bir insanin filmleri bu kadarmi etkileyici olur dedirten ünlü unutulmaz aktör. hele o umut filmi yokmu? önünde saygiyla egiliyorum, topragin bol olsun.
herşeye,herkese rağmen büyük sanatçı ve düşünce adamı.sinemaya adanada kent kent film tanıtmak amacıyla afiş taşıyarak başlayan daha sonra istanbula transfer olan ve sinemada bebek yüzlü diye tabir edilen aktörlerin (bkz: ayhan ışık) kol gezdiği dönemde sinemada ilk defa çirkin birinin başrol oyuncusu olark tabuları yıktığı ve kendi çirkinliği ile de dalga geçebilen bir zattır.
senaryosunu kendi yazdığı bir filmden replik:
+eee sen neyapacaksın peki?
y.g:ben de sinemaya girer yılmaz güney rolünde oynarım.
+hadi lan sen onun kadar çirkinmisin?
bir yönetmen, senarist ve oyuncu.
ülke gerçeklerini filmlerinde ustalıkla işlediğini biliyoruz. asla inkar edilemeyen bir başka şey ise bir sanatçının yapması gerekenin bu olduğudur. tarık akan ın bir kitabı var anne kafamda bit var adında. o ktabın son kısmında yol filminin küçük bir hikayesini anlatır tarık akan. sadece onu okuduktan bile sonra yol filminin neleri anlattığını anlayabilrsiniz.
"ben vatanımdan uzakta çok yaşayamam" demiş ve gerçekten de çok fazla yaşamamış kişidir. çalkantılı dönemin en önemli sanatçılarındandır. duruşundan ne olursa ödün vermemiş, yapmak istediğini neyse onu yapmıştır. ha şimdi bir vatandaşlığa kazandırma furyasında adı geçiyor. nazım hikmet ile yılmaz güney gibi uluslar arası sanatçıların zaten buna ihtiyacı yoktur. haydi diyelim ki buna iyi tarafından bakalım, iktidar bazı şeylere bakış açısını değiştirdi diyelim. o zaman haydi liselerde umut u gösterelim, yüksek seslerde nazım şiirleri okuyalım. sözde nazımı, yılmazı kabullenipte özde onları reddetmek benim için 3-5 kafası karışık solcumsunun oyuna göz dikmekten başka birşey değildir.
ayrıca yılmaz güney çirkin kral diye anılmaktadır ancak gördüğüm en karizmatik insanlardan biridir kendisi.
nazım hikmetle aynı haksız muameleye maruz kalmış sinemacı. ne nazım ne de sen bunu hak ettin yılmaz abi. vatandaşlıktan çıkarmak basit ama gönüllerden,zihinlerden çıkarmak imkansız.
Onlar. Zulmün ve vahşetin, inancı ve insan onurunu yokedeceğini sanan onlar, tarihin şaşmaz akışı önünde durabilecekler mi? Duramayacaklar. Bu kan ve zulüm yenilecek bir gün. * (Yılmaz Güney'in Sanık adlı romanından bir alıntı. )
filmlerine kendi yorumunu katmamış sadece yaşayanların gözünden anlatmış bir yönetmen ve de oyuncudur.umut filmi gerçekten yoksul insanı en iyi anlatan filmler arasındadır.bunca özelliğinin yanında ibrahim tatlısesin özendiği insandır.öyleki filmlerindeki boynunu bükme olayını yılmaz güneyden araklamıştır.
"bir sanatçı olarak "yılmaz güney" diye bilinirim. asıl adım yılmaz pütün'dür. adım, zorluklar karşısında eğilmez, umutsuzluğa kapılmaz, yılgınlığa düşmez ve başeğmez anlamına gelir. soyadım pütün ise, bir dağ meyvesinin kırılmaz çekirdeği demektir."
kendisi cannes film festivalinde, yol filmi ile altın palmiye ödülü almış olup, sadece eli silah tutan mükemmel bir solcu değil dünyanın tanıdığı ünlü bir yönetmendir. yani yürürken sakız çiğneyemeyen kimi mal internet kullanıcılarının aksine iki işi bir arada yapabilecek yetenektedir bu yılmaz.
ayrıca, eşi için "sen cezaevindeyken biliyor musun ki kimlerle yatıp kalkıyor ?" diyen yavşak savcıyı öldürmesi; onu katil değil onurlu bir insan yapar.
savcı katili. devrimcilik kılığında, sosyalist romantizm sayesinde prim yapmış, filmleri uzun süre yasak olduğu için merak içinde ve bir o kadar gizlilik içinde izlenmiş, sosyalist düşüncenin kapitalist çarklarına öldükten sonra iyi malzeme olup güzel karlar ettirmiş, türkiyenin güzel insaları adına aynı ülkenin insanlarını katletmekten geri durmamış katil.
Gerçek adını, mesela Cüneyt Arkın'ın gerçek adından daha fazla kişinin bildiği popüler simge. Hatta Met-Üst'tü sanırım, o gerçek ada birkaç da şiir yazmıştı. "Sinemacı kişiliği/solcu kişiliği" gibi denyo bir tartışmaya şöyle bir şeyler yazmıştı;
"Yılmaz Güney bir pütündür, bölünemez".
Ne kadar saçma şeyler söyleniyor yahu. Adamın ciddi ciddi eleştirilecek pek çok yönü var(bana göre feodal zihniyeti bunun başında gelir) ama kimse o yönle(rle) ilgili tek kelam etmiyor. Tabii ki eleştiri yapmak ciddi bir iştir, konuya hakim olmak gerekir. Kulaktan dolma bilgilerle en en fazla kulak kiri atılır insanların üzerine. O da kolay çıkan bir lekedir, biraz temiz su yeterli. Bugün de istanbul'da bir güzel yağdı rahmet ki sorma gitsin. Elimizde yeterince temiz su var.
Kariyerinin en parlak döneminde evinde devrimcileri saklayacak, böyle bir risk alacak kadar "sahte" devrimci.
Feodal yönleri, kimi fikirleri tartışılabilir hiç sorun değil ama bir insana hayatını adadığı, şöhretini, parasını, yaşamını adadığı yolda sahte demek ciddi cüret ister. Bu kadar kolay değildir.
nedense bir türlü içimin ısınmadığı, sahte devrimci.
sırf isyankar diye, protest diye bu adamın sevildiğini düşünüyorum. filmlerini de izledim ve ödül alacak kapasitede filmler de değil. ama o yıllarda yeşilçam gerizekalı projelerle uğraşırken, bu kişi en azından toplumsal meselelere yanlı da yaklaşsa değinmiş. benim için tek artısı da bu zaten.
ölüm yıldönümünde saygıyla anılmayı hakeden büyük sinema sanatçısı. devrimci olduğu için değil; sırf memleketin en büyük jönlerinden biriyken inancı ugruna herşeyi elinin tersiyle itmesinden dolayı.
ilk suçu(!) henüz ünlü olmadan önce bir dergiye gönderdiği kısa hikaye çalışmasında, işçi kızın "herkes eşit olsa dünya cennet gibi olurdu" sözü nedeniyle komunizm propagandası yapmak oldu. 1,5 yıl cezaevinde yattı.
--spoiler--
topraksız bir köylünün çocuğu olarak dünyaya geldim. babam zaza kürdü, annem kurmanc kürdü. halkım için en iyi yolun bilimsel sosyalizmden geçtiğine inanıyorum. ama yine de sosyalistim diyemem. sosyalizm çırağıyım sadece. öğrenmeye devam edeceğim ama safım belli. sosyalizm çırağı bir sinemacıyım.
--spoiler--
demiştir kendini savunurken hakim karşısında. mahir çayan ve arkadaşlarına yardım yataklıktan 3,5 yıl ceza yiyeceği mahkemede de hakimin bir sorusuna,
--spoiler--
ben türkiye halkları için yüreğini ortaya koyan insanlara yardım etmeye devam edeceğim.
--spoiler--
sefa mutlu'nun katili, medya(mız)ın en büyük yalanlarındandır..
turkiye'de bilhassa basın ve san'at dünyasında bir isim ortaya atılır ve o isim bir müddet sonra şişirilerek şöhret haline getirilir. her şöhretin bir bedeli vardır. bu bedel ikibinli yıllarda her ne kadar "başka yollarla" ödeniyorsa da 1960' ların türkiye'sinde durum değişiktir. yeni şöhret kendini şöhret yapanların fikir ve emellerine birinci dereceden hizmet etmekle yükümlüdür. hele ki bu şöhret de, aynı fikirleri savunuyorsa ondan daha büyük şair, ondan daha büyük romancı, ondan daha büyük tiyatrocu ve sinemacı yoktur (bkz: orhan pamuk).. işte yılmaz güney denen bu kızıl katil de 60'lı yıllardan itibaren bu metodlarla şöhret edilenlerden birisidir. yılmaz güney malum metodlarla, malum basın organları tarafından bir efsane haline getirilmek istenirken, onun bilinen fikri yapısı türk milleti tarafından farkedilmişti.. zaten o' da bunu saklama gereği hissetmedi. 1970' li yıllarda, yani komunistlerin teoriden pratiğe geçtikleri kızıl günlerde yılmaz güney' de yoldaşlarından geri kalmamış ve bu eylemlerinden dolayı türk mahkemelerince yargılanmaktan kurtulamamıştır. gerçi sıkıyönetim mahkemesinden kurtarmıştır yakasını ama türk milleti tarafından lanetlenmiştir. yumurtalık hakimi sefa mutlu' yu vurması ise bu laneti perçinlemiştir..
yilmaz guney, sefa mutlu adlı bu hakimin katili olarak cezasını çekerken hapishanede de boş durmamış, komunizmi ve kürtçülüğü destekleyen gazete ve dergilere yazılar yazmaktan geri kalmamıştır. bu suçlardan dolayı mahkemesi sürerken 1981 yılında elini kolunu sallaya sallaya, çocuğu ve ikinci karısını da alarak yurtdışına çıkmıştır. yımaz güney cezaevinde iken onu şöhret eden malum basın ve çevreler boş durmamış, bu adi kızıl katilin hapishane hayatı "pehlivan tefrikaları" gibi çarşaf çarşaf gazetelere basılarak sahte bir kahraman oluşturulmuştur.. ve malum kızıl medya o günden bu güne hızını hiç mi hiç kesmemiş, bu sahte kahramanı gündemden indirmemiştir.. hala bile bu soysuz büyük bir san'atçı gibi televizyonlarda arz-ı endam ettirilmektedir.
her zaman "yol" unu bulan yilmaz guney, yurt dışında servet edinmenin de yolunu bulmuş ve ömrünü kapitalistlerle, kara para kazananlarla mücadeleye adayan (!) bu büyük san'atçı (!) o yıllarda bile özel uçaklarla seyahet edecek kadar servet sahibi olmuştur. her toplulukta hain, dolandırıcı, kaçakçı bulunabilir. ama bunlar şöhret edilmezler. bu da ülkemizin tezatlarından biri olsa gerek.
1979 Locarno Film Festivali-Altın Leopar, 1979 Antwerp Film Festivali Büyük Ödülü, 1979 Berlin Film Festivali-Uluslararası Protestan Film Jürisi Ödülü, Katolik Film Organizasyonu Ödülü, 1979 SiYAD Ödülleri, 1980 Londra Film Festivali BFI Ödülü, 1980 Valencia Film Festivali Büyük Ödülü ve 1980 Belçika Film Festivali Büyük Ödülü alan 'Sürü',
-2. Adana Altın Koza Film Şenliği'nde en iyi yönetmen, senaryo erkek oyuncu ödülü ile Grenoble Film Şenliği Şeçiciler Kurul Özel Ödülü'nü hak eden 'Umut'
-1975 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En iyi Senaryo Ödülü alan 'Endişe',
-Uluslararası 30. Berlin Film Şenliği'nde En iyi Senaryo Jüri Özel Ödülü'ne layık görülen 'Düşman',
-1971 Adana Altın Koza Film Festivali'nde En iyi 3. Film olan 'Ağıt',
-1975 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin En iyi 3. Filmi 'Zavallılar',
-1975 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En iyi 2. Film seçilen 'Arkadaş',
-1982 Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye Ödülü alan 'Yol'.
Bunun yanında, 'Duvar', 'Seyithan' ve 'Aç Kurtlar' da arşive kazandırılan filmlerininde devlet arşivine girdiği ustadır..
Filmler, alt yazı hazırlanarak çeşitli ulusal ve uluslararası festivallere gönderilecek ve buralarda Türkiye'yi temsil edecektir.
ayrıca baş rolünü oynadığı 104 filmin kayıptır.
Fatoş Güney'de: "Biz ancak 11 tanesinin negatiflerini bizimle birlikte yurt dışına çıkarabilmiştik. Onun için sadece onlar hayatta kalabildi. Diğerleri, biliyorsunuz 12 Eylül döneminde toplattırıldı ve yok edildi. Bugüne kadar da bunun hesabını kimse ne sordu ne verebildi" diyerek gerekli göndermeleri yapmıştır.
kendisine ait 104 filmin 12 eylül döneminde imha edildiği, sadece 11 tanesinin elde bulunduğu gibi acı bir gerçek karşısında tekrar rahmetle yad ettiğimiz ölümsüz yönetmen. hala birileri kürtçe şarkı, kaset, filmler yasaklanmadı der en çok buna yanarım, alın size kürt kültürünün imhası. her gün tvlerde boy boy kemal sunal filmleri verilirken yılmaz güney'in bu elde kalan 11 filmi ancak 2008 de bakanlığın arşivine girmiştir.