Betimleyici bi anlatımla içimden geçenleri, şu gözlerimle gördüklerimi size de aktarmak isterdim ama yapamam. ağlarım yoksa mk.
Taşlardan kale yapıp "aylık" oynayan çocuklar yoktu, mahalle abileri köşelerde sigara icmiyordu, ayşe teyze çamaşır asmamıştı... Sokak bomboştu sözlük.
Yasadiginiz o evin, o mahallenin ne kadar kucuk oldugunu dusunursunuz hep. Halbuse koca bir dunya gibiydi. Hep gittiginiz deniz cok kirlenmistir, halbuse masmaviydi. Ne sevdikleriniz kalmistir ne de seveceginiz seyler. O yer o zamanda kalmistir.
insan öyle bir seviniyor ki anlatılamaz yani.çocukluğumun geçtiği ceyhan a , kızıldere köyüne gitmek bana geçmişteki anılarımı hatırlatıyor.hayatımın ne kadar değiştiğini anlatıyor.
mahalleye adımını atar atmaz köşedeki büyük erik ağacını ararsın, bulamazsın. parka gidersin fakat o da yenilenmiştir. banka oturur sigaranı yakarsın. kaldırım taşları aynıdır ama, her birinin vücudunda farklı bir yara izi ve anısı vardır. evin önüne gidersin sonra, bahçeye girer ve gülleri koklarsın, her şey aynıdır bahçede ama küçük gözükür gözüne her şey. küçükken bu küçük yerde kendine yarattığın büyük dünyaları hatırlarsın. ilerlersin bahçede, incir ağacı oradadır hala. bütün heybetiyle dikilir karşında. odun ve incir kokusu gelir burnuna. uzunca keyfine varırsın bu kokunun. anıları canlandıran bir kokudur o. tutunursun o kokuya, masumiyetini ve saflığını özleten koku.
şu apartmanın olduğu yerde top oynardık, aykutlar şu sitenin olduğu yerde otururdu, burda salıncak yaptığımız ulu çınar vardı; mahallenin çocukları geceleri korkardı bu ağaçtan, baykuş seslerini hayalet sesi sanırdık. kadim köklerini saldığı yerde kocaman bir foseptik kapağı var şimdi.
ilk kez o çınarın altında öpüldüm; kız arkadaşımdan ilk tokadı o çınarın altında yedim; ilk kez o çınarın altında aldattım; her zaman kız arkadaşlarımı ilk o çınarla tanıştırdım.
ağacın üstünde kalp içindeki bütün d'ler bendim, bütün bir gövde boyunca yayılmıştı izlerim. kızdığı zaman o izleri kullanarak ağaca tırmanıp tepesinde oturan da yine bendim bu arada.
parkın olduğu yer bizim evimizdi, salıncağın olduğu yerde benim odam vardı. çocukken çok isterdim bizimde parkımız olsun diye, yapmışlar işte..
daracık yolları vardı eskiden buraların, cumbalı evlerle doluydu her taraf. pencerelerinin çıkıntılarında da çiçekleri olurdu bu evlerin, her renkten, türden çiçekler olurdu nerdeyse. anneminde vardı. en çok menekşelerini severdi; ama hepsini her zaman eşit sulardı.
ilkokulu bitirirken yine oradaydım, taş döşeli yollarda yavaşça yürürken, tozlanmasın diye mezuniyete giderken giydiğim takım elbisem, annemin ceketimin cebine iliştirdiği çiçek de oradaydı.
o çiçek bir kitabın arasında kurudu şimdi. peki benim mahallem nerede o hangi kitabın arasında...
.................................itlifaki yayın evi'nden southpark çıktı.yazar için (bkz: ric cartman)
büyük değişimlerin yaşandığı yere dönmektir. fakat ne top oynadığın arsa kalmıştır, ne de yerden yüksek oynadığın kaldırımlar. her yere koca koca binalar yapılmış, her kaldırım kenarına arabalar park etmiştir.
eğer kişi vanlı ise çocukluğunun geçtiği yere dönmesinin şu sıralarda zor olduğu olaydır. "gidipte dönememek, dönüpte bulamamak" dedikleri bu olsa gerek...
Eylülün sonu gibi yaşadım bu duyguyu... Hele yanında herhangi biri varsa "bak burda şu olmuştu, şu yol ayrımında şunu yapmıştık" gibi muhabbetlerle kafasını şişirebilirsin...
Senin, arkadaşlarının oturduğu evlerin yerine koca koca binaların dikildiği gerçeğiyle yüzleşmektir.önce den fakir mahallesi olarak görülen, belediyenin siktir ettiği yerdeki yaşama bakıp iç geçirmektir.
Evet, büyükşehir ve çankaya belediyeleri, allah sizin belanızı versin. Biz çocukken park görmemiştik şimdi 4 tane park var mahallede zengin çocukları için.
hatıraların bırakılan yerde olup olmadığını kontrol etmek amacıyla, yıllar sonra oyunların oynandığı, ilk arkadaşların edinildiği, çocuksu hoşlanmaların aşk zannedildiği şehre tekrar ayak basmaktır. ilk kilometrelerde boğaz düğümlenir.
eski olan şeylerin hüzün verici bir yapısı olmasından dolayı berbat bir şeydir. güzel ya da kötü farketmez, eski olması yeter insana hüzün vermesi için.