mahalleye adımını atar atmaz köşedeki büyük erik ağacını ararsın, bulamazsın. parka gidersin fakat o da yenilenmiştir. banka oturur sigaranı yakarsın. kaldırım taşları aynıdır ama, her birinin vücudunda farklı bir yara izi ve anısı vardır. evin önüne gidersin sonra, bahçeye girer ve gülleri koklarsın, her şey aynıdır bahçede ama küçük gözükür gözüne her şey. küçükken bu küçük yerde kendine yarattığın büyük dünyaları hatırlarsın. ilerlersin bahçede, incir ağacı oradadır hala. bütün heybetiyle dikilir karşında. odun ve incir kokusu gelir burnuna. uzunca keyfine varırsın bu kokunun. anıları canlandıran bir kokudur o. tutunursun o kokuya, masumiyetini ve saflığını özleten koku.
Betimleyici bi anlatımla içimden geçenleri, şu gözlerimle gördüklerimi size de aktarmak isterdim ama yapamam. ağlarım yoksa mk.
Taşlardan kale yapıp "aylık" oynayan çocuklar yoktu, mahalle abileri köşelerde sigara icmiyordu, ayşe teyze çamaşır asmamıştı... Sokak bomboştu sözlük.
Yasadiginiz o evin, o mahallenin ne kadar kucuk oldugunu dusunursunuz hep. Halbuse koca bir dunya gibiydi. Hep gittiginiz deniz cok kirlenmistir, halbuse masmaviydi. Ne sevdikleriniz kalmistir ne de seveceginiz seyler. O yer o zamanda kalmistir.