kimileri hikayelerinde kadınlarla dalga geçtiğini düşünebilir, ama ben daha farklı bir açıdan bakıyorum. Hikayelerinde erkeklerin beyinlerinden geçenleri çok güzel yansıtmış. Erkeklerin istekleri, beklentileri ve kadınlara uyguladıkları taktikleri çok güzel sunmuş. Bu nedenle, erkekleri daha iyi tanımak isteyen hanımların okumasını tavsiye ederim. Şahsen ben sayesinde erkekler konusunda çok bilinçlendim. teşekkürler otisabi..
Resmi inernet sitesinde kendisini şöyle anlatmıştır,
--spoiler--
1964 yılında Artvin'de ikiz kardeşim Sedat ile birlikte doğdum, 12 yaşında bir kaza ikimizi ayırdıktan sonra hep resim çizdim, karikatür çizdim. 1982 yılında çok istediğim Mimar Sinan Üniversitesi'ne girdim. Gırgır, Dıgıl, Avni dergilerinde karikatürlerim yayınlandı. 1990 yilinda Pişmiş Kelle mizah dergisinde çizmeye başladım. Karikatürlerin yanısıra "Otisabi" adlı bir köşe yazıyordum. Engin Ergönültaş'ın destegi ile "Başımdan Geçti Bunlar" adlı hikayeleri çizdim. Yeni Yüzyıl gazetesinde grafikerlik yaparken bilgisayar girdi hayatıma, FreeHand ve Adobe Photoshop ile illustrasyonlar, haritalar, logolar, grafikler yaptım. Turkcell, Castrol, Coca-Cola gibi firmalara illustrasyonlar çizdim. Milliyet gazetesinin internet sitesine Flash animasyonlar hazırladım. 2002- 2006 yılları arasında Penguen dergisine Otisabi hikayeleri çizdim. 1999-2009 yılları arası Milliyet gazetesinin grafik servisini yönettim.
Halen Uykusuz mizah dergisinde Otisabi hikayelerini yazıp çiziyor ayrıca serbest grafikerlik yapıyor ve illüstrasyon çiziyorum.
--spoiler--
Bir röportajında ise şunları söylemiştir;
-Biz sizin Uykusuzda tekrar çizmeye basladioinizi öoendik. Bilmeyenler için uykusuz dergisinde Otisabiyi çizen Yilmaz Aslantürk kimdir sorusunu cevaplar misiniz?
Yılmaz ASLANTÜRK: M.S.Ü mezunuyum, Pismis Kelle'de tasarladiğim Otisabi adli karakteri simdi de Uykusuz'da çiziyorum. Ayni zamanda Milliyet gazetesinin grafik servisini yönetiyorum. Reklam ajanslari için illüstrasyonlar çiziyorum, Flash animasyonlar yapiyorum.
-Bu yil içinde Parantez yayinevinden bir Otisabi albümü çikmisti. Otisabi kendi çevresinde pek popüler olmayan ama firsatlari hiçbir zaman kaçirmayan bir ağabeyimiz. Otisabinin hikayesi ne?
Yılmaz ASLANTÜRK: Otisabi'yi 90'li yillarda Pismis Kelle'de çizmeye basladiğimda basimdan geçen ilginç olaylari hikayelestiriyordum. Bunlar bekar öğrenci evlerinde yasanan seylerdi yani kirayi paylasmak için birlikte yasamaya mecbur kalmak, eve kiz arkadasi getirmek, getirmeye ikna etmek, ev sahibiyle basa çikmak ve Istanbulda yasamaya çalismakti. Ama genç bir erkeğin en önemli sorunu libidosunu doyurmakti. Otisabi hikayeleri böyle çikti. Penguen'de çizdiğim hikayelerdeki Otisabi portresi daha deoğismisti. Otisabi artik yalniz yasayabilecek kadar para kazanabiliyor ve plazadaki isine otomobiliyle gidip geliyordu.
Otisabi hikayelerini diğer çizgi romanlardan farkli kilabilmek için "iyi" bir karakter olmasini istemedim. Insanlarin içindeki küçük hesaplari, entrikalari Otisabi karakteri ile yüzlerine vurarak biraz rahatsiz etmek istedim.
-Yilmaz Aslantürk denildiğinde hemen Otisabi geliyor akla. Ama siz Otisabiye pek uzun hikayeler çizmediniz. Neden biz çizginizle uzun bir hikaye okumadik, yada uzun uzun çizeceğiniz bir çizgi roman kahramani göremedik de haftalik dergide tek sayfaya sikistik Otisabi okuru olarak.
Yılmaz ASLANTÜRK: Okuyucular "devami haftaya" hikayelerini okumaya pek istekli değiller. Hatta bundan emin olmak için önce sayfanin sonuna bakiyor eğer "son" yazmiyorsa baslamiyor bile. Yani düzenli okuyucu olmaya çekiniyorlar. Aldiği dergiden her an vazgeçebilirler. Tek sayfada baslayip biten hikayeler çizmemin nedeni bundandir. Okunmayan hikaye çizmek istemediğimdendir kisaca. Bir albüm için uzun hikaye çizmek ise ülkemiz sartlarinda hiç kolay değil. Bir yil çalisip 45 - 50 sayfalik bir çizgi roman karsiliği alacağiniz para ile bir aylik ev kiranizi dahi ödeyemezsiniz.
-Derginin adi Uykusuz olunca kuruculari açiklama yaptilar Biz hep son dakikada o gece uyumadan çiziyoruz o yüzden Uykusuz dediler. Siz de ben bu grubun disindayim, ben uykusuz kalamam dediniz. Türkiyede haftalik dergilerin çizerleri hep en son dakikaya kadar bekliyorlar. Güncel olmasa da konulari son dakikayi bekliyorlar. Bu bir gereklilik mi? Son dakikadan önce çizilemez mi?
Yılmaz ASLANTÜRK:Elbette çizilebilir, ama dergide olup sabahlayarak çizmek bir sosyal durumdur, paylasimdir. Uykusuz kalinca direnciniz kirilir, bilinç altiniz dökülür ortaya, normalde hiç gülmeyeceoiniz en absürd hikayeler anlatilir, espriler yapilir ve buna gülünür. Ben Pismis Kelle'de alti yil boyunca haftada üç gün sabahladim. Hayatimin en güzel en eolenceli geceleriydi. Ancak simdi yasim gereoi bünyem sabahlamayi kaldirmiyor. Enerjimi baska sabahlamalara sakliyorum *
-Peki siz dergi baskiya girmeden ne kadar zaman önce çiziyorsunuz da uykusuz kalmiyorsunuz?
Yılmaz ASLANTÜRK: Kursun kalem için iki gece, iki gece de çinileme ve balon yazilari sürüyor, birkaç saatlik boyamanin ardindan bitiyor. Dergi basilmadan bir gün önce hikayemi teslim etmis oluyorum.
-Bir de gazete bayilerinin raflari var tabi. Dergi sayisi artiyor, ama okur sayisi ayni hizla artmiyor. Siz bir çizer olarak ara sira bayiye uorayip Nerede bu okur? diye etrafiniza bakiyor musunuz?
Yılmaz ASLANTÜRK: Ülkemizde insanlar otuzlu yaslarina geldiklerinde mizah dergisi okumayi birakiyorlar. Sevindirici olan ise yeni gelen nesil mizah dergisi almaya basliyor. Ama hitap ettioimiz bu yas grubunu hedef alan baskalari da var. Gazete bayiine gittioinizde ayni konuda çikmis onlarca dergi görebiliyorsunuz. Sadece basin deoil dioer sektörler de bu yas grubundakilere cazip gelecek bir sürü sey tasarlayip üretiyorlar, elektronik aletler, giysiler, bilgisayarlar, mp3 çalarlar. Biz de bu kadar isiltili oyuncaklarin arasinda üçüncü hamur kaoida basilmis bir sey satmaya çalisiyoruz.
-Haftalik mizah dergisinde çizmek güzel bir sey olsa gerek. Özellikle belediye otobüslerinde ve sehir hatlari vapurlarinda epey okurunuz yolculuk ediyor. Hiç çizdioiniz bir dergiyi elinde okurken gördüoünüz birisine Iste o Otisabiyi ben çiziyorum dediniz mi?
Yılmaz ASLANTÜRK: Pismis Kelle'den çikmis eve dönerken Karaköy Kadiköy vapurunda bir adam Pismis Kelle'yi okuyordu, yanina oturdum. Üstelik Otisabi'yi okuyordu, çok sevindim. Sayfayi bitirdikten sonra sohbet etmeye niyetliydim. Aozim kulaklarima varmis kendi kendime siritiyordum. Ama adam hikayemi okuduktan sonra "Pezevenk" deyip öfkeyle sayfayi cevirdi. Ben orada bozuldum, ufaldim kaldim ve bu olaydan sonra kimlioimi açiklamaya pek hevesli deoilim.
-Çizgi roman okuyor musunuz? Takip ettioiniz bir çizgi roman serisi yada çizeri var mi?
Yılmaz ASLANTÜRK: Özellikle takip ettioim çizgi romanlar yok. Yurtdisina çiktioimda, ya da burada ilginç bulduoum çizgi roman albümlerini satin aliyorum ya da internetten siparis veriyorum. Bir nevi su günlerde dünyada neler yapiliyor onu takip etmek için çizgi roman aliyorum.
-Peki mizah dergilerinde hangi dergileri, hangi çizerleri takip ediyorsunuz?
Yılmaz ASLANTÜRK: Çizgi roman çizeri olarak Oky'yi beoeniyorum, Umut Sarikaya'nin karikatürlerine çok gülüyorum.
"eski ilişkilerinizi hatırlayın desem,ilk aklınıza gelen en kısa sürendir,yarım kalandır.
okumaya fırsat bulamadan,sadece fotoğraflarına baktığınız ve adını hatırlamadığınız eski bir internet sitesidir artık..
history'den silinmiş keşke bookmark'a ekleseydim dediğinizdir.."
kimsenin felsefesine çökmüş falan olduğunu sanmıyorum. sonuçta bütün çizerlerin hayatı 3 aşağı 5 yukarı aynı ve bu yaşam tarzını ne penguen, ne de uykusuz kendi tekeline alma hakkına sahip değildir, öyle bir iddiaları da olduğunu sanmıyorum. okumuş yazmış adamlar bunlar.
hee gelgelelim yılmaz aslantürk'ün söylemesi şöyle tuhaf olabilir ki köşesinde çizdiği ve çoğu zaman gerçek olduğunu iddia ettiği maceralarından sonra herkesle de aynı derdi tasayı paylaştığını düşünemem.
dün tüyap'ta idi.
devasa imza kuyruğuna girmekten vazgeçip, kenardan köşeden imza atmalarını izlediğim uykusuz çizerlerinden biri kendisi. o arada gözgöze geldik, sırıtmama boş bir bakışla karşılık verdiği için diyecek söz bulamıyorum.
cana yakın, burnu havada olmayan bir karikatüristimizdir. verdiği ödevleri doğru düzgün yapmazsanız kafanızı kırabilir ama yine de sevilesi biridir. insan yükseldikçe alçalır diye bir şey var ya işte bu tanım ona uymaktadır.