ülkenin üst tabakasıdır. cumhuriyet tarihi boyunca yerlerini bir şekilde korumayı başarabilmişlerdir. elitist ve modernistlerdir. çok ama çok mutlulardır. istanbul, izmir, eskişehir, kocaeli ve ankara genelde konuşlandıkları bölgelerdir.
sonunda ist olan bir çok terim, bu ülkeyi karanlığa sürüklüyor. hepsi yıkılsın yeni isimlerle geliştirilmiş fikirler çıksın ortaya,biliyorum şu an için biraz fantastik oldu *, ama en azından şu an varlığını sürdüren, düşünceden çok saplantı haline gelmiş ist'ler yok olmalı.
her 10 yılda bir yapılan derbelerle kadroları refresh lenen burjuvalardır. tam milletin seçtiği kadrolar başa geçmeye başlar, hop bi darbe.. indir mürsel. sonra da çıkıp hebele hubele derler.
dinci burjuva olduğunu sanan dar görüşlüler de vardır, lakin yazarın verdiği ipucunu göremeyecek kadar da kördürler...
ayrıca bir yerde yazarın fikirlerinden ayrılıyorum çünkü bunlar kemalizmi ve kendini kemalist diye adlandıran kesimi çok iyi kullanma becerisine sahiptirler, aslında ne kemalizm nede başka birşey umurlarında değildir çünkü öyle olsaydı kazandıkları parayı yabancı ortakları sayesinde değil, türk topraklarında milliyetçi ruhla kazanma gayreti içerisine girerlerdi.
Sınıfsal kökleri reddeden her tanım gibi hayali bir ifadedir.idealist yönetici sınıf olarak tanımlanabilirse de,Kemalist sivil-asker bürokrasinin,asıl sömürücüler
olan tüccar,burjuva ve toprak ağalarını unutturmak için "sömürücü" olarak öne sürülmesi,sadece cahillerin ve gerçek sömürücülerin savunabileceği bir garabettir ve karşı-devrimin ahmakça sloganlarından birisidir.
militarizmin demokrasiye müdehalesi söz konusu olduğu zaman ellerinden gelen desteği verirler. bu ülkede rejim sallantıda diye yaygara koparan medya yine bu burjuvazinin elindedir ve medyayı/basını çok iyi kullanarak kemalist/laik/ulusalcı bireyleri galeyağına getirir. meydanalara döker "ordu göreve" diye bağırtır. burada ne rejimin sallantıda olması kaygısı gizlidir, ne de ülkede irtica tehlikesi vardır. endişe edilen tek nokta bu burjuvazi kesimin iktisadi kaygısıdır. bunun en büyük örneği 28 şubat sürecidir. halkın, alt tabakanın ülke ekonomisinde söz sahibi olmasını istemeyen bu kesim ülkenin her yükseliş döneminde bir militarist elin ülkeyi 20 yıl geriye götürmesini ister/bekler. bunun için de kullandıkları yöntem yukarıda belirttiğimiz gibi kendi medyasını kullanarak ülke genelinin tansiyonunu yükseltmek. özetle; lasminal'in söylediklerine kesinlikle katılıyorum.
Cahil ve sokaktaki herHangi bir ortaokul mezunu, Kafası yıllarca dini dogmalarla doldurulmuş ( yani bu ulkenin nerden baksan yüzde 45 i) bir vatandaş tarafIndan üretilmiş söylem.
kemalist buruva, bürokrasi ve asker üçgeni demek daha doğru tanımlamadır.
laf aramızda, bunun kitabı yazılır, peynir ekmek gibi satar söyliyim. tüsiad'dan, zengin semtlerin kemalistlik eğiliminden bi giricen, darbeler, basın, bürokrat kesimi...
Dini kullanıp, halkı kandırarak bir şey elde etmeye çalışan, dincilik maskesi altında başka hesapları olan, dünya emperyalizmi ve kapitalizminin bir parçası olmuş, yani allah ile aldatan bir insansanız atatürk düşmanı olursunuz, ancak allah ile aldatan bir insan değil, gerçek bir müslümansanız atatürk'ü seversiniz...
Biz müslümanlar atamıza çok şey borçluyuz.
Bugün yurdumuzun minarelerinde ezanlar okunuyor, camilerinde hutbeler okunuyor, namazlar kılınabiliyorsa atamızın sayesindedir.
işgal altında yaşamaktan bizi atamız kurtarmıştır.
Gerçek müslümanlar Atatürk'e sonsuz minnet ve şükran duygularıyla bağlıdır...
ülkeyi sömürmeyi yalnızca devletin başında olmak olarak kabul eden ahmakların anlayamadığı kesim. yargı, asker ve ellerindeki maddi güç. ülkeyi sömürmelerini sağlayan budur. bu ülkede bir taraftan taşra burjuvazisi yani dinci burjuvazi bir yandan da ülkenin kurulmasıyla ortaya çıkan elit kemalist burjuvazi arasında mücadele var. halk da maalesef bu iki saftn birini seçiyor.
tek hayalleri abd ye bağlı olarak sıcak evlerinde ağızlarında puro ellerinde viski röpdöşambrları üstündeyken bir telefonla fabrikalarından işçi kovabilmektir.