç köklerine bulaşmış ağıtları
Daha
Yetimdir atları, avratları ve silahları
(Reso`ydu ya yine etten, kemikten
Bakardı, ürkerdi dipsiz ölümden)
Ölürsem derdi
Büyük bir meydanda ölmeliyim
Büyük ateşler yakarak
Ve kendim kadar kolay şarkılar bırakarak
Ölmeden doru atlar, diri kadınlar sevmeliyim...
XIV
Her eşkiya ecelsiz ölür elbet
Belki okunmaz bile künyesi
Reso acıları takışır
isyanlara yaraşır
isyanı zor gelende
Halaylara karışır
Halaylar Reso`ya karışmaz...
Dağlara kalır da Reso
dağlar Reso`ya kalmaz
/isyanın özeti dağ
Diyeti ölüm../
XV
Elbet bir sabah sevdası pusuya düşer sessizce
Mavzeri yere
Zor Reso
Kolay ölüm
Ömrü bir seher yeline
Süngüler ve sinekler kalır
Eşkiya aşklarda savrulan yüreğine
XVI
Çünkü ölüm
Bir fişeklikte değil
Bir mermideydi
Bir sünğüde
Gecede
Zamansız
Yanıtsız
Ve kahpe
Kalan:
Teli kırık saz
Yarım kalan söz...
XVII
Her talan iklimi elbet
Kendi talan Reso`sunu doğurur
Ve boğar kendi talanında yine
XVIII
(KORO)
Harman sonu
Terle yıkanır bozkır
Kalan
Saman çöpleri
Ve yağmur...
Biz ne zorlu yangınlar ve yiğit kadınlar gördük
Yangınlar:
Yaktılar
Kırdılar
Ve bıraktılar
Sesimizi sessizliğe gömdük
Bozkırın, dağın ve zorun kadını kadın-lar
Soframıza aş taşıdılar
Yılan gibi kıvrılıp yün yataklarda
Sevişip terlediler / yaban gülü koktular
Biz ne güzel kadınlar gördük
Süzülüp imbiğinden zamanın
Beraber yırttık kirini sabrın / beraber
And olsun
Yırtacağız kahrını da karanın ve karanlığın
Töreye, toprağa, suya ve aşka
And...
Biz ne yangınlar, büyük pusular
Ve ne güzel çocuklar gördük...
" Kendini bıçak gibi ışıldayan yeni güne bağışla.
Yürü, arkana bakma ama umursa,
Bazen anılara en çok yakışan elbise,
Birkaç damla göz yaşıdır unutma. "
Biz sesinden başka sokağı
Düşünden başka vatanı olmayanlar
Biz yağmurlarda şemsiyesiz yıkananlar
Yakılanlar, yakınanlar
Biz lanetli kişiler, ötekiler
Biz türkü söyleyenler!
Biz sürgünler, kefensizler
Biz aylak günlerin upuzun şarkıları.
''yağmurdan önce biz
bütün çılgınlıkları bir bir bölüştük.
bir bir türküleri, telâşlı koşuşları; silahları, tabuları, ayrılıkları..
çoğaltıp yalnızlığımızı feodal tekkelerde,
ellerimizin üstünde bir el bile yokken bölüştük vuruşları.
sonra geceydi ve yalnızdık: çoğalttık susuşları...
yağmura yağdığımız geceye çarptık; geceye hiçbir şey olmadı,
ama biz paramparçaydık!
Geliyormuşum;
pencerelerde yaz
ve bileklerimde bayat bir intihar
Oysa ölünecek bir şey yokmuş,
gidince sen,
yaşanacak bir şey olmadığı kadar.
"
Yılmaz Odabaşı, Bileklerimde Bayat Bir intihar